Stelyo Berberakis- Atina
PKK lideri Abdulah Öcalan'ın 1999 yılının Şubat ayında Yunanistan'ın Kenya Büyükelçiliğinde saklandığının ortaya çıkması o dönem zaten bozuk olan Türkiye-Yunanistan ilişkilerini iyice gerginleştirmişti.
Aynı günlerde, detayları hala bilinmeyen bir operasyonla Öcalan'ın Türkiye'ye iade edilmesi Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos'un istifasına ve yerine Yorgo Papandreu'nun atanmasına yol açmıştı.
Öcalan'ın yakalanması Türkiye'de bir bayram havası yaratırken, Yunanistan'da hükümet krizini tetiklemişti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin "Öcalan Krizi"yle çıkmaza girdiği sırada, 17 Ağustos 1999'daki Büyük Marmara Depremi'nde binlerce kişi enkaz altında can verdi. On binlerce kişi de evsiz kaldı.
İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin gergin olmasına rağmen, deprem acısı çeken Türk halkına ilk yardım elini uzatan Yunan halkı oldu.
Izdırap dolu günlerde Yunan halkının kendi öncülüğüyle Türk halkına gönderdiği yardımlar; Yunan basınının, deprem sanki Yunanistan'da olmuşçasına gösterdiği duyarlılık ve Türk halkına gösterdiği dayanışma dolu haber ve yorumları, enkaz çalışmalarına yardım etmek için Türkiye'ye ilk giden yabancıların başında Yunan itfaiye birimlerinin bulunması, Türk yayın organlarının manşetlerine taşındı.
Türk yayın organlarına çalışan biz Atina muhabirleri, Atina Belediyesi'nde toplanan tonlarca yardım kolilerinin haberlerini yaptığımız o günlerde, Yunanistan vatandaşlarının göz yaşlarına da tanık oluyorduk.
Depremin üzerinden 21 gün geçmişti
7 Eylül 1999'da yardım haberlerini göndermek üzere dizüstü bilgisayarın son tuşuna basmaya hazırlanırken, çalışma masamın uzaklaştığını gördüm. Tuşa basamamıştım bile...Büyük bir gürültü sonrası her yer toz duman olmuştu.
Yunanistan kendi şiddetli depremini yaşıyordu.
Deprem başkent Atina'yı temelden sarsmış, insanlar yollara dökülmüştü. Ölü ve yaralılar vardı.
Ertesi gün Yunan halkının çektiği acılara ilk yardım elini uzatan Türkiye olmuştu. AFAD ekiplerinin zaman zaman enkazları elleriyle kazarak enkaz altındakileri sağ salim çıkarmaları Yunan yayın organlarının manşetlerinden duyuruluyor; Türk ve Yunan TV kanalları ortak yayınlar yapıyordu.
Türk ve Yunan halkları, siyasetçileri ilk kez sollamış, kendi insani duygularını ortaya koyuyordu.
Siyasetçiler bu manzara karşısında 180 derecelik bir dönüş yaparak halkların bu gayrı ihtiyari dayanışma öncülüklerini izlemeye başladılar.
Dönemin Başbakanları Bülent Ecevit ile Kostas Simitis birbirlerini telefonla arayarak geçmiş olsun ve taziye mesajları iletti; yardımlaşma alışverişinde bulundu. Dönemin Dışişleri Bakanları İsmail Cem ile Yorgo Papandreu da, halklarından aldıkları cesaretle Türk-Yunan ilişkilerine, 2020'ye kadar sürecek yeni bir sayfa açacaklardı.
Yıl 2020.
Doğu Akdeniz'de Türk ve Yunan donanmaları burun buruna geldikleri en uzun zamanı yaşıyor. Ağustos ayında başlayan gerginlik hala devam ediyor.
Türk ve Yunan liderler, birbirlerini suçluyor. Emekli amiral ve generaller; akademisyen ve gazeteciler "karşı tarafın ne denli yüzde yüz haksız" olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
"...Bedelini ödemeye hazır mısınız ?" diye soranlara karşı "...Sıkıysa buyurun gelin" diyenler yanıt veriyor.
Aniden deprem oluyor. Bu kez aynı anda her iki ülkeyi de sarsıyor deprem.
Yunanistan'ın Kuşadası'nın karşısındaki Samos (Sisam) adasının kuzeyindeki fay hattının kırılması, hem adayı hem de İzmir'i acımasızca vuruyor.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı arıyor. Karşılıklı "geçmiş olsun ve taziye mesajları" veriliyor. Ardından "yardımlaşma çağrıları" yapılıyor. Henüz iki gün önce "karşı tarafın ne denli provokatör" olduğunu kamuoylarına kanıtlamaya çalışan Türk ve Yunan yayın organları ağız değiştiriyor.
https://twitter.com/bbcturkce/status/1322558422987005952
Yunan televizyonları İzmir'deki, Türk televizyonları da Samos'taki trajediye geniş yer ayırıyor. İnsanların "vah vah" sesleri ve döktükleri gözyaşları ön plana çıkarılıyor.
Doğu Akdeniz ve Ege konuları elbette ülkelerin egemenlik ve egemenlik haklarına sahip çıkmasıyla ilgili.
Ancak yaşananlar, "Bu gibi hassas konuların da halkların arzu ettiği gibi savaşsız, tehditsiz, kışkırtma olmadan ele alınması gerekmez mi?" sorusunu akla getiriyor.
Büyük depremlerin yarattığı bu gayri ihtiyari dayanışma duyguları sürdüğüne göre, siyasetçilerin de yakınlaşması için "illa da deprem olması" gerekmiyor.
Atina'da yapılan yorumlarda bu kez de deprem vesilesiyle Türk-Yunan ilişkilerinin bir düzlüğe çıkması temennilerinde bulunanların çoğunlukta olduğu gözleniyor.
Fransa ve Yunanistan dahil çok sayıda ülkeden deprem sonrası Türkiye'ye yardım teklifi geldi