Türkiye'de işsizlik oranı üçüncü çeyrekte görülen daralmaya paralel olarak yıllık bazda 1 puan arttı ve yüzde 11,3'e çıktı. Ekonomistler, kadınların işgücüne katılımının artırılmasının ekonomik büyüme için bir fırsat yaratabileceğini söylüyor.
Kadınların işgücüne katılımında Eylül ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puanlık artış görülse de düşük bir orana işaret eden yüzde 33,5 olarak seyretti.
Kadınlar ve erkeklerin işgücüne katılımında ortaya çıkan bu büyük makası üç kadın ekonomistle konuştuk.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Deniz Yatırım Başekonomisti Özlem Derici'ye göre kadınların işgücüne katılımının düşük olması yapısal bir sorun:
"Türkiye'nin en önemli yapısal sorunlarından bir tanesini kabaca yüzde 70 erkek ve yüzde 30 kadın olarak gördüğümüz işgücüne katılım oranı oluşturuyor. 2009 öncesinde kadınlarda yüzde 20 civarında olan işgücüne katılım oranının 2009 krizi sonrasında kadın istihdamına yönelik teşviklerle yükselmiş olması sevindirici. Ancak bu işgücü içerisinde kadınların işsizlik oranı yüzde 15,10 seviyesinde. Tarım dışı sektörlerde bu oran %20,7'ye çıkıyor."
Derici, Temmuz ayında yaşanan darbe girişiminin ardından ekonomik aktivitede görülen zayıflığın önümüzdeki birkaç ay boyunca da verilere ve kadın istihdamına yansıyacağını söylüyor.
Egeli&Co. Araştırma ve Strateji Direktörü Güldem Atabay Şanlı, "Sene başından bu yana ekonomik büyümedeki ivme kaybının üçüncü çeyrek itibariyle daralmaya dönüşünün izleri istihdam verilerinden de bir süredir izlenebiliyor" yorumunda bulunuyor.
Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 daraldı.
Bu Türkiye ekonomisinde 27 çeyrek sonra yaşanan ilk daralma demek.
Konuştuğumuz ekonomistler ise Türkiye'de kadın istihdamı sorununun uzun süredir devam ettiğini ve bu konuda bir an önce çözüm yaratılması gerektiğini vurguluyor.
Güldem Atabay Şanlı da işsizlik verilerinde en belirgin sorunlardan birinin erkeklerin ve kadınların işgücüne katılım oranında görülen dengesizlik olduğunu aktarıyor.
"Türkiye'de işgücüne katılmayan 8 milyon erkek nüfusa karşılık işgücü dışında kalan kadın sayısı 20 milyon gibi çok yüksek bir rakam" diyen Atabay Şanlı, bu durumun 'üretim kaybı' anlamına geldiğini söylüyor:
"Kadınların ezici çoğunluğunun çalışma hayatına katılmıyor ya da katılamıyor olması; büyük bir üretim kaybı anlamına gelirken sosyolojik olarak da Türkiye'de kadının kendi ayakları üzerinde durması engelleniyor."
Atabay Şanlı aynı zamanda kentleşmenin 'kadınları daha çok eve kapattığını' ifade ederek devletin buna çözüm üretmesi gerektiğini vurguluyor: "Türkiye'de kentleşme hızlanırken, kentlerdeki kadın istihdamı aynı hızda artamıyor. Kentleşme bir anlamda kadın istihdamını ve katılımını azaltıcı etki yaratıyor ki bu da çözümü için devletin titizlikle çalışması gereken bir sorun."
Başbakan Binali Yıldırım, Mayıs ayında 65. Hükümet Programı kapsamında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı öncülüğünde "Kadın Girişimciliği Programı"nın gerçekleştirileceğini açıklamıştı.
Program ile kadın istihdamına yönelik teşviklerin sürdürülmesi ve kadınların iş hayatına atılmalarının kolaylaştırılması hedefleniyordu.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nden (BETAM) Yrd. Doç. Dr. Gökçe Uysal ise Türkiye'de kadın işgücüne katılım oranlarının düzenli olarak arttığı bir döneme girildiğine işaret ediyor:
"Bu ekonomik gelişmeye paralel olarak beklediğimiz bir durum. Yüksek gelirli ülkelerde üretim ve istihdam tarımdan sanayiye, sanayiden hizmetlere kaydıkça kadınların işgücüne katılım oranları önce düşmüş, sonra yükselmiştir. Bu geçiş sürecine paralel eğitim seviyeleri de hem kadınlar hem erkekler için artmış, bu durum da özellikle kadınların işgücüne katılımını artırmıştır. Böylelikle kadın işgücüne katılım oranları bir U şekline benzer."
Ancak Uysal, verilerin bu artışın başladığına işaret etmesine rağmen Türkiye'nin benzer ülkelerin çok arkasından geldiğini vurguluyor.
OECD'nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) 2014 verilerine baktığımız zaman, kadınların işgücüne katılım oranında Türkiye'nin sonuncu olduğunu görebiliyoruz.
Genç nüfus ve artan işgücüyle birlikte ekonomik büyüme için bir fırsat yaratan 'demografik fırsat penceresi'nin hızla kapandığına dikkati çeken Uysal'a göre Türkiye'nin elinde potansiyel bir işgücü var: Kadınlar.
BETAM'dan Uysal, kadınların işgücüne katılımıyla işsizliğin artacağına dair oluşan algının ise 'miyop bir bakış açısı' olduğunu söylüyor:
"Kadınların işgücü piyasasına çekilmesiyle işgücünün hızla artması sağlanabilir. Türkiye'de genelde işsizliğin yükseldiği dönemlerde kadın işgücüne katılımının artmasıyla işsizliğin daha kötüye gideceğine dair bir algı oluşur. Ancak genel denge dediğimiz bir yaklaşımı takip etmek gerekir. Bu yaklaşıma göre piyasaya giren kadınların bir kısmının kendi işini yaratacağını, bir kısmının başkalarına da iş yaratacağını, bir kısmının daha verimli çalışacağını, bir kısmının da işsizlere ekleneceğini söyleyebiliriz."
Egeli&Co. Araştırma ve Strateji Direktörü Güldem Atabay Şanlı, kadın istihdamı sorununun çözülebilmesi için yapılması gerekenleri şu şekilde özetliyor:
"Türkiye'de kadının çalışma hayatına düşük katılım sorununu, ekonomik potansiyele ülke olarak ulaşamama sorununu çözmek için öncelikli olarak kız çocukların eğitim seviyesinin yükseltilmesi, eş zamanlı olarak ülkenin teknoloji seviyesinin artırılması adına eğitim ve AR-GE harcamalarına ağırlık verilmesi gerekiyor."
Deniz Yatırım Başekonomisti Özlem Derici ise kadınların istihdama katılımının arıtılmasının toplumsal sorunların çözümü için gerekli olduğunun altını çiziyor:
"Ekonomiyi canlandırmaya dönük önlemlerin kadın istihdamını artırmaya da yer vermesi hem çok önemli bir atıl kaynağın ekonomiye kazandırılmasını sağlayacak, hem sürdürülebilir büyümeye hizmet edecek, hem kayıtdışılığı azaltacak, hem de son dönemde çokça tartıştığımız aile içi şiddet gibi toplumsal sorunların yok edilmesi için gerekli alt yapıyı sağlayacaktır."