Türkiye gazetesi bugünkü manşeti "Yeni darbeyi ulusalcılar yapabilir" olarak çıktı. Gazete, "Türkiye, çok ses getirecek güvenlik dosyasını açıyor" diyerek anons ettiği ve "Tsunami sonrası 15 Temmuz analizi 3" başlığıyla yayımladığı analiz 'haber'inde “Eğer sistem zafiyeti giderilmez ve sivil asker ilişkisi Batı normlarına taşınmazsa bir buçuk iki yıl içinde ordudaki Ulusalcılar yeni bir darbeye kalkışabilir” diye yazdı.
Türkiye gazetesinde yer alan haber aynen şöyle:
Başarısızlıkla sonuçlanan 15 Temmuz hain darbe girişiminin bize ve hatta dünyaya öğrettiği önemli bir şey oldu. Emir komuta zinciri olmadan bir darbe girişiminin başarılı olması çok zor bir ihtimal.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulûsi Akar paşanın o gece gösterdiği cesaret önemlidir. Kaynaklarımın ortaya koyduğu tablo çok net. YAŞ’ta tasfiye edilmekten korkan FETÖ’cülerin Akar Paşayı etkilemesi ya da yönlendirmesi neredeyse imkânsızdı. Bu nedenle ordu içindeki FETÖ’cülere son çare olarak darbe yapmak kalmıştı.
Siyasi suikastler...
Evet, yanlış okumadınız. Güvenlik bürokrasimizin aslında ‘ikinci bir darbe olur mu’ sorusuna cevabı aslında bu satırlarda yer alıyor. FETÖ’nün asker içindeki hareket kabiliyetini kaybettiğini ifade eden kaynaklarım, “Komuta ve birlik komutanlık kademelerinde hiçbir adamları kalmadı. Bir darbenin gerçekleşebilmesi için komuta kademesinde ve birlik komutanı seviyesinde adamların olması lazım. Bu haliyle bir darbe yapmaları mümkün değil ancak siyasi suikastlara kalkışabilirler. Bu nedenle atanan birlik komutanlarının ince elenip sık dokunması gerekiyor” uyarısını yapıyor.
FETÖ’nün asker içinde kalan elamanları ya etkisiz/yetkisiz konumdalar ya da kripto eleman durumundalar. TSK’nın komuta kademesinde ve birlik komutanları içinde FETÖ’cü kalmaması için çok sıkı bir çalışma yapıldı. Helen bu çalışmalara büyük bir titizlikle devam ediliyor. Yeni YAŞ’ta ve atama kararnamesinde bunun etkilerini görürüz. Yani işin özeti FETÖ’nün TSK içinde bir darbe girişiminde bulunma imkân ve kabiliyeti kalmamıştır.
Sistem açıkları giderilemezse...
Ancak, güvenlik bürokrasindeki kaynaklarımla yaptığımız değerlendirmelerde 15 Temmuz ve öncesinde olup bitenleri sorguladığımızda, büyük bir sistem zaafının olduğu gözleniyor. Kaynaklarım buna örnek olarak, 14 Temmuz günü askeri kışlalarda birçok hareketlilik olması, o gün bir çok askerin yer değiştirmesi ama bunu hiç kimsenin fark etmemesini gösteriyor. “Sistemde zafiyet var” yorumunu yapan kaynaklarım, “Bu zafiyet körlük yapmış. Tanklar boğaza yürürken hiçbir polis ‘siz nereye gidiyorsunuz’ diye soramamış, hatta bu hareketliliği bir üst amirine iletme ihtiyacı hissetmemiş” diyerek ivedilikle sistemin açıklarının giderilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor.
FETÖ’cüler TSK içinde yeni bir darbeye kalkışmasının imkân ve kabiliyeti ortadan kaldırıldığına göre ‘Türkiye’de gelecekte yeni bir darbe tehlikesi var mı’ sorusuna kaynaklarım eminim beni şaşırttığı kadar siz değerli okuyucularımı da şaşırtacak şu cevabı verdiler: “FETÖ’cülerin TSK içinde yapılanmalarını engelleyemeyen, darbe hazırlıklarını tespit edip tedbir alınmasını sağlayamayan bir sistem zafiyeti söz konusu. Eğer bu sistem zafiyeti giderilmezse ve sivil asker ilişkilerini Batı normlarına taşıyacak reformlar ve hukuki düzenlemeler yapılamazsa bir buçuk iki yıl içinde ordudaki Ulusalcılar yeni bir darbeye kalkışabilir. Küresel aktörlerin ve Türkiye karşıtlarının ordu içerisinde darbe yaptıracak birilerini her zaman bulma imkânları vardır. Bu işe engel olmanın yolu kişilere değil sisteme endeksli önleyici tedbirlerin alınmasıdır.”
Bu uyarıyı dikkate alırsak kanaatim odur ki 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bu reformların ve hukuki düzenlemelerin hızla yapılması kaçınılmazdır.
FETÖ, batının taşeronu
Bir diğer dikkat çekici değerlendirme ise, FETÖ’nün deşifre olduğu halde uluslararası alanda neden halen himaye gördüğü... Kaynaklarım, “Almanya-ABD ve Batılı güçler FETÖ’yü himaye etmeye devam ediyor. Büyük devletler kendi ulusal çıkarlarına hizmet eden kuklaları, taşeronları hemen satıp ortada bırakmazlar. Çünkü onların yerine ikame edecekleri yeni tetikçiler bulmakta zorlanırlar. Siz işin görüntüsüne bakmayın. Küresel ve bölgesel denklemlerde Almanya, ABD’nin kendisine verdiği rolü oynar. Bu bakımdan FETÖ’yü koruma görevi ABD tarafından Almanya’ya verilmiş durumda” yorumu ile Almanya’nın neden bu kadar çok FETÖ’cüye kucak açtığının cevabını veriyor.
FETÖ mallarını devrediyor
17/25 Aralık ve sonrasında 15 Temmuz ile sadece “eğitim” alanında faaliyet göstermeyen FETÖ’nün uluslararası ticari networkü de deşifre olmuştu. Güvenlik birimleri FETÖ’nün dünyanın farklı ülkelerindeki faaliyetlerini hâlâ dikkatle takip ediyor. Görüştüğüm kaynaklar, FETÖ dünyanın farklı yerlerindeki faaliyetlerini ve çalışmalarını sürdürdüğünü ifade ediyor. Ancak bana söylenenlere göre örgüt, taşınır ve taşınmaz mallarını o ülkelerin dokunulması zor şahıslarının üzerine devrediyor ya da bazı Avrupalı şirketlerin üzerine devrediyor. Kaynaklarım, yine de Türkiye içinde mali olarak çok zor durumda olduklarını, artık himmet toplayamadıklarını ifade ediyor. Buna rağmen cezaevindeki yandaşlarına hâlâ para göndermeye çalışıyorlar.
Roboski ve Oslo FETÖ'nün işi
15 Temmuz’un hain kalkışmasının psikolojik izleri hâlâ duruyor. Hatta bu tarihten daha öncesinde yaşadığımız olayların da... Ankara görüşmelerimde önüme çıkan bir başka ilginç olay da Roboski ve Oslo görüşmeleri sürecine dairdi. Roboski olayının amasız ve fakatsız bir şekilde FETÖ işi olduğunu özellikle vurgulayan kaynaklarım, “Başbakanlık konutunda ve Başbakanımızın makamında dinleme cihazları tespit edildi. İdari ve hukuki süreç başlatıldı. Ve bir iki hafta geçmeden Roboski olayı ve 7 Şubat‘ta MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılık tarafından derdest edilip sorgulanması süreci başladı. Bu iki olay da o dönem FETÖ’nün bulunan dinleme cihazlarına karşı bir mesajdı” yorumunu yaptı. Kaynaklarım, Oslo süreci ve sonrasına dair her şeyi FETÖ’nün her fırsatta sabote ettiğini de belirtti.
TIKLAYIN: Türkiye gazetesinin ve tüm gazetelerin ilk sayfaları