Türkiye Komünist Partisi (TKP), milletvekili seçimlerine Sosyalist Güç Birliği ittifakıyla birlikte kendi ad ve adaylarıyla gireceklerini, partilerinin 81 ilde ve bütün seçim çevrelerinde aday göstereceğini açıkladı. TKP, cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini bildirdi.
TKP, "Seçim Tavrımız ve Sola Yaptığımız Çağrının Sonuçlarına Dair" başlıklı bir açıklama yaptı. Açıklamada, "Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan ve seçimlere katılma hakkı olan iki sol parti, sosyalist hareketin kendi ilkeleriyle bağımsız bir seçim ittifakı içinde güçlerini birleştirme çağrımızı olumlu karşılamalarına rağmen, çok farklı temelleri olan Emek ve Özgürlük İttifakı’nda kalmayı ve TKP’yi de o ittifaka çağırmayı tercih etmişlerdir" denildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Türkiye Komünist Partisi milletvekili seçimlerine bir seçim ittifakının ötesinde de anlam taşıyan Sosyalist Güç Birliği ittifakıyla birlikte kendi ad ve adaylarıyla girecektir. Partimiz 81 ilde ve bütün seçim çevrelerinde aday gösterecek, hem seçim sürecindeki propaganda ve örgütlenme çalışmalarıyla hem de alacağı oyla komünist hareketin tarihsel bir sıçrama yapması için bütün olanaklarını seferber edecektir" ifadeleri yer aldı.
Açıklamada, "Aynı tarihte gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye Komünist Partisi Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verilmesi çağrısı yapmaktadır" ifadesi yer aldı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
"Türkiye Komünist Partisi 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan milletvekili seçimlerine Türkiye’nin anti-emperyalist, laik birikimini temsil eden, yerli ve yabancı sermayeye karşı açık bir tavır alan tüm devrimci, sosyalist, komünist güçlerin bir seçim ittifakı ile girmesi gerektiğini açıklamıştır. Partimiz bu doğrultuda çalışmalarını yoğunlaştırmış, çeşitli temaslarda bulunmuştur.
Kamuoyunda büyük bir destek gören çağrımızın karşılık bulması durumunda Türkiye’de sol, şimdiye kadar sandığa yansıtmayı beceremediği bir enerjiyi harekete geçirecek ve seçim barajını zorlama imkanı elde edecekti. Böylesi bir hamlenin seçim sonrasında ortaya çıkacak zorlu dönemde emekçi halk için son derece kıymetli olacağı da ortadaydı.
Seçimlere katılma yeterliliği olan tüm sol partilerin bir seçim ittifakında bir araya gelmesi doğrultusundaki girişimler istenen sonucu ne yazık ki vermedi.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan ve seçimlere katılma hakkı olan iki sol parti, sosyalist hareketin kendi ilkeleriyle bağımsız bir seçim ittifakı içinde güçlerini birleştirme çağrımızı olumlu karşılamalarına rağmen, çok farklı temelleri olan Emek ve Özgürlük İttifakı’nda kalmayı ve TKP’yi de o ittifaka çağırmayı tercih etmişlerdir.
TKP bu tercihe elbette saygı duymakta ancak katılmamaktadır. Partimiz bu seçimlerde solun sermayenin karşısında emekçi halk karakterini, Amerikancılığın karşısına anti-emperyalizmi, tarikat ve cemaat yapılanmalarının karşısında laikliği çıkarması ve bu ilkeleri her tür hesabın üstünde tutması gerektiği düşüncesindedir.
Söz konusu iki parti ve seçimlere kendi adlarıyla katılmayan Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki diğer sol güçlere başarılar diliyoruz.
Türkiye Komünist Partisi milletvekili seçimlerine bir seçim ittifakının ötesinde de anlam taşıyan Sosyalist Güç Birliği ittifakıyla birlikte kendi ad ve adaylarıyla girecektir. Partimiz 81 ilde ve bütün seçim çevrelerinde aday gösterecek, hem seçim sürecindeki propaganda ve örgütlenme çalışmalarıyla hem de alacağı oyla komünist hareketin tarihsel bir sıçrama yapması için bütün olanaklarını seferber edecektir.
Aynı tarihte gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye Komünist Partisi Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verilmesi çağrısı yapmaktadır.
Partimiz uzun bir süredir, sosyalistlerin kendi ortak adaylarını çıkararak halkımızı seçeneksiz bırakmaması gerektiğini savunmuştur. Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesinin önüne geçecek bir biçim ve esneklikle sürdürülecek bir aday çalışması konusunda Sosyalist Güç Birliği içinde bir anlayış birliği yaratılamamıştır.
Türkiye Komünist Partisi’nin Millet İttifakı ve Altılı Masa ile ilgili görüşleri kamuoyunda ayrıntısıyla bilinmektedir. Partimizin düzen muhalefeti olarak adlandırdığı bu ittifak hem dünya görüşü hem bileşim itibariyle AKP zihniyetiyle uyumludur. Millet İttifakı, arkasına AKP’yi yıllar önce iktidara taşıyan yerli ve yabancı sermayenin desteğini alan, laikliği ve Cumhuriyet değerlerini sözde bile olsa savunmayan, dünyaya NATO’cu bir perspektifle bakan bir oluşumdur.
TKP’nin böyle bir oluşuma kefil olması mümkün değildir. Partimizin Millet İttifakı’nı sola çekmek, onunla ilişkilenmek, onunla şu ya da bu nedenle bir pazarlığa girmek gibi bir gündemi de olamaz.
Tersine partimiz nasıl AKP iktidarının ilk gününden itibaren toplumu uyarmaya ve AKP’nin demokrasi ve özgürlük aldatmacasının arkasındaki gerçekleri sergilemeye çalıştıysa, aynı şekilde Millet İttifakı’na ilişkin gerçekleri söylemeye ve bir bütün olarak sermaye düzeni karşısında konumlanmaya devam edecektir.
Bununla birlikte TKP, AKP ve Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının yarattığı tarihsel yıkım ve karanlığın boyutlarını iyi bilmektedir. Bu yıkım ve karanlık, geniş halk kesimlerinde yıllardır dinmeyen ve Gezi Direnişi’nde zirveye ulaşan bir öfke yaratmış ancak bu öfke hem AKP iktidarının hem de mevcut düzenin temellerini sorgulayan bir karakter kazanamamıştır. Zaman içinde, AKP’ye karşı toplumsal tepkiler, sermaye sınıfı ve emperyalist ülkeler tarafından istismar edilerek örgütlü bir halk hareketi karakterinden uzaklaştırılmış, seçim sandığına sıkıştırılmıştır. Örgütsüz toplumsal kesimler AKP iktidarı sürdükçe karamsarlığa sürüklenmiş, insanlarımız ülkeden umudu kesmeye başlamıştır.
Bugün gelinen noktada, toplumun önemli bir kesiminde “Erdoğan döneminin sonlanması” biricik mesele haline gelmiş ve TKP ve diğer devrimci güçlerin sorunun tek başına AKP iktidarından kaynaklanmadığı uyarısı ancak sınırlı bir etki yaratmıştır.
Türkiye için tek kurtuluş olan komünizmin güçlü bir seçenek haline gelmesi, ülkemizde Cumhuriyetçi, aydınlanmacı, yurtsever bir silkinişin yaşanabilmesi için Erdoğan döneminin bir an önce sonlanması gerekmektedir.
Erdoğan döneminin sonlanması, bugün çözüm olarak görülen Millet İttifakı’nın bir kurtuluştan çok sorunların derinleşmesine yol açacağının bizzat halkımız tarafından görülmesi için de zorunlu hale gelmiştir.
Partimiz seçim sürecinde AKP iktidarının yarattığı yıkım ve karanlığın boyutlarını, kaynağını ve neden sonlanması gerektiğini halka anlatacak ve AKP’nin seçimlerden yenilgiyle çıkması için elinden geleni yapacaktır.
AKP döneminin kapanması, yalnızca gerçek bir siyasal taraflaşmanın önünü açacağı için değil, AKP’ye karşı mücadele eden, işçilerin, kadınların, gençlerin iradesinin ürünü olacağı için de büyük bir anlam taşıyacaktır. Bu irade Erdoğan’ın düşüşüne imzasını koyamamış olsa da, AKP Türkiyesi’nin kabullenilmemesi ve yerleşiklik kazanmaması konusunda belirleyici olmuştur.
TKP bu iradenin güçlü, tutarlı ve vazgeçilemeyecek bir parçasıdır.
AKP’nin yaşayacağı seçim yenilgisi sermayenin himaye ve yönlendirilmesinde kurulan liberal-İslamcı-Ülkücü-Muhafazakar karması Millet İttifakı’nın başarısı olarak görülecek olsa bile, AKP’yi asıl zayıflatan Türkiye toplumundaki laik, özgürlükçü ve yurtsever duyarlılıklar ve zaman zaman kendisini hissettiren emeğin direnci olmuştur.
Erdoğan’ı ve AKP’yi yollayacağız ve mücadelemize devam edeceğiz.
Kılıçdaroğlu için istediğimiz oy Millet İttifakı için ne bir destek ne bir beklenti olarak görülebilir. Bu oy Erdoğan’a karşı verilmekte ve Erdoğan’ın bir an önce gitmesine odaklanmış geniş halk kesimlerine “sizi anlıyoruz, duygunuzu paylaşıyoruz” mesajını taşımaktadır.
Milletvekili seçimlerinde TKP’ye verilecek oylar bu anlamda hem Erdoğan sonrasındaki Türkiye’nin aynı zihniyetin başka isimlerle sürmesine olan güçlü bir itiraz hem de “biz TKP’yi sevdik ve güvendik” diyen yüz binlerce kişinin eşitliğin, refahın, bolluğun, aydınlığın, özgürlük ve adaletin hüküm sürdüğü yaşanası bir ülke için, Sosyalist bir Türkiye için güçlerini birleştirmesi anlamına gelecektir."