Gündem

'Türkiye Irak'ın bölünme ivmesini artıracak bir çizgi izliyor'

Gülen cemaatinin Irak Kürdistanı'ndaki hizmetlerini koordine eden Büyük: ‘Sen de Kürdistan’a gidiyorsun’ dediklerinde tüylerim diken diken olmuştu

24 Ocak 2013 14:23

 

Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde 18 okulu olan Fethullah Gülen cemaatinin hizmetlerini koordine eden Talip Büyük ile konuştu. Türkiye'nin bölgeye yönelik politikalarını eleştiren Büyük, "Türkiye'nin bir dönem sadece Bağdat’ı muhatap alıp Kürdistan’ı baypas etmesi ne kadar yanlış idiyse, şimdi de Bağdat’ı yoksayması o kadar yanlış. Belki Türkiye söylem olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor ama eylem olarak Irak’ın bölünme ivmesini artıracak bir çizgi izliyor" dedi. Irak'ın geleceği hakkında "Buradaki insanların müreffeh bir hayat sürmeleri için bölünme daha iyi olacaksa hayırlı olsun derim" ifadesini kullanan Büyük, Çakır'ın "Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye’de de benzer bir gelişmeyi tetikleyeceğini düşünenler var" yanıtına şu karşılığı verdi: "Mutlaka etkisi olur ama önce sen bir kendi Kürt problemini çöz. 'Orda Kürtler müreffeh bir hayat sürerse beni kötü etkiler' demek yerine sen de kendi Kürtlerine müreffeh bir hayat sun."
Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, "Türklerin Kuzeyi, Kürtlerin Güneyi" yazı dizisinin bugün (24 Ocak 2013) yayımlanan bölümünde Gülen cemaatinin Irak'ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki etkinliklerini yazdı. Cemaatin Kürdistan Bölgesel Yönetemi'nde toplam 18 okulu olduğunu belirten Çakır, cemaatin ilk okulunu 1994'te Erbil'de açtığını söyledi. "Cemaatin bölgede sadece eğitimle ilgilenmediğini" de not eden Çakır, cemaatin yönettiği Türkçe, Kürtçe, Arapça müzik yapan Dewran Radyo'nun yayında olduğunu, Abant toplantılardan birini bölgede yaptıklarını ve yakında televizyon kanalı açacaklarını yazdı. 
Çakır, yazı dizisi kapsamında Gülen cemaatinin Irak Kürdistanı'ndaki hizmetlerini sekiz yıldır koordine ettiğini söylediği Talip Büyük'le söyleşi yaptı. Büyük'ün cemaati, bölgeyi ve Türkiye'nin Irak'a yönelik politikalarını değerlendirdiği söyleşinin bazı bölümleri şöyle: 
 
- Türk devleti okullara nasıl bakıyordu?
O dönemde buralarda bir Özel Kuvvetler, bir MİT, bir de devletin tanıdığı Irak Türkmen Cephesi vardı. Başta biraz önyargılı baktılar tabii. Kürt yönetimi “Bunlar MİT galiba” diye bakarken MİT de o dönemin yaklaşımına uygun olarak “Bunlar irticacı” diyordu. Fakat bu bakış uzun sürmedi. Başka kimse yok, askerimiz ve biz varız. İster istemez birbirimize bakıyoruz. Birbirimizle alakalı görüşlerimiz, tanıdıktan sonra mutlaka değişmiştir.
- Sizin insanlarınızın Irak Kürtlerine yönelik önyargıları yok muydu?
Büyük : Tabii ki “Bunlara bu kadar hizmet fazla” diyenler çıkmıştır ama biz bir hizmet götürürken insanın dinine, etnik kimliğine bakmayız ve karşılığında da bir şey beklemeyiz. Mesela 8 senedir burdayım ama istediğim zaman valizimi alıp gidebilirim.
Böyle diyorsunuz ama toplumun bir kesimi “Beklentisi olmadan oralara niye gitsin ki!” demeye devam edecektir.
Olabilir ama samimi söyleyeyim, hiçbir beklentim yok. İleriye yönelik mutlaka hayallerim vardır: Buradaki insanlar iyi yetişip iyi bir noktaya gelir ve Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirir... Ama hiçbir zaman biri diğerine egemenlik kursun istemeyiz.
(...)
- Buradaki okullarda görev yapan arakadaşlarınızla, mesela Orta Asya okullarındaki arkadaşlarınızın Kürt sorunu ve Irak Kürdistanı’na bakışı aynı mı?
Mesela ben buraya gelmeden önce Diyarbakır’a sadece bir kere gitmiştim. Diyarbakır’dan ötesini Türkiye olarak da hiçbir zaman algılamamıştım. “Mardin’e gidilir mi?” diyordum. Hele Hakkari, Şırnak, hiç aklımda yoktu. Medyadan ediniyoruz buralarla ilgili fikirlerimizi. Geçenlerde çok yakın bir arkadaşım gelmişti ziyarete. Bana şöyle anlattı: “Buraya gelirken havaalanında dostlarım ‘Sen de Kürdistan’a gidiyorsun’ dediklerinde tüylerim diken diken olmuştu. Korka korka geldim. Bu kadar güzel insanları gördükten sonra ‘Yaşasın Kürdistan’ bile derim.” Yani Kürtlere ve Kürdistan’a bakış algısı, biraz görerek, yaşayarak değişiyor.
- Bu algının en temel nedenlerinden biri de PKK. Siz bu sorunu kafanızda nasıl çözdünüz? “Burada iş yapıyorum ama bunlar da teröristi barındırıyor” demediniz mi?
Teröristi barındırdıklarını hiç görmedim. Bu algı çok yaygın ama “Barzani neden bunları Kandil’den atmıyor?” sorusu abartılı. Çünkü Barzani zamanında Türk ordusuyla birlikte PKK’ya karşı savaştı ama atamadı, bugün kendi başına nasıl atsın? Şimdi Türkiye’de geniş bir kesim Barzani’nin PKK ile savaşmasını bekliyor. Barzani senin PKK’nla niye savaşsın? O da bir lider, onun da sırtını dayadığı bir halk var. “Ben Türkiye’nin selameti için benim gibi düşünmeyen Kürtlerle savaşıyorum” nasıl desin? Burada da bir kamuoyu var.
- Güneydoğu’da PKK’nın hareketinizin faaliyetlerine karşı tavır aldığını biliyoruz, burda da benzer tacizler oldu mu?
Hiç olmadı. Burada belli bir huzur ortamı var onların da yararlandığı, belki kendisinin dağdaki huzuru da bozulabilir diye bunu bozmak istemiyorlardır. Biz buranın insanlarına eğitim veriyoruz ve buradaki en üst düzey yetkililerin çocukları bizim okullarımızı seçiyor. Güneydoğu’da PKK’nın halka, gençlere dönük bazı çalışmaları olduğu için bir tür hoşlaşmama olabilir. Mesela siz genci alıp eğitip üniversiteye gönderiyorsunuz. O da genci alıp eğitip belki de dağa gönderiyor. Orda bir çatışma olabilir belki ama burda böyle bir karşı karşıya gelme olmuyor.
- Sizin Irak’ın güneyinde de okullarınız var. Kürtlerle Arapları karşılaştırabilir misiniz?
Irak’ta kendi toprağı, bayrağı için ölebilecek bir kitle varsa bunlar Kürtlerdir. Türkiye’nin bir dönem sadece Bağdat’ı muhatap alıp Kürdistan’ı baypas etmesi ne kadar yanlış idiyse, şimdi de Bağdat’ı yoksayması o kadar yanlış. Belki Türkiye söylem olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor ama eylem olarak Irak’ın bölünme ivmesini artıracak bir çizgi izliyor.
- Siz bölünmeyi mukadder olarak görüyor musunuz?
Bölünür bölünmez, ama buradaki insanların müreffeh bir hayat sürmeleri için bölünme daha iyi olacaksa hayırlı olsun derim. Tabii ki bölünerek değil birlikte kalarak daha güçlü olmaları daha fazla tercih edilir ama bağlar çok zedelenmiş durumda. Mesela biz bugün Bağdat’ı yok sayıyoruz. Peki Bağdat bunun acısını senden çıkaramayınca kimden çıkarıyor? Tabii ki kuzeyden. Kuzey’e vurdukça o da sırtını daha fazla Türkiye’ye dayıyor.
- Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye’de de benzer bir gelişmeyi tetikleyeceğini düşünenler var.
Mutlaka etkisi olur ama önce sen bir kendi Kürt problemini çöz. “Orda Kürtler müreffeh bir hayat sürerse beni kötü etkiler” demek yerine sen de kendi Kürtlerine müreffeh bir hayat sun. Aslında çok zor sorunlar da değil önümüzde olan. İnsanlar kendi dillerini, kültürlerini sürdürmek istiyor. Bunlar rahatlıkla gerçekleştirilir.