ABD Savunma Bakanı Ashton Carter'ın geçen haftaki "Rakka'nın izolasyonuna yönelik çalışmalara başlamış bulunuyoruz" şeklindeki sözleri, Suriye ve Irak'taki ABD destekli güçlerin IŞİD'i nihai olarak bitirmek amacıyla eşgüdümlü operasyonlara yakında başlayabileceğine dair gelen ilk resmi açıklama oldu.
Carter operasyonun kimlerle gerçekleşeceği konusunda ise "Belirlediğimiz ve etkin kıldığımız, yetkin ve motivasyonu yüksek yerel güçler bu operasyonu yapacak. IŞİD'in nihai yenilgisi Suriye dışından gelen bir güçle sağlanamaz; yalnızca bizim etkin kıldığımız Suriyelilerle sağlanabilir" dedi.
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook ise operasyonun haftalar içinde başlayacağını duyurdu.
Suriye'nin kuzeyindeki Kürt güçlerinin Rakka operasyonuna katılması konusunda ise ABD ve Türkiye'den ise farklı açıklamalar geliyor.
YPG, Rakka'yı izole edecek gücün bir parçası olacakBuna karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Savunma Bakanı Fikri Işık, geçen hafta Rakka'da YPG'nin değil Türkiye'nin olması gerektiğine yönelik açıklamalar yaptı. Başbakan Numan Kurtulmuş ise 31 Ekim'de yaptığı açıklamada Rakka operasyonunun Fırat Kalkanı operasyonu tamamlandıktan sonra başlaması gerektiğini söyledi.
Erdoğan: Menbiç ve Rakka'ya yöneleceğizBinali Yıldırım'dan Rakka yorumu: YPG varsa biz yokuz
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Suriye'nin kuzeyindeki Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim ise YPG'nin Demokratik Suriye Demokratik Güçleri çatısı altında Rakka harekâtına katılacağını söyledi.
"Oradaki demokratik yönetim kurumları açıklama yaptı, biz buna hazırız dediler. YPG de bunun içindedir ve katılacaktır" diyen Müslim, Rakka'nın YPG için önemini ise şöyle anlattı:
"Rakka bizim burnumuzun dibindedir. Kuzey Suriye'ye gelen saldırılar hep Rakka'dan geliyor. Cizir'e de yakın, Kobane'ye de. Kendimizi savunmak için Rakka'da IŞİD'in bulunmaması gerekir. Rakka güvenlik gerekçesiyle bizim için çok önemlidir".
PYD lideri, Türkiye'nin Rakka operasyonuna dâhil olacağını ise düşünmüyor. "Türkiye'nin buralara yaklaşmaması gerekir. AKP'nin hem iç hem dış politikası bütün Orta Doğu'yu karıştıracak ve bunun zararı Türkiye'ye dokunacak. Bütün dünya biliyor ki IŞİD'i destekleyen, onu saldırtan ülke Türkiye'dir" diyor.
Bir de iddiası var Müslim'in:
"Türkiye Rakka'ya gelirse DAİŞ'i desteklemek için gelir, ona karşı savaşmak için değil. Musul'a girme isteği de orada IŞİD'i desteklemek içindir".
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "El Bab'ı aldıktan sonra Menbic'e yöneleceğiz" açıklamasını sorduğumuz Müslim, bugüne kadar Türkiye'nin desteklediği grupların Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ittifak yapan yerel güçlerle çatıştığını belirtti, Türkiye'nin Menbic'e ilerlemesi durumunda SDG ile çatışma çıkabileceği uyarısı yaptı.
PYD Eşbaşkanı, YPG'nin Rakka operasyonunda SDG içinde hareket edeceği ve kenti IŞİD'in elinden aldıktan sonra silahlı güçlerin kendi bölgelerine çekileceğini de söyledi.
"Bunun Menbic ve Şeddadi'de örnekleri vardır. Yerel yönetimler, yerel gruplar güvenliği sağlıyor".
Salih Müslim, Rakka'nın IŞİD'den alınmasından sonra Kuzey Suriye Federasyonu'na dâhil olup olmayacağına ise kentte oluşacak yerel yönetimin karar vereceğini vurguladı.
Müslim'e göre, Türkiye'nin Suriye'de bulunması "işgal":
"Türkiye'nin tankları, topları Suriye'dedir. Bu tam manasıyla işgaldir. Bu yüzden her ülke buna karşı çıkıyor. Sadece Kürtler değil, bütün Suriyeliler karşı çıkıyor."
Türkiye'nin bölgede "işgalci" olarak algılandığını söyleyen bir diğer isim ise Suriye üzerine kitapları bulunan gazeteci Fehim Taştekin.
Fehim Taştekin, Türkiye'nin ordusunu kullanması durumunda Rakka'ya kadar ilerleyebilecek gücü olduğunu fakat esas meselenin Türkiye'nin bölgede ittifak kurduğu Sultan Murat Tugayı gibi gruplarla ilerlemek istediğini söylüyor.
Taştekin'e göre, bu grupların Nusra Cephesi veya Ahrar uş-Şam gibi gruplarla bir ortaklık kurmadığı takdirde Rakka'ya kadar ilerleme kaydetmeleri mümkün değil.
"Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal!" ve "Rojava: Kürtlerin Zamanı" adlı kitapların da yazarı olan Taştekin ayrıca ABD Savunma Bakanı Carter'ın da "IŞİD'in nihai yenilgisi Suriye'ye dışardan gelen bir güçle sağlanamaz" derken Türkiye'yi kastediyor olabileceğini düşünüyor:
"Aynı şey Irak için de geçerli. Yeni konsept, dışardan bir gücün gelmemesi. Hem Rusya ve Suriye'nin vereceği tepkiyi biliyorlar hem de dışardan gelen gücün işgalci olarak karşılandığını... ABD bunu kendisi Irak'ta tecrübe etti. Türkiye'nin böyle bir hamlede bulunması, IŞİD dışındaki güçlerin de Türkiye'yi işgalci olarak görmesine yol açar. Şu anda Türkmen gruplar bile Türkiye'nin Suriye'deki müdahalesini işgal olarak görüyor".
Taştekin'e göre, Türkiye ve desteklediği güçlerin Menbic'i alması, ABD'nin "kırmızı çizgisi":
"Türkiye'nin desteklediği gruplar Menbic'e inerken ABD'nin sınır olarak gösterdiği nehirde durdular. ABD, Türkiye'nin nehri geçmesine izin vermesi için Kürtlerle geliştirdiği politikasını çöpe atması gerekir. ABD'de devam eden seçim kampanyasına bakınca Kürtlerle ortaklıklarının hangi aday seçilirse seçilsin yürüyebileceği görülüyor.
"Eğer Türkiye ABD'ye rağmen böyle bir hamle yaparsa hem ABD'yle karşı karşıya gelmek gibi bir durum söz konusu olabilir, hem de bölgedeki güçlerin direnişiyle karşılaşabilir."
Menbic'e ilerlemenin ABD ile karşı karşıya gelme riski taşıdığını söyleyen Taştekin, El Bab'a ilerlemenin de Rusya ve Suriye ile karşı karşıya gelme tehlikesi barındırdığının altını çiziyor.
ABD'nin Arap aşiretleri bir araya getirerek bir ordu yaratma hayalinin bulunduğunu fakat bunu gerçekleştirme ihtimalinin düşük olduğunu anlatan Taştekin, "YPG'siz bir Rakka operasyonunun mümkün olmadığını düşünüyorum. ABD'nin 20 bin askere ihtiyacı var ve YPG olmadan bunu sağlayamaz. ABD'nin başka seçeneği yok. Fakat YPG de Türkiye tehdidi nedeniyle Rakka tarafına çok fazla güç kaydırmak istemiyor" diyor.
Taştekin, YPG'nin Rakka operasyonuna katılması durumunda Türkiye'nin bu operasyona girmesinin çok zor olacağını, içerde YPG'ye yönelik kullanılan söylemin üstüne böyle bir adımın gelmesinin ancak YPG'ye farklı bir isim altında göstererek mümkün olabileceğini düşünüyor.
ABD'den gelen "Rakka operasyonu yakında başlayacak" açıklamalarına ise kuşkuyla bakıyor Fehim Taştekin:
"Operasyonun kısa sürede başlayacağını düşünmüyorum. ABD'deki başkanlık seçimleri öncesinde bir hazırlık yapabilirler. Ama Rakka'ya girmek, Rakka'da düzen kurmak savaşların büyüğü olacaktır. Bu açıklamaları hem kendi kamuoylarını etkilemek hem de Rusya'nın önünü almak için yaptıklarını düşünüyorum. Rusya Halep'te yeni bir hareket başlattı. Eğer orayı hızla temizleyebilirlerse Rakka'ya yönelecekler. ABD burada erken davranıp Rusya'nın önünü kesmek istiyor."
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) araştırmacısı Oytun Orhan ise Türkiye'nin Suriye'de "işgalci bir güç" olarak algılandığına yönelik suçlamaların asılsız olduğunu söylüyor.
"Ben bütün Türkmen gruplarıyla görüşüyorum, hepsiyle yakın ilişki içindeyim. Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonunun Türkmen halkının korunması için ne kadar önemli olduğunu anlatıyorlar. Aksine, YPG'yi işgalci olarak görüyorlar.
"YPG ilk çıkışında Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde faaliyet gösteriyordu ve bu kadar sorun yaratmıyordu. Fakat sonrasında Arapların ve Türkmenlerin yaşadıkları bölgeleri ele geçirerek IŞİD'inkini aratmayan zorunlu göçler uyguladılar. YPG'nin bölgedeki demografik yapıyı dikkate aldığını göstermek için kurduğu Suriye Demokratik Güçleri içinde de hiçbir Türkmen yapısı yok, yalnızca sözcüleri olan bir kişi var.
"Onlarca ülkenin unsurları Suriye ve Irak'ta bulunurken Türkiye'nin varlığına işgal demek ne kadar doğru olur?"
ABD'nin Rakka operasyonu için Türkiye ve YPG arasında bir denge bulmak istediğini anlatan Oytun Orhan, ABD'nin YPG'nin en azından şehrin kuşatılması konusunda rol oynamasını ve Türkiye'nin de buna ikna olmasını bekleyeceğini fakat Türkiye'nin "YPG olmasın" ısrarını sürdüreceğini belirtiyor:
"ABD'nin orta yol bulma çabasının sonuç vermesi çok mümkün gözükmüyor. ABD, başkanlık seçimleri öncesinde Rakka ve Musul'u IŞİD'den temizlemek istiyor. Bu yüzden Türkiye'nin YPG konusunda direnci ABD'yi YPG ile operasyon gerçekleştirmeye yaklaşacak gibi duruyor."
Oytun Orhan, ABD'nin operasyon için Türkiye ve YPG'den birini seçmesinin bölgeye etkilerinin nasıl olacağını ise şöyle açıklıyor:
"ABD'nin YPG'yi dışarda bırakarak operasyon için Türkiye ile işbirliğini seçmesi, orta ve uzun vadede Fırat'ın doğusunda YPG ve PKK kontrolündeki bölgeler için bir risk oluşturur. ABD'nin sadece Fırat'ın batısında değil doğusunda da YPG'yi yalnız bırakması anlamına gelir. Fırat'ın doğusunda da etkili bir Türkiye ortaya çıkar, Türkiye'nin eli güçlenir.
"ABD'nin Türkiye'yi dışlayarak YPG ile hareket etmesi ise ABD'nin Fırat'ın doğusunda her şekilde YPG ile ittifaka devam edeceği ve onların kazanımlarını koruyacağı anlamına gelir. Bu da Türkiye'nin ABD ile ilişkilerindeki krizi derinleştirerek Türkiye'yi Rusya'ya yakınlaştırabilir. ABD'deki başkanlık seçiminin ardından yeni başkanla birlikte bir politika değişikliği de gerçekleşebilir. Ama ABD'nin birincil tercihi bir orta yol bulma olacaktır."
Oytun Orhan, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin karşı çıktığı, desteklemediği bir operasyonun ve sonrasında kurulacak bir yönetimin kalıcı ve başarılı olamayacağını düşünüyor.
"Burası bölgesel bir güç olan Türkiye ile sınırı olan ve dış dünyaya başka bir açılımı olmayan bir bölge. Türkiye'nin desteği olmadan istikrarlı bir bölge olmayacağı aşikar" diyen Orhan, Rakka'nın Sünni Arap kimliği baskın olan bir bölge olmasının YPG'nin burada uzun vadeli bir yapı kurma şansını ortadan kaldırdığına dikkat çekiyor:
"Arap milliyetçiliğinin de güçlü olduğu bu bölgeye farklı bir siyaset yapan bir hareketi koyduğunuzda bunun kalıcı olması ve meşru kabul edilmesi kolay değil".
Orhan'a göre Rakka'ya Türkiye'nin de dahil olacağı bir operasyon yapmanın iki yolu var. Ya Tel Abyad karşısındaki Akçakale üzerinden Türkiye'nin Rakka'ya ilerlemesi ya da Suriye'nin kuzeyinde Cerablus bölgesinden El Bab'a ilerlemeye çalışan muhaliflerin burayı ele geçirdikten sonra Rakka'ya ilerlemesi.
"Akçakale'den Türkiye'nin girmesi, YPG'nin kontrolündeki yapıyı ilk başta olduğu gibi üç parçaya böler" diyen Orhan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Eğer ABD'deki başkanlık seçimi öncesinde bir operasyon olacaksa Türkiye yalnızca buradan müdahil olabilir. Çünkü El Bab önemli bir IŞİD merkezi ve sonrasında Münbic siyasi, diplomatik ve askeri olarak Türkiye'yi zorlayacak bir bölge. Oradan Rakka'ya ilerlemek belirli bir süreç alır, kısa ve orta vadede nihayete ermesi zor. Ayrıca Rakka'ya bu yoldan gitmek için çok fazla Özgür Suriye Ordusu savaşçısı ve Türk kara unsuru gerekir. Alan genişledikçe daha fazla savaşçıya ihtiyaç duyuluyor ve birkaç cephede askeri mücadele içinde olan Türkiye için bu bir kapasite sorunu oluşturur"
"Üstelik Türkiye'nin El Bab ve Münbic'ten sonra güneye doğru ilerlemesi, şu an uluslararası kamuoyunda var olan zımni desteği tersine çevirebilir."
Oytun Orhan'ın, "Türkiye Rakka operasyonuna dâhil olmak istiyor, ne çıkarı olacak?" sorumuza yanıtı ise şöyle:
"Türkiye şunu gördü: IŞİD ile mücadele başta Batı olmak üzere herkes için bölgede kendi etkinliğini kurmanın bir aracı oldu. Türkiye bir boşluk bıraktığı anda o boşluklar hep kendisine karşı unsurlar tarafından dolduruluyor. Bu yüzden boşluk bırakmayıp içinde yer almak istiyor. Aksi takdirde Suriye'nin kuzeyinde PKK'nın uzantısı, Musul'da PKK'yla bağlantılı ve İran'a yakın gruplar kontrolü elde edebiliyor.
"Türkiye Fırat'ın batısında önemli bir mevzi kazandı ama Rakka ile Fırat'ın doğusunda da bu imkâna sahip olabilir."