Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezi’nin araştırması, erken yaşta evliliğin toplum tarafından normalleştirildiğini ve “sofradan bir tabak eksilmesi, başlık parası uğruna kız çocuklarının evliliğe itildiğini” gösterdi. 300’ü gebe 600 kız çocuğu arasında yapılan araştırmaya göre, evliliğe itilen kız çocuklarının yüzde 10’u ‘isteyerek’ düşük yapıyor. Bu çocuklar evliliği bir 'çıkış yolu' olarak görüyor, şikâyette bulunmak yerine, memnun olduklarını dile getirerek statü kazandıklarını düşünüyor.
Cumhuriyet'ten Şeyma Paşayiğit'in haberine göre evlilik dışı çocuk doğurmak yaygın olmadığı için erken yaşta evliliğe baskıyla teşvik edilen kız çocuklarının, arkadaşlarıyla görüşmek gibi temel sosyal hakları da ellerinden alınıyor. Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezi’nin tespitine göre; “istismarı kapatan erken evliliklerin” engellenmesi için yapılması gereken müdahalelerin başında kaliteli ve erişilebilir örgün eğitim ile yasal çerçevenin etkinleşmesi geliyor. Kızların 10 yıl eğitim almaları evlilik yaşını 6 yıl geciktiriyor. Doç. Dr. Selda Sivaslıoğlu’nun Gazi Üniversitesi’nde yaptığı araştırmalara göre, düşük ve orta gelirli ülkelerde her yıl 15 milyon kız çocuğu ‘anneliğe’ itiliyor. Hastanelere gebe olarak getirilen çocuklarla görüşerek doktora tezi hazırlayan Sivaslıoğlu’nun araştırması çocuk istismarının boyutunu gözler önüne serdi.
Araştırmanın dikkat çeken noktaları şöyle:
Yaşamları tehlikede
İstismara uğrayan kız çocuklarının yüzde 10’u ‘isteyerek’ düşük yapıyor. Ciddi sağlık sıkıntıları çeken kız çocukları, doğan bebeklerle de sorunlu bir ilişki kuruyor. Evlendirilen kız çocukları; cinsel ilişki, gebelikten korunma yolları, gebelik, düşük yapma, anne olma, bebek beslenmesi ve bakımı gibi konularda doğal olarak yetersiz olduğu için hem kendileri, hem bebek, hem de toplum için sorunlar oluşuyor. Uluslararası sözleşmeler ve birçok ulusal yasaya göre hak ihlali olan çocuk yaşta evlilik, kız çocuklarını eğitimden yoksun bırakıyor ve iş yaşamına katılmalarını kısıtlıyor. Gebelik ve doğumdaki komplikasyonlar, kız çocuklarının ölümünde önemli bir yer tutuyor. Gebe kız çocukları, ancak zorunlu olan eğitimi tamamlayabiliyor. Evlenmeden önce; yüzde 25’inin hiç arkadaşı yok, arkadaşı olan yüzde 20’sinin arkadaşıyla görüşme hakkı yok, yüzde 18’inin telefonu yok, yüzde 50’si sinema veya tiyatroya gitmemiş, yüzde 60’ının internete erişimi yok ve yüzde 11’i sıkıntılarını ailesiyle paylaşamıyor. Evlendikten sonra durum daha da vahim hale geliyor ve yüzde 66’sının arkadaşı kalmıyor.
Kendilerini “ev hanımı” olarak niteleyen evlendirilen kız çocuklarının akraba evliliği oranı yüzde 25. Bebek kararını da eşiyle birlikte verdiğini söyleyen kız çocuğu oranı yüzde 75. Çocukların yüzde 78’i eşiyle her konuda konuşup ortak karar aldığını düşünüyor. Kız çocuklarının neredeyse tamamı aile yönlendirmesi ile evlendiriliyor. Kendilerini ekonomik yük olarak gören kız çocukları da çıkış yolu olarak itildikleri evliliği tercih ediyor. Kız çocukları, toplum tarafından olumlu olarak görülen evlilik kurumunun kendilerini kabul edilebilir bir statü sağlama aracı olarak görüyor ve kendilerini iyi hissettiklerini ifade ediyor.