Gündem

Türkiye-İran İş Konseyi ambargo rejimine rağmen İran'dan umutlu

Türkiye-İran İş Konseyi Başkanı Bilgin Aygül ambargolara rağmen, Türkiye ile İran'ın kültürel ve coğrafi yakınlığı, ortak tüketim alışkanlıkları, Türk firmalarının birikim ve tecrübeleri dikkate alındığında İran'daki potansiyelin değerlendirilebileceğini

15 Mayıs 2018 11:12

ABD'nin İran'la nükleer anlaşmadan çekilip yaptırım rejimine dönme kararı bu ülkeye son üç yılda yatırım yapmış şirketleri kara kara düşündürürken Türkiye'yi de çok nazik bir pozisyona sokuyor.

Bir tarafta İran'a yaptırımları atlatma mekanizmasının odağındaki Zarrap davasından Türkiye'ye kesilecek cezanın getireceği yeni sıkıntılar diğer tarafta İran'la ticarete devam diyen siyasi bir irade var.

Bu iradenin nükleer anlaşmanın yapıldığı 2015'ten beri çok da işe yaradığı söylenemez. 2012'de 22 milyar dolar olan dış ticaret hacmi 2015'te 9.8, 2016'da 9.7 ve 2017'de 10.7 milyar doları aşamadı.

2018'in ilk dört ayında da geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 10 geriledi. Yani gerçekleşen ticaret 30 milyar dolar hedefin üçte biri. Üstelik dış ticaret dengesi ikiye üç oranında Türkiye aleyhinde.

Rakamlarda altın ticaretinin payı büyük. Ticaret hacmini artırmak için yapılan Tercihli Ticaret Anlaşması da istenilen sıçramayı yapamadı.

Yine de Türkiye-İran İş Konseyi Başkanı Bilgin Aygül umutlu. Aygün iki ülkenin kültürel ve coğrafi yakınlığı, ortak tüketim alışkanlıkları, Türk firmalarının birikim ve tecrübeleri dikkate alındığında İran'ın arz ettiği ciddi potansiyelin değerlendirilebileceğini düşünüyor.

Üç sınır kapısının etkin hale getirilmesi, faaliyetleri iki ülkeyle sınırlı bir bankanın kurulması ve yerel para değişiminin yapılması dar boğazın aşılmasına yardımcı olabilir.

İki tarafın da durumunu çok iyi bilen Aygül yaptırımların ne getirip ne götüreceğine dair sorularımızı yanıtladı:

Ambargonun koşulları henüz belli değil. Ayrıca ABD dışında çoğu ülke yeni yaptırımlara karşı olduğunu açıkladı. Eğer bu yaptırımlar ülkenin doğalgaz ve petrol ihracatını kapsarsa ülke ve bölge için çok sıkıntılı sonuçlar doğabilir.

Önceki dönemlerde giderek azalsa da Türkiye, Hindistan, Çin, Güney Kore gibi ülkelerin alımları yaptırımların dışında tutulmuştu. Yeni yaptırımlar neyi kapsıyor çok önemli.

İran ihracatının % 90'ı petrol ve doğalgaz satışından oluşuyor.

Türkiye benzer kültür ve tüketici tercihleri, coğrafi birliktelik ve tamamlayıcı ekonomiler nedeniyle önemli bir potansiyele sahiptir.

1979 İran İslam Devrimi'yle başlayan süreçten itibaren İran farklı dozda ama sürekli ambargolar altında yaşamıştır. İthal ikameci, korumacı yapıya sahip İran ekonomisinin % 80'i bonyad adı verilen vakıf şirketleri ve devlet kuruluşları tarafından yönetilmektedir.

Son yıllarda özelleştirme sürecine girilmiş ve özel sektör özellikle 2012'den sonra da yabancı yatırımlar teşvik edilmeye başlanmıştır. Razi petrolleri gibi önemli milyar doların üzerinde bir petro kimya tesisi de bir Türk firmasınca alınmıştır.

Türk firmaları İran'da oldukça aktif olup yatırım yapan firma sayısı 200'ün üzerindedir. Bu firmalar otel işletmeciliğinden otomotiv yan sanayine, gıdadan ev tekstiline kadar farklı alanlarda yer almaktadır.

Türkiye yılda 1.7 milyon İranlı turisti ağırlamakta ve uçak şirketlerimiz İran'ın 7 kentine uçmaktadır. Üç sınır kapımız ve demiryolu bağlantımızla lojistik olarak da önemli potansiyele ulaşmış durumdayız.

Mevcut koşullarda geçen yıl 4 milyar doların üzerinde olan dış ticaret dengemizde Türkiye aleyhine olan fark sanayi ürünleri ihracatında kullanılabilir.

Özellikle Avrupa ülkelerinden son iki yıldır sipariş verilen sanayi, alt yapı tesisleri, makine ve teçhizat Türkiye'den sağlanabilir.

Türk firmaları, iş adamları İran'ı en iyi bilenlerdir. Yıllardır geleneksel yöntemlerle ticaret yapıyorlar. Türkiye'de birikimli bir işgücü var. Özellikle havalimanı, alışveriş merkezi, otel, hastane, serbest bölge gibi yerlerin işletmelerinde şirket veya şahıs olarak yer alabilirler.

Türkiye'nin seksenli yıllardan başlayan özelleştirme, ihracata yönelik sanayi kurma gibi deneyimlerini birlikte paylaşabilirler.

İran'ı 80 milyonluk bir ülke olarak düşünmemek lazım; Farsça konuşan, Şii ve komşu ülkelerle birlikte İran önemli bir potansiyel. Birlikte bu potansiyel daha sağlıklı değerlendirilebilir.

Yerel paralarla iki ülke arasında dış ticaret uzunca bir süredir uygulanıyor. Bu rakam % 4 ile % 6 arasındadır ancak bu oranın artması risklerin azalmasına bağlı. İki paranın da durumu ortada, merkez bankalarının düzenleme yaparak bir sistem kurmasına ihtiyaç var, o da çok mümkün görünmüyor.

Sınır ticaretinin önemi büyük ancak ürün gamı ve 50 bin dolar kotası sınır ticaretinin artmasına engel. Gürbulak, Esendere ve Kapıköy sınır kapılarında, yalnız İran ve Türkiye'de kurulu bir banka sayesinde her iki tarafta da yerel paralar değişebilir.

1 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması'nın Türkiye'nin ihracatına katkısı rakamlara yansımaktadır.

Gümrüklerde farklı uygulamalar olmakla birlikte bu anlaşma, ürün sayılarını artırmak suretiyle iki ülkenin ticaret hacminde olumlu gelişmeler sağlayacaktır.

İran'da alınan bir kararla dış ticaretin akreditif olmadan yapılamaması ve hemen sonra ciddi bir devalüasyon ve hükümetin piyasalara müdahele etmesi zor durumda olan reel mal piyasalarını ve finans sektörünü daha da zor duruma sokmuştur.

Geçen ay 42 bin riyalden 63 bin riyale yükselen dolar paritesi ve sonra devletin aldığı kararla tek kur ve 42 bin riyal diye zorunlu hale getirilmesi ekonomiyi çok zora sokmuştur.

Bu sürecin kısa sürede aşılacağını ve belirli bir dengeye kavuşacağını düşünüyorum. Avrupalı firmaların 2016 yılı itibariyle başladıkları yatırımlar, aldıkları mesafe ve pazarın potansiyeli açısından bu sürecin aşılabileceğini düşünüyorum.

Türkiye'nin şansı birçok açıdan fazla. Yalnız loşistik değil, iş gücü, bölgeyi tanıma, ortak değerler, tamamlayıcı yapılar olmaları önem arzediyor. Bugün Farsları da içine alan tatillerden, eğitimden, tv dizilerinden kaynaklı İran'ın yarısından çoğu Türkçe konuşmaktadır.

İran ile her yıl artan reel sanayi ürünleri ihracatımız iki ülke ve üçüncü ülkelerde yapılacak işbirlikleri ile çok artar. İhracatımızdaki artış ve azalışların önemli kaynağı altın ihracatıdır. Tabii ki ambargonun şekline ve uygulayıcılarına göre değişebilir olmasına karşın İran hiçbir şekilde sınırlarına hapsedilemez.

Irak ambargosu sürecinde Ürdün yeniden yapılandırıldı. İran'ın en gelişmiş komşu ülkesi, işbirliği yapabileceği ülke Türkiye'dir.

Rıza Zarrab dosyasının sonuçları Türkiye-İran ekonomik ve ticaret hayatını hiçbir şekilde etkilemez.