Ekonomi

Türkiye gelişmiş piyasalara göre krize daha bağışık

Bank of New York Mellon Başkanı Gerald Hassler: "Türkiye, 2001 yılında yaşadığı krizden öğrendikleri sayesinde birçok gelişmiş piyasaya kıyasla krize karşı ç

07 Kasım 2008 02:00
Türkiye 2001 yılında yaşadığı bankacılık krizi sonrası tıpkı şu anda Wall Street'te yaşanan gibi bir panik havası ile karşı karşıya kalmış, hem bankacılık hem de bağlantılı sektörlerde sert bir işten çıkarma rüzgârı esmişti.

Aradan geçen 7 yılın ardından bu kez ABD mortgage piyasası merkezli patlak veren küresel kredi krizi artık gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa dinlemeden tüm piyasaları alaşağı ediyor. Son bir aydır gelişmekte olan piyasaların artık krize karşı "bağışık" olmadığı söyleniyor.

Birçok gelişmekte olan piyasa gibi Türkiye de Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yeniden görüşmelere başlıyor, merkez bankası ise birçok ülkenin yaptığı gibi faiz indirimine gidiyor. Amaç küresel krizden en az darbeyi almak.

Ancak dünya çapında 1.1 trilyon dolarlık varlığı yöneten Bank of New York Mellon'un krize rağmen güleryüzlü, rahat ve sakin tavırları ile dikkat çeken başkanı Gerald Hassler'a göre Türkiye, 2001 yılında yaşadığı krizden öğrendikleri sayesinde birçok gelişmiş piyasaya kıyasla krize karşı çok daha sağlam. Wall Street'in krizi en az yara ile atlatan bankasının başında bulunan Hassler, şu anda kriz yaşanan gelişmiş piyasaların, Türkiye benzeri bir bankacılık krizi yaşamadıkları için, bu kadar sıkıntıda olduğunu savunuyor. "Türkiye çok canlı bir piyasa, finans kuruluşlarının gücünden ve hükümetin desteğinden çok etkilendim" diyen Hassler, daha önceden benzer krizler yaşayanların şu andaki krizden daha az etkileneceğini, bu ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu söylüyor. Hassler'a göre Türkiye'nin bu noktada en önemli avantajı 2001 ve sonrasında bankacılık sektöründeki düzenlemeler ve kontrollerle zaten şu kriz ortamında atılması gereken tüm adımları seneler önceden atmış olması. "Türkiye daha önce benzer bir tecrübe edindi, bu yüzden krizle nasıl başa çıkması gerektiğini biliyor" diye konuşan Hassler, buna karşılık küresel ekonominin bir parçası olmasından ötürü krizin Türkiye'yi bir şekilde etkileyeceğinin de altını çiziyor.

Obama piyasaların kurtarıcısı değil

Bir haftadır Barack Obama'nın zaferini yorumlayan küresel piyasaların coşkusu sandık sonuçları açıklanana kadar sürdü. Dün Asya'dan Avrupa'ya birçok piyasa yüzde 7'lere yaklaşan kayıplarla sarsıldı. Yani piyasalara en azından psikolojik olumlu etkileyeceği zannedilen Obama'nın gerçeğe dönüşen rüyası piyasalara 1 gün bile moral veremedi. Wall Street'in krizi en az hasarla atlatan bankalarından The Bank of New York Mellon'un Başkanı Gerald Hassler de Obama'nın zaferinin piyasalara güven ve rahatlama aşılayacağını ancak onu "kurtarıcı" olarak görmenin mantıksız olduğunu savunuyor. Son bir kaç aydır piyasaların korku içinde hareket ettiğine dikkat çeken Hassler'a göre Obama'nın yapacağı şey ABD dışında iyi ilişkiler kurup bunu ekonomik anlamda bir avantaja çevirmek olabilir.

Hassler Obama için şunları söylüyor; "Çok karizmatik ve iyi bir konuşmacı. İnsanlara umut ve güven aşılıyor. Ama her şeyi tek gecede değiştiremez. Ondan dünyayı kurtarmasını bekleyemeyiz." "Merkez bankalarının mali kuruluşlara doğrudan koydukları sermaye ya da verdikleri garantilerle dolaylı olarak sağladıkları destek etkisini hissettirmeye başladı" diyen Hassler, spreadlerin düştüğünün, verilen kredilerin vadelerinin uzamaya başladığının altını çiziyor. Hassler'a göre interbank piyasaları henüz normale dönmedi ama gelişiyor ve bu toparlanma sürecek.

5 yıl önceden mortgage birimini kapatmışlar

ABD hükümetinin 850 milyar dolarlık kurtarma paketinin Wall Street için ayrılan 250 milyar dolarlık kısmından 3 milyar dolarlık en küçük dilimi geçen hafta içinde Bank of New York Mellon aldı. Bankanın en az zarar gören isimlerden biri olmasının arkasında ise son 5 yıl içinde mortgage işinden çıkması yatıyor. Hassler'ın belirttiğine göre BNYM, bundan 5 yıl önce mortgage kredisi birimlerini ve perakende bankacılık birimlerini satmaya başlamış ve böylece sadece varlık yönetimi alanında faaliyet gösteren bir banka haline gelmiş. Kredi ve perakende bankacılık işinden çıkma kararının krizin öngörülerek alınıp alınmadığı sorusuna Hassler'in verdiği cevap ise şu: "Bu sadece iyi bir tesadüf". Hassler'in belirttiğine göre bu satışların ön çalışmasına neredeyse 10 yıl kadar önce başlanmış.

Wall Street yöneticilerinin aldıkları yüksek ödemeler yüzünden eleştirilmesi konusuna ise "kriz zamanlarında en kolay yol yöneticileri suçlamaktır" diyor. "Ama asıl sorun güçlü bir finansal sistemin ve güçlü mali kuruluşların oluşturulmasıdır. Bu şirketler iyi işlemezse piyasaya kredi sunamazlar. Bu da doğrudan tüketicileri ve şirketleri olumsuz etkiler. Maalesef ki dünya kamuoyunda Wall Street'in ülke ekonomisini sömürdüğü gibi bir izlenim yaratılmıştır" şeklinde konuşan Hassler, şirket sorunlarının tek bir bireye ya da kuruma indirgenmesinin doğru olmadığını savunuyor.

Serbest piyasalar artık daha az serbest, gerekli olan da bu

Devletleştirme operasyonları ve merkez bankalarının müdahaleleri sonrası ise serbest piyasalar artık "daha az serbest" hale geldi. Sermaye enjeksiyonları ile birlikte daha fazla kısıtlama da beraberinde geliyor. Bu kısıtlamalar da zaten şu an için gerekli çünkü piyasaların normal işler vaziyete dönebilmesi için ilk önce piyasalarda güveni yeniden inşaa etmek gerek. Birçok kurumun iş modelinin değişmesini bekliyorum yeni finansal sistemde. Geriye kalan birkaç büyük broker şirketi geçmişte kazandıkları parayı artık gelecekte kazanamayacak. Bu doğrultuda kendilerini yeniden keşfedecekler, yeni iş modelleri kuracaklar. Yeterince şeffaf olunmayan bildiğimiz geleneksel yatırım bankacılığı dönemi tamamen kapanacak. Yatırım araçları daha basit ve kolay anlaşılır olacak aynı zamanda daha şeffaflaşacak.