Gündem

"Türkiye, hangi mantıklı planın icabı olarak önümüzdeki günlerde daha da kızışacak bir bölgeye asker gönderiyor?"

"Suriye ordusu, şüphesiz Rusya'nın gözetiminde, İdlib'te süpürme harekâtına devam edecek"

31 Ocak 2018 11:12

Ümit Kıvanç*

29 Ocak’ı 30’una bağlayan gece, Suriye’yi izleyen herkesi yerinden fırlatan gelişmeler yaşandı. Gazeteciler ve gözlemciler olarak uzun süre neler döndüğünü anlamaya çalıştık. Hemen belirtmeliyim ki, sonunda tam anlamış olamadık. Bugün meseleleri çok daha “derinden”, içinden takip edebilen bazı Amerikalı uzmanların da şaşkın hallerini görünce ve Rusya basını ve propaganda aygıtından da kayda değer bir izahat gelmeyince, en azından sorun bizde değil diye çoğumuzun içi rahatlamıştır. Suriye haberlerinde herhangi bir tarafın sözcülüğüne soyunmamış herkesin güvendiği Arap gazeteci Cenan Musa’nın İdlib’ten görgü tanıklarıyla bağlantı kurup aktarabildiklerini bir tür “sağlama” aracı olarak kullanarak, sağdan soldan uçuşan bilgileri toparlamaya çalıştım. Bugün, verileri teyit maksadıyla kullanılabilecek birkaç başka bilgi kırıntısı daha edindikten sonra, öğrenebildiklerimi, harita eşliğinde aktarmaya karar verdim (haritaya tıklayıp büyük görebilirsiniz). Zira bu kadarıyla bile önümüzdeki günlerde yaşanacaklara dair fikir veren önemli bir olayla karşı karşıyayız. Sizden ricam, değerli okurlar, aşağıdakilerin çoğunu “güvenilir şekilde teyit edilmeye muhtaç bilgi” olduklarını hatırınızdan çıkarmadan okumanız. Kesin olan, güvenilir olan kısmı kendini belli ediyor zaten.

 
Neler oldu? - Bilebildiklerimiz

 
29 Ocak gecesi muhtemelen on-on bir sularında, görgü tanıklarının “çok uzun” diye tarif ettikleri bir TSK konvoyu Türkiye’den Suriye topraklarına girdi, Türk ordusunun gözetleme noktaları ve denetim kurduğu Efrin güneyindeki bölgeden İdlib’in içine doğru -kuzeybatıdan güneydoğuya doğru- yol almaya başladı.

15-20 arasında tankın, 30 kadar zırhlı-silahlı personel taşıyıcının, iş makinelerinin de yeraldığı, kiminin 70, kiminin 100 araçtan meydana geldiğini ileri sürdüğü (gün ağardığında 55 araçtan meydana geldiği görülen) TSK konvoyu, Batı Halep’te cihatçıların elinde kalan bölgede bulunan El-Eys’e doğru ilerlemeye koyuldu. Suriye ordusu ve müttefiklerinin mevzilerine iki-üç kilometre uzaklıktaki El-Eys’e iki gün önce bir Türk askerî heyeti gelip gözlem ve incelemeler yapmış, bu gezi, Türkiye’nin Rusya ile anlaşması gereği İdlib’te çatışmasızlık bölgeleri kurma konusunda henüz yerine getirmediği vaadini gerçekleştirmeye girişeceğine yorulmuştu. El-Eys, Suriye ordusunun günler süren zorlu muharebelerin sonunda cihatçılardan kurtardığı Ebu el-Zuhur Hava Üssü’ne 29 km mesafede. Yani şu andaki en sıcak çatışma bölgelerinden birinin dibinde. Stratejik ve simgesel anlamı yüksek birinin.

Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) elindeki bölgede, şüphesiz onlarla bir tür koordinasyon içerisinde ilerleyen konvoyun yolu boyunca Türk savaş uçaklarının uçtuğuna dair haberler yayıldı. Türk jetlerinin sınırı geçip, Efrin dışında da Suriye hava sahasını kullandığı tekrar tekrar ileri sürüldü. Ancak uçakların konvoyun gidişinde değil de, şimdi aktaracağım top atışlarından sonra geri dönüşü sırasında koruma amacıyla ona eşlik ettiği yollu haberler daha mantıklıydı. Türk uçakları gerçekten İdlib içlerine doğru uçtu mu, esin bilmiyoruz, uçtularsa da herhangi bir olaya karışmadılar.

Konvoyun hareketi Suriye veya Rusya (kesinleşemedi) jetlerince sürekli izlendi. Bir Suriye jet pilotunun kule ile konuşması olduğu ileri sürülen kayıt, yerel aktivistler (veya örgütler ??) tarafından paylaşıldı. Buna göre pilot “Batı Halep kırsalına” (yani konvoyun ilerlediği yere) yöneldiğini bildiriyor, kule de ona, “Onları (TSK) ateş açarken görürsen karışma,” gibi tuhaf bir talimat veriyordu.

Konvoy İdlib’ten Batı Halep’e geçmek üzereyken Rusya jetlerinin konvoyun yolu üzerinde 15 km kadar ileride biryerleri bombaladığı ileri sürüldü. Hattâ bir ara, konvoy ilerlemesin diye sadece 2 km ötesine bombalar attılar, dendi. Ancak havadan bombardıman olup olmadığı, olduysa bunu Rusya savaş uçaklarının mı yoksa Suriye’nin mi yaptığı kesinliğe kavuşturulamadı. Sözkonusu telsiz konuşması doğruysa, havadan ikaz bombardımanı ihtimali zayıflıyor.

Türk konvoyunun El-Eys’e ulaşmadan önce geçmek durumunda olduğu, Uluslararası Kurak Alanlar Tarımsal Araştırma Merkezi’ne ait bölgeye ve Kemeri civarına da (El-Eys’e 7-8 km) Rusya (Suriye ??) uçaklarının bomba attığı söylendi. Bu bilgi de doğrulanmadı.

Batı Halep’te, Suriye ordusu ve, (a) bir iddiaya göre Hizbullah’ın, (b) başka iddiaya göre İranlı milislerin, (c) üçüncü iddiaya göre Iraklı milislerin Türk konvoyuna top ateşi açtığı, Türk konvoyundan karşılık verildiği, El-Eys’e 3 km kadar uzaklıktaki Hâdır’a roket atıldığı ileri sürüldü. Bu bilgi birkaç kanaldan geldi, haber ajanslarınca tekrarlanmadı.

Suriye hükümeti yanlısı bir Facebook hesabından, Kemeri civarındayken Türk askerî konvoyuna Suriye ordusunca top ateşi açıldığı iddiası tekrarlandı, “Bu, ateşle oynamaması için Türkiye’ye bir mesajdı” sözleri yayımlandı. Propaganda sosuyla bezenmiş veya sadece propaganda amaçlı da olabilecek bir paylaşım. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Türk konvoyuna ateşin “Arap ve Asyalı silahlı gruplar” tarafından açıldığını duyurdu. Yani ilki Suriye ordusu veya Iraklı milisler, öbürü İran adına burada bulunan Afgan milisleri olabilir. Yine SOHR, olayın geçtiği yeri “Lübnan Hizbullah’ı ve İran Devrim Muhafızları’nın sorumlu olduğu bölge” diye tanımlıyor.

Konvoyu çıplak gözle görebilen yerel ahaliden edinilen bilgilere göre, karşılıklı top veya roket atışları üzerine konvoy geri döndü. Geceyarısından sonra, Türk askerî konvoyunun, hedefi olan El-Eys’e 12-13 km mesafedeki Kefir Heleb’e çekildiği, araçların farlarını söndürerek durduğu, beklediği bildirildi. Bugün öğleden sonra, konvoyun beklediği yerde çekilmiş fotoğrafları paylaşıldı.

 
Olayın önemi

 
Yukarıdan beri sözü geçen yerler, Halep’ten Hama’ya uzanan M5 karayolunun üzerinde ve iki yanında. Bu karayolu, dün Rusya uçaklarınca defalarca bombalanan, cihatçıların karargâhı konumundaki Serakib, kararlı muhalif ahalisine HTŞ’nin de söz geçiremediği Maaret el-Numan ve geçen yıl kimyasal silah saldırısına uğrayan, yine cihatçıların güçlü merkezlerinden Han Şeyhun’dan da geçiyor. Suriye ordusu, mutlaka en kısa zamanda güvenle kullanabileceği şekilde ele geçirmek istediği bu karayolunun ancak Hama’daki 20-25 kilometresine hakim.

Bu yoldan Serakib’de ayrılan M4 karayolu, rejimin elindeki Lazkiye vilayeti ve Türkiye ile İdlib’in sınırına çok yakın, El-Kaide’ci Uygur cihatçıların yerleştiği Cisr el-Şuğur’a uzanıyor. Suriye ordusu (veya Rusya uçakları - kesin değil) 30 Ocak sabahı, M4 karayolunun üzerinde Eriye kasabasını bombaladı. Ayrıca, Cisr el-Şuğur’un batısında, sınıra yakın iki köy de bombalandı. Serakib de, söyledim, dün gündüz ve gece havadan bombalanmıştı.

Türk askerî konvoyunun ulaşmaya çalıştığı El-Eys, Suriye ordusu ve İranlı milislerin (belki Hizbullah güçlerinin de) İdlib içine, kuşatma altındaki Alevi köyleri Keferya ve Fua’ya doğru ilerlemek üzere beklediği, Hâdır yakınındaki mevzilerine iki-üç kilometre mesafede. TSK herhalde burada konuşlanarak sözkonusu ilerlemeye engel olmayı da planlıyor.

Türk konvoyu çekildikten sonra El-Eys çevresinde Suriye ordusunun müttefiki silahlı gruplarla cihatçılar (muhtemelen HTŞ) arasında çatışmaların başladığına dair haberler duyuldu. İddiaya göre Suriye ordusu buraya takviye gönderiyordu. Ama bunların gerisi gelmedi.

İşin ilginci, dün gece ilgili herkes ayağa fırladıktan sonra bugün şu saate (16:00) kadar bu konuda herhangi bir haber çıkmadı. Yalnız, çekildiği yerde bekleyen TSK konvoyunun uzaktan fotoğrafı paylaşıldı.


Olan biten ne mânâya geliyor olabilir?


İlkin şu soru doğuyor: Türk Silahlı Kuvvetleri yalnız Efrin ve Suriye’nin Türkiye sınırına yakın kuzey bölgelerinde değil, İdlib’in içlerinde de operasyonlara mı girişecek?


İkinci olarak, TSK buralara Rusya’dan, dolayısıyla Suriye yönetiminden bağımsız girip ilerleyemeyeceğine göre, konvoy daha ileri gitmesin diye ateş açılmasını neye yoracağız? Sıralanan ihtimallerden biri, “konvoy ilerlesin” izninin Moskova tarafından verildiği, ancak Şam’ın buna fiilî direniş gösterdiği. Öbürü, fiilî direniş gösterenin Şam da değil, İran olduğu. Acaba Ankara, Moskova ile vardığı anlaşmanın sınırlarını mı zorladı? Bu da bir başka ihtimal.

Üçüncü nokta: Türkiye, “El-Kaide’cilerle işbirliği” suçlamalarını bundan böyle belli ki takmayacak ve gerektiğinde HTŞ ile koordineli hareket etmekten kaçınmayacak. Zaten İdlib’in içlerinde konvoylarla dolaşılacaksa ya onlarla çatışmak ya da anlaşmak zorunlu. Dün gece birileri TSK konvoyunun asla HTŞ ile birlikte hareket etmediğini ispat etmek için epey uğraştı. Burada bir bit yeniği bulunduğuna işaret.

Şunu eklemeliyim: Suriye ordusu, şüphesiz Rusya’nın gözetiminde, İdlib’te süpürme harekâtına devam edecek. Askerî uzman değilim, ama bakan herkesin görebileceği, bâriz gelişmeler var. Cihatçıların elindeki bölge güneydoğu ve doğudan içeri doğru daraltılıyor. Uzun süre dokunulmayan Cisr el-Şuğur civarına bombardımanlar sıklaşmaya başladı. Kritik karayollarının denetimini ele geçirmeyi hedefleyen bir çaba da fark ediliyor.

Türkiye burada, hangi mantıklı, öngörülü planın icabı olarak, önümüzdeki günlerde daha da kızışacak çatışma bölgesinin ortayerine askerlerini gönderiyor, bunu da, herhalde askerî uzman olmadığım için, yine bilemiyorum.


*Bu yazı Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'te yayımlanmıştır.