Türkiye yazarı Süleyman Özışık, 696 sayılı kanun hükmünde kararnameyle getirilen "sivillere cezasızlık" maddesine yönelik eleştiride bulunan ve ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la arasında tartışma baylayan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü eleştirdi. Gül'ün 2019 öncesi oluşan siyasi yelpazede kendine yer adaığını söyleyen Özışık, "Abdullah Gül çevresindekilerin tutku ve tahriklerine daha fazla direnemedi. Yeniden tahta geçmek istiyor!" dedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin "bastırılmasında" rol oynayan sivillere yargı muafiyeti getiren düzenleme için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "kaygı verici", "gözden geçirilmeli" yorumlarında bulunmuştu. Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucularından Bülent Arınç'ın da retweetleyerek desteklediği paylaşımlar için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir" demişti. Erdoğan, daha sonra "düzenlemenin son derece açık olduğunu" vurgulayarak "Yazıklar olsun" ifadesini kullanmıştı. Bunun üzerine açıklama yapan Gül, şunları söylemişti:
"Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, haraket ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim."
Süleyman Özışık'ın, "Abdullah Gül'ün amacı ne?" başlığıyla (3 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Bu sorunun cevabı çok basit. 2019 öncesi oluşan siyasi yelpazede kendine bir yer arıyor.
Farazi konuşmuyorum. Elimde ilginizi çekecek bazı önemli ve yüzde yüz doğru bilgiler var.
Paylaşayım:
Abdullah Gül'ün, Çankaya'dan ayrıldığı günden bu yana gizli bir hoşnutsuzluk içinde olduğunu hepimiz az çok biliyoruz.
Çankaya'dan AK Parti Genel Başkanlığı'na, oradan da Başbakanlık koltuğuna oturmak için çok çabaladığını da biliyoruz.
Ama kabul edelim ki bu şansı çok önceden kaybetmişti.
Gezi olayları sırasında ortalığı cehennem topuna çeviren şehir iblislerine "Mesajınızı aldık" demesi...
Twitter yasaklandığında, hükûmetin yasak kararına rağmen illegal adresten girip tweet atması...
Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti aleyhine verdiği karara destek açıklaması yapması...
Erdoğan, "Başbakanlık makamına ve evimize dinleme cihazı koymuşlar. Hatta Cumhurbaşkanımızı bile dinlemişler" diyerek FETÖ'yü suçladığında, "Bizim utanılacak bir şeyimiz yok ki dinlesinler" demesi...
Ve en önemlisi...
Anayasa referandumunda "Hayır" cephesiyle birlikte hareket etmesi...
Bunlar hepimizin gözünün önünde cereyan etti. Lakin bir de perde arkasında yaşanan olaylar oldu. Zaten Erdoğan'ın sabrını da perde arkasında dönen bu olaylar taşırdı.
Şurası net ve kesin...
Abdullah Gül çevresindekilerin tutku ve tahriklerine daha fazla direnemedi.
Yeniden tahta geçmek istiyor!
Çevresindekiler şu zamana kadar Türkiye'nin belli illerinde bazı toplantılar tertipledi. Bu toplantılara akademisyenler, bazı gazeteciler ve AK Parti'den kopmuş siyaset eskileri katıldı. İsimlerini söylememe gerek yok, siz onları zaten biliyorsunuz.
Bugüne kadar 4 ayrı şehirde 4 ayrı toplantı tertiplendi.
Son toplantı, bundan bir buçuk iki ay önce Şanlıurfa'da gerçekleşti. Butoplantılardan birine Abdullah Gül de katıldı.
Bununla da yetinmedi eski Cumhurbaşkanı...
Başta Doğu ve Güneydoğu'daki aşiret liderleri olmak üzere tüm illerdeki STK temsilcilerini ve akademisyenleri evinde ağırladı. Onlarla Türkiye'nin gidişatı ve partilerin durumu hakkında konuşup âdeta nabız yokladı.
Erdoğan bu toplantıların yapıldığından bir süre önce haberdar oldu ve bunun ne anlama geldiğini sorup soruşturdu. Aldığı cevap, "Vatandaşlarımla istişare yapıyorum" oldu.
Dikkatinizi şu noktaya çekmek isterim.
Abdullah Gül, AK Parti'nin pek çok etkinliğine davet edildi bugüne kadar. Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat davet etmesine rağmen, "Siyasetle ilgilenmiyorum" diyerek özellikle uzak durdu.
AK Parti'yi ve Türkiye'yi ilgilendiren pek çok önemli noktada suskun kalmayı tercih etti.
Açın, twitter hesabına bakın lütfen...
6 Aralık tarihindeki son paylaşımından sonra nelere sessiz kaldığını göreceksiniz.
Ben kısaca özetleyeyim:
Trump, Kudüs'ü İsrail'e peşkeş çekeceğini açıklamış, Sayın Gül susmuş! Kudüs, İsrail'in Başkenti ilan edilmiş, yine susmuş. İslam İşbirliği Teşkilatı toplanmış, yine ses etmemiş. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği toplanmış Kudüs için toplanmış ve ABD'ye tarihî bir ders verilmiş.
Gül yine susmuş!
Türkiye tarihî bir rekora imza atıp yüzde 11 büyümüş, ona da tepki vermemiş.
Ne zaman ki KHK'daki karar üzerine bir tartışma başlamış, işte o gün, yani 22 gün sonra ortaya çıkıp, "Kaygılıyım" demiş.
Yukarıda da söylediğim gibi...
Abdullah Gül artık Cumhurbaşkanı Erdoğan'la aynı yolu yürümek, aynı kaderi paylaşmak istemiyor. Bunu da artık açık açık belli etmekte beis görmüyor.
Ha, bundan sonra ne olur?
Abdullah Gül 100 bin oy toplayarak bağımsız aday olur mu?
Zor!
Zor, çünkü noter üzerinden alınacak bu imzaların maliyeti trilyonları buluyor.
Geriye, referandum döneminde "Hayır" cephesiyle birlikte hareket eden Saadet Partisi kalıyor.
İşte orası çok kolay!