7 Haziran seçimleriyle koalisyonlar yeniden Türkiye gündemine gelirken, halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la kurulması beklenen koalisyon hükümetinin uyum içinde çalışıp çalışamayacağı da tartışma konusu… Türkiye yazarı Ahmet Sağırlı, devlet yönetiminde çift başlılık tartışmalarına değinerek, “Hatırlar mısınız, üç sene önce cumhurbaşkanı Gül'ün, 1 Mayıs gösterileri esnasında Ankara Emniyet Müdürü'nü arayarak, ‘O barikatı kaldırın’ dediği bazı sitelerde haber olmuştu. Bunun üzerine Başbakan, ‘Devlette iki başlılık olmaz. Cumhurbaşkanı yönetime müdahale edemez’ demişti” dedi.
Sağırlı, yazısında “Bugün şöyle diyebilir miyiz: Gül'ü halk seçmemişti o müdahale edemezdi, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı müdahale edebilir. Bu da iki başlılık sayılmaz. Yazılı hukukta böyle bir hüküm yok, buna rağmen bal gibi de olur vs diyorsak bu, ‘Yemişim hukukunuzu’ anlamına gelir” ifadelerine yer verdi.
Ahmet Sağırlı’nın Türkiye gazetesinin bugünkü (10 Haziran 2015) nüshasında yayımlanan, “Bulanık Zihin Notları” başlıklı yazısı şöyle:
Hatırlar mısınız, üç sene önce cumhurbaşkanı Gül'ün, 1 Mayıs gösterileri esnasında Ankara Emniyet Müdürü'nü arayarak, "O barikatı kaldırın" dediği bazı sitelerde haber olmuştu.
Bunun üzerine Başbakan, "Devlette iki başlılık olmaz. Cumhurbaşkanı yönetime müdahale edemez" demişti.
Bugün şöyle diyebilir miyiz: Gül'ü halk seçmemişti o müdahale edemezdi, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı müdahale edebilir. Bu da iki başlılık sayılmaz.
Yazılı hukukta böyle bir hüküm yok, buna rağmen bal gibi de olur vs diyorsak bu, "Yemişim hukukunuzu" anlamına gelir.
İradeyi, icra yetkisini hükümetten alıp saraya devredilmesinin arzu edilmesinde sakınca yok. Herkes her şeyi arzu edebilir. Sakınca bu düzenleme yapılmadan yapılmış gibi davranmak.
* * *
Bir not okudum.. Şöyle yazıyordu: Hainleri meclise gönderen de haindir. Bu kafanın sağlık probleminden sosyal medyadaki kadrolu troller ve havuz medyası sorumlu.
Hain dediğiniz adamın milletvekili adayı olmasında kanuni bir engel var mı, yok.
Seçenlerin seçmeye engel hâli var mı, yok.
Seçim meşru mu, meşru. O zaman onlara göre de siz hainsiniz!
Hazır havuz demişken dün bir manşet vardı: HDP'ye CHP'nin baraj kıyağı. CHP'liler HDP'ye oy vermiş, onlar da barajı aşmış.
CHP 2011'de yüzde 25 almış. 15'te oy oranı küsuratla aynı. HDP'deki artış 8 puan. AKP'deki kayıp 9 puan. Eğer sorumluluk varsa ve kurumsalsa kim kimi aşırmış oluyor.
AKP'nin değişmeye niyeti varsa ilk emaresi havuz kadrolarını ve zihniyeti ve sosyal medyadaki trolleri değiştirmesidir. Hastalıklı zihin üretmeye başladılar. Bu zihinler ileriki yıllarda da sosyal barış için problem olmaya devam eder.
* * *
On yıldır soru sorulmuyor. Soruluyormuş gibi yapılıyor. Ya da cevaplara soru hazırlanıyor. Devletin örtülü yüzünün medyayı illegal yollardan manipüle etmesini (eğer becerebiliyorsanız) kamuoyu bilmez, hissetmez. Sadece bu konuda legalite makbul değildir. Kadrolu talimsiz propaganda bölüğü üzerinden iş yapmak, tek elden sevk ve idare.. Üstelik bu işi kifayetsiz adamlar üzerinden yürütmek BAAS rejiminde olur. Cihan Harbinde Almanya'nın bu işe bakan adamları profesyoneldi. Köylülerden ve sonradan görmelerden oluşmuyordu. Ülkemizde parti cemaat gibi cemaat parti gibi idare ediliyor.
* * *
Koalisyonlar kötüdür iyidir çetelesi tutmanın zamanı değil. Olan olmuş. Dün dert edilecek konuydu. Bugün iyi tarafından bakacağız.
Koalisyonda mutabakat zarureti olduğu için yüksek bürokrasi emireri muamelesi görmez.
Getirin, götürün, yapın, çıkarın, fermanımdır olmaz. Fermanın altını başka biri daha imzalayacak.
Meclis kanun üretme tesisi gibi çalışmaz.
Biz karar verdik, veya emir geldi 4 kişiyi burada aklayacağız da olmaz.
Ortaklar birbirini denetler. Denetimsiz bir iş olacaksa da anlaşarak ve paylaşarak olur ve kayda geçer.
Böyle kısa bir ara dönem sağlıklıdır. Enerji birikmesini ve büyük sarsıntıyı önler. Bu işle uğraşanlar durup düşünmeye vakit bulur. Sarsılmış ve silkelenmiş gibi olurlar.
* * *
İktidar partisinin oyları şu sebeble düştü bu sebeble düştü. Hadi biz faturayı Davutoğlu'na kesip işin içinden çıkalım hesabına girerseniz, bütün ihtimalleri hesaba katmak zorundasınız. Partinin bölünmesi, kontrolü tamamen kaybetmek, kısa süreli hercümerc, ödenen ağır ekonomik bedel ve düzlüğe çıkış..
Bu düşüş iki defa düşünme imkânı verdi. Partiler anlaşacaklar mı anlaşamayacaklar mı konusu teferruat. Asıl soru bu işi parlamentoya ve partilere bırakacağız mı bırakmayacağız mı? Uluslararası ilişkileri rayına oturtmak ikinci soru ve konu.
Mecburen emarelerini havuz kalemşörlerinden takip edeceğiz. İlk işaretler bırakılmayacağı yönünde.
Hâlâ ey Batı, Ey NATO, Ey İsrail tadında ve modundayız.