Türkiye'nin Afrin'den sonra müdahale zincirinde ilk halka olarak görülen Menbic, Suriye sahnesinde stratejik anlamlar yüklenen bir yer. Gerçi tarihselliği olup da stratejik bağlamı olmayan yer var mıdır, orası ayrı mesele.
Askeri olarak hedefe konulduysa, sözlerin "4 bin yıllık şehir", "1070'te Romen Diyojen, Alparslan'a Malazgirt ve Erciş'e karşı Menbic'i teklif etmişti", "Harun Reşit zamanında Abbasilerin Bizans'ı durdurmak için kurduğu Avasim eyaletinin başkentiydi" diye başlıyor olması gayet anlaşılır.
Temelinde Aramiler var. Bugün ise nüfusunun çoğunluğu Arap. İkinci büyük nüfus Kürtler. Kalanlar Çerkes, Türkmenler, Ermeniler vs. Yüzde vermek gerçekçi değil, çünkü her halk yüzdeyi kendine yontuyor. Kayıtlara göre 13. yüzyılda Moğol istilasına uğradığında kentin sakinleri Türkmen'di. 19. yüzyılın sonlarından itibaren bu bölge Osmanlı'nın yerleştirdiği Kafkas halklarıyla anılır oldu.
Osmanlı yıkılırken tarihi Menbic'de yaşayanların neredeyse tamamı Çerkes'ti. Son dönemlerde kentte kalan Çerkes nüfusu 400 hane olarak ifade ediliyordu. Kentin Çerkesleri son olarak Irak-Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Menbic'i ele geçirmesinin ardından hatırlandı.
ABD'nin desteği ve Halk Koruma Birlikleri'nin (YPG) öncülüğünde kurulan Menbic Askeri Konseyi'nin başına getirilen Adnan Ebu Emced anne tarafından Çerkes. 2017'de Rakka operasyonu sırasında öldü. ABD'nin IŞİD'le mücadele özel temsilcisi Brett McGurk ardından şu mesajı yayımladı: "Ebu Emced ile tanışmak benim için onur. IŞİD'e karşı bir savaşçıydı."
Afrin'den sonra hararetle yeni bir 'fetih' senaryosu yazılırken ve her şey YPG ile tanımlanırken "IŞİD'den önce Menbic'te kim vardı, şimdi kim var, Kürtlerin rolü ne" sorusuna pek sıra gelmiyor.
2012-2014 arasında kente hükmedenler arasında 30'ü aşkın örgüt vardı. IŞİD bunları saf dışı bırakıp Ocak 2014'te kentin tek hakimi oldu. Kenti kurtarmak ise IŞİD'den kaçıp YPG ile işbirliği yapan örgütlerin katılımıyla 2016'da kurulan Menbic Askeri Konseyi'ne nasip oldu. Askeri Konsey'in 13 bileşenden ikisi Türkmen: Menbic Türkmen Taburu ve Selçuklu Tugayı.
IŞİD'in yenilgisinin ardından 5 Nisan 2016'da kenti yönetmek üzere Arap, Kürt, Çerkes ve Türkmenlerden oluşan 43 kişilik Menbic Yürütme Meclisi kuruldu. Meclisin eşbaşkanlığına Kürt Sozdar Halid ve Arap Faruk el Maşi seçildi. Fırat Kalkanı Harekatı'nın El Bab'dan sonra Menbic'e yönelmesi üzerine ABD, Türkiye'yi yatıştırmak için YPG'nin görünürlüğünün düşmesini sağladı.
Ancak yeni durum tespiti için Menbic'e inceleme heyeti gönderen Ankara, YPG'nin çekilmesini 'makyaj operasyonu' olarak yorumladı. Kenti zapt ettikleri suçlamasını reddeden Kürtler ise askeri ve sivil meclisin yapısını gösterip bölgenin etnik dokusuna uygun yönetim tesis ettiklerini söylüyor. Arap, Kürt ve Türkmenlerin birlikte yaşadığı Tel Ebyad'daki gibi...
IŞİD'in Menbic'ten attığı örgütlerin bir kısmı Türkiye'den yardım görüyordu. Fırat Kalkanı sayesinde Menbic'e dönmek onların da hayaliydi. Şimdi Ankara, "Afrin'i Afrinlilere", "Menbic'i Menbiclilere" bırakmaktan söz ediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Afrin'de oluşturulacak modeli YPG'nin kontrolündeki diğer bölgelere de taşıyacaklarını duyurdu:
"ABD ile bir anlayışa vardık, yol haritası üzerinde çalışıyoruz. Eğer bu yol haritasında anlaşırsak, Menbic ve diğer şehirlerde de Fırat Kalkanı'ndaki gibi yönetim modelleri olacak. Bir şehrin yüzde 90'ı Arap ise, yüzde 90 Arap yönetim olacak."
Afrin için Rusya'nın yeşil ışığı arandı; Rusya lideri Vladimir Putin'in "İşe yarıyor" dediği Türkiye'nin Suriye'deki işbirliğine karşılık Zeytin Dalı'na geçit verildi. Şimdi Menbic için de ABD'nin rızası aranıyor.
Amerikan yönetimi, Ankara ile ilişkileri daha fazla örselememek için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) üzerinden geliştirdiği planları çok sekteye uğratmadan Menbic'te Türkiye ile işbirliğine gidebilir. Kürtler de Fırat'ın doğusundaki kazanımların selameti açısından Menbic'te ısrar etmeyebilir.
Zeytin Dalı başlayıncaya dek Afrin'de Rusya, Fırat hattında ABD'den destek alan Kürtler iki güç adasındaki çelişkilerden faydalanıyordu. Afrin'de Türkiye'ye karşı Rus freni devre dışı kaldıktan sonra daha fazla Amerikalılara itilmiş oldular.
Afrin, Menbic ile kıyaslanamayacak kadar YPG için simgeseldi. Ayrıca Menbic'i Türkiye ile birlikte kontrol etmek ABD'nin de işine gelebilir. Bu şekilde Rusya, İran ve Suriye'nin Amerikan askeri varlığına yönelik itirazlarına karşı Türk-Amerikan cephesi kurulmuş olacaktır. Bu tür bir ortaklık sayesinde, ABD, Fırat'ın doğusunda Kürtlerle ortaklığına karşı Türkiye'nin tepkisini de yumuşatabilir.
Fakat Fırat'ın batısında genişçe bir alanı kontrol eder hale gelen Türkiye'nin Menbic'le yetinip yetinmeyeceği taraflar açısından bir soru işareti. Çünkü Ankara'nın iddiası giderek büyüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sadece Menbic değil Suriye'nin kuzeyinde YPG'nin kontrol ettiği diğer bölgelere, hatta Irak'ta Ezidi yurdu Şengal'i (Sincar) de hedefe koydu:
"Şimdi Menbic, Ayn el Arab (Kobani), Tel Ebyad, Resulayn (Serekaniye), Kamışlı şeklinde bu koridoru tümüyle ortadan kaldırana kadar bu süreci devam ettireceğiz… Bir gece ansızın Sincar'a da gireriz, oradaki PKK'lıları da temizleriz."
Tabi hedefin büyütülmesi baskıyı artırmaya dönük bir retorik olarak da okunabilir. Önemli olan bu baskının üreteceği sonuçtur. Afrin'den farklı olarak Menbic, Kobani, Tel Ebyad, Serekaniye ve Kamışlı, ABD'nin YPG'yi Rakka ve Deyr el Zor'a indirirken bir şekilde koruma sözü verdiği yerler.
Afrin'e müdahale sırasında YPG'nin güçlerini güneyden kuzeye kaydırması IŞİD'e karşı operasyonların durmasına neden oldu. Bunu fırsata çeviren IŞİD belli yerlerde yeniden toparlandı. ABD uzun zamandır SDG içindeki Arap unsurları güçlendirerek YPG'nin ağırlığını dengelemeye çalışıyor ama bu konuda alınan mesafe yetersiz. O yüzden hem Kürtleri yanında tutacak hem de Türkiye'yi frenleyecek ara formüller arıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'la yapılan görüşmelerde Menbic'i ABD ve Türkiye'nin birlikte kontrol etmesi önerisi üzerine çalışacak bir komite oluşturuldu. Ancak Tillerson'ın kovulması süreci hayli belirsizliğe soktu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın, ABD ile Menbic'te anlaşmaya varıldığı açıklamasının ABD Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert tarafından "Bu komik çünkü varılan bir anlaşma yok" sözleriyle yalanlanması havanın ne denli puslu olduğunu gösteriyor.
İki ülke dışişleri bakanları arasında 19 Mart'ta planlanan buluşma gerçekleştirilemediği gibi Tillerson'ın yerine atanan Mike Pompeo ile de nasıl bir yol alınacağı kestirilemiyor. Malum 2017'de CIA başkanlığına atanmadan önce Pompeo'nun Türk hükümeti ile ilgili dile getirdiği görüşler hayli sertti.
Afrin'i Rus nüfuz alanında gören ve burada YPG'ye koruma taahhüdünde bulunmayan ABD, Zeytin Dalı'na bir nevi Ankara'nın gazını alacak operasyon olarak baktı. Buna karşın Fırat'ın batısına düşen Menbic ile Fırat'ın doğusundaki mevziler sözkonusu olduğunda 'önleyici' ya da 'caydırıcı' bir pozisyon aldığı da görüldü.
Mesela 2016'da Fırat Kalkanı, El Bab'tan sonra Menbic'e yöneldiğinde ABD, 60 askeri eğitmenini zırhlı araçlarla Menbic'e gönderip 'bayrak' sallamıştı. Afrin düştükten sonra Menbic hedefi güncellenirken 22 Mart'ta Amerikalı komutanlar yeniden Menbic'e gitti.
Kuşkusuz bu refleks, Barack Obama döneminden beri Kürtlerle çalışmada ısrar eden Pentagon kanadının duruşunu yansıtıyor. (Gerçi son aylarda ABD Dışişleri de bölgeye heyetler göndererek askeri ortaklığa sivil boyut da kattı. Ancak bu çabalar askeri faaliyetlerin çok gerisinde kalıyor.)
Dışişleri ve Ulusal Güvenlik Danışmanlığı koltuklarına şahinlerin oturtulmasıyla bu duruşun ne yönde etkileneceği belli değil. Tek bildiğimiz Ankara'yı memnun etmekten imtina edenlerin giderek Beyaz Saray'da ağırlık kazanıyor olması.
Amerikan yönetimi, NATO müttefiki ile makasın açılmasına karşı çıkanlar ile IŞİD'e karşı Kürtlerle ortaklığı değerli bulanlar arasında ikilem yaşıyor. Ağırlık noktasının hangi uca kayacağı Menbic'le ilgili tercihleri de etkileyecektir.
Genel çerçevede başka bir faktör daha var: Trump yönetimi şu sıralar Körfez'deki ortaklarını İran'ı durdurma hedefine göre yeniden organize ediyor. Mayıstaki ABD-Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi'ne kadar yeni strateji detaylandırılmış olacak.
Yeni ortaklığın odaklanacağı yerlerin başında Suriye geliyor. Bu süreçte Trump yönetiminin ana omurgasında YPG'nin olduğu SDG'ye biçeceği rol de Türk-Amerikan ilişkilerinin rengini belirleyecektir. Ortaklıkta olası makas değişikliklerine dair senaryoda atlanmaması gereken bir diğer nokta da şu: Trump'ın yeni stratejisinin iki ortağı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri görülmemiş düzeyde Türkiye'ye cephe aldı. Bunlar kuşkusuz karar mekanizmalarını etkileyen unsurlar.
Aksi sinyallere rağmen Trump ilişkilerde fabrika ayarlarına dönmekten yana tavır da alabilir.
Eğer böyle olursa iki kesişme noktası öne çıkabilir: Suriye yönetimine karşı savaşı kızıştırma ve İran'ı önleme planları. Bu durumda Menbic, ABD'nin kırmızıçizgisi olmaktan kolayca çıkabilir. Amerikan kurulu düzeninde Türkiye'nin kaybedilmesiyle Rusya'nın önündeki bariyerin yıkılacağına inanan ve Türkiye'yi İran'ı dengeleyebilecek en iyi seçenek olarak gören güçlü bir kanadın olduğu göz ardı edilmemeli.
Beri tarafta ABD ile ilişkilerde 'reset' aynı zamanda Rusya ile de fabrika ayarlarına dönülmesi anlamına geliyor. Burada da "Türkiye, Rusya ile girdiği yoldan dönebilir mi" sorusu önem kazanıyor. "Afrin'e karşılık İdlib ve Doğu Guta'nın temizlenmesi" pazarlığıyla hareket ettiği düşünülen Rusya 30 Eylül 2015'ten beri fiilen içinde olduğu savaşta rüzgârın tersine dönmesini önlemek için risk çıtasını yükseğe kaldırabilir.
Sahadaki ortakları, Rusya'nın, Türkiye'ye gereğinden fazla alan açtığını düşünüyor. Doğu Guta'da hızla sonuç alan Rusya, Afrin'in karşılığını İdlib'de isteyebilir. Tüm aktörler, ortaklıkların yeni testlerden geçeceği zorlu bir dönemece giriliyor. Menbic test kulvarında sadece bir parça.