Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edilen "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" ile ilgili olarak "Özgürlükçü ve geniş mutabakata dayalı bir anayasa için yola çıktık, varabildiğimiz yer bir polis devleti. Türkiye gibi bir ülke demir yumrukla ne kadar idare edilebilir?" dedi.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Demokrasi uzak bir rüya mı olacak?" başlığıyla yayımlanan (21 Nisan 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Referandumu tartışmalı hale getiren YSK kararından sonra, yakında hepimiz AİHM uzmanı olacağız gibi görünüyor.
Bu konuda nasıl gelişmelerin olabileceğini eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen, Hürriyet’e anlattı. Dünkü gazetede bulabilirsiniz.
Mahkemenin hangi şartlar oluşursa bu davaya bakabileceğini açıkladı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) daha önce Mansur Yavaş’ın başvurusu ile ilgili kararını hatırlatarak, AYM’nin de, AİHM’nin de bu konuda yetkisiz olduğunu söylüyor.
Üst derecede hukuk bilgisini gerektiren bir konu bu ve siyasal tartışmalardaki tutumumuza göre istediğimiz yere çekiştirebileceğimiz bir durum da değil.
YSK’nın kararlarının kesin olduğunu herkes biliyor, mahkemeye götürülemeyeceği de bir başka gerçek.
Bu olayın ne yönde gelişeceğini bekleyip görmek gerekecek.
Ancak, üst derecede hukuk bilgisini gerektirmeyen bir durum, aynı tartışma ile ilgili olarak yaşanmaya devam ediyor.
Bu da protesto gösterisi ve toplantıları düzenlemek hakkı ile ilgili.
Dün de yazmıştım, bu kez de dün sabaha karşı sendika.org editörü Ali Demirhan gözaltına alındı.
Polis, Demirhan’ın bürosunu bastı.
Gerekçe şu: “Yapılan oylama sonucunu meşru göstermemeye çalışarak sosyal medya hesapları üzerinden yapılan eylemleri organize etmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret.”
Yeni bir suç icat edilmiş: “Yapılan oylamanın sonucunu meşru göstermemeye çalışmak.”
Bu suç, kanunlarımızın neresinde yazıyor, gerçekten merak ediyorum.
Bu açıkça bir düşünceyi ifade etmenin kısıtlanması demek.
Öte yandan “eylemleri organize etmek” diye bir başka suç daha yaratılmış.
Anayasa’nın açık hükmü ve üst hukuk kuralımız haline gelmiş AİHM kararları ortada dururken, polisin ya da savcılığın icat ettiği bir suç bu.
Şiddete başvurulmadığı sürece, bu tür eylemler düşünce özgürlüğünün bir uzantısı. Ve böyle suçlar icat etmek demokrasimizin geleceği açısından da en büyük tehdidi oluşturuyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM ve yargı kararları ile garanti altına alınmış hakların, yaratılmış suçlamalar ile kullanılmasının engellenmesi, bu ülkede demokrasiyi iyice yok etmek anlamına geliyor.
Referandum ile kabul edilen Anayasa değişiklikleri yürürlüğe tam olarak girdikten sonra, nasıl bir ülkede yaşayacağımızın ipuçları bunlar.
Partili Cumhurbaşkanı’nın bizlere çizeceği demokratik hakların çerçevesinin dışına çıkamayacağımızı gösteriyor.
Seçilecek Cumhurbaşkanı, hangi partili olursa olsun, hukukumuzun ve haklarımızın onun insafına kalacağını şimdiden ilan ediyor.
Özgürlükçü ve geniş mutabakata dayalı bir anayasa için yola çıktık, varabildiğimiz yer bir polis devleti.
Türkiye gibi bir ülke demir yumrukla ne kadar idare edilebilir?