Gündem

Türkiye’de yaşayan Süryaniler tedirgin

Güneydoğu bölgesinde yaşayan Süryani halkı, son günlerde yaşanan tutuklamalar ve kayıp vakaları nedeniyle endişe yaşıyor

04 Şubat 2020 12:01

Burcu Karakaş

Mardin'in Nusaybin ilçesinde bulunan Mor Yakup Manastırı Rahibi Aho (Sefer) Bileçen, 10 Ocak'ta "örgüt üyeliği" suçlaması ile tutuklanmış, dört gün sonra ise serbest bırakılmıştı. İstanbul Keldani Kilisesi Papazı Remzi Diril'in Şırnak Beytüşşebap’a bağlı Kovankaya köyünde yaşayan annesi Hurmuz Diril (65) ve babası Şimoni Diril'in (71) 11 Ocak'tan beri kayıp olduğu da aynı günlerde basına yansıdı. DW Türkçe, bölgede yaşayan Süryani halkı ile konuştu.

Aziz Demir bugün, Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Kafro köyünün muhtarı… Ancak yakın zamana kadar İsviçre'de hayatını sürdürüyormuş. Doğup büyüdüğü, o zamanlar üzümü, inciri ve bademiyle meşhur köyünü 1985 yılında terk etmek zorunda kalmış. 2000'lerde ise Türkiye'ye dönen ilk Süryanilerden olmuş. Köyüne döndüğünde sevinçten uzun süre ağlamış.

"Dönmek isteyen Süryaniler cesaret edemiyor"

"Avrupa'da asimilasyon tehlikemiz vardı, bu nedenle dönüş yapmaya karar verdik" diyor. Köylere dönüş sürecinde gerek Türkiye devletinden gerekse Süryanilerin yoğun yaşadığı Avrupa'dan anlamlı bir destek görmediklerini anlatıyor:

"Bazı köyler yeniden inşa edildi. Dönüşümüz önemliydi ama birkaç yardım haricinde destek olmadı. Altyapıyı bile devlet değil, biz yaptık. 16 aile ev başına 10 bin euro ödeyerek yaptı. Kaldırımlar için de yine biz ödemiştik, 30 bin lira ödedik."

Türkiye genelinde 3 bini Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde olmak üzere yaklaşık 50 bin Süryani yaşıyor. Yaz aylarında ise 5 bin civarında Süryaninin memleketini ziyarete geldiği tahmin ediliyor.

Türkçe'de "yerleşim alanı" anlamına gelen "Kafro"da şu an 25 hane var. Köy, 1994'te boşaltılmış ve 2006'ya kadar boş kalmış. 1994'te Kafro köyünden en son ayrılan, Aziz Bey'in babası olmuş. Aziz Demir'e göre, Avrupa'dan köylerine dönmek isteyen Süryanilerin sayısı hiç de az değil ama cesaret edemiyorlar:

"Burada ne olacağı belli değil. Ekonomi sıkıntı, siyasi anlamda sıkıntı… Önünü göremiyorsun. Genç olarak yerleşip ne yapacaksın? Ama özlüyorlar, gelmek istiyorlar."

"Uçan kuşu takip edebiliyorsun, bu insanlar nerede?"

Aziz Demir, önce Süryani rahibin tutuklanması, ardından ise Keldani çiftin sırra kadem basmasının tesadüf olmadığını düşünüyor. Yaşananlar nedeniyle tedirgin:

"Rahibin tutuklanmasının korkutma amaçlı olduğunu düşünüyorum. Bir buçuk sene önce yaşanmış bir olay neden bugün gündeme geliyor? Bu olayları 'Yarın her şey olabilir' diye değerlendiriyorum. Devlet gözdağı vermek istiyor."

Rahip Bileçen'in bir PKK itirafçısının gizli tanıklığı üzerine gözaltına alındığı basına yansımıştı.

Muhtar Demir, yaklaşık bir aydır kayıp olan Diril çiftinin halen bulunamamasının ise düşündürücü olduğu kanaatinde…

"Yirmi günden fazladır kayıplar. Yer mi yuttu, ne oldu? Uçan kuşu takip edebiliyorsun, bu insanlar nereye gitti?"

Aziz Demir'in yakın zamanda yaşadığı ve unutamadığı bir de olay var. Köylerine yapılan kilisenin açılış töreni öncesi güvenlik güçlerinin HDP'li Süryani vekil Tuma Çelik için, "Açılışa gelmesin, gelirse sorumlu sensin" dediğini aktarıyor. Bu sözler, ağrına gitmiş:

"Terörist gibi davranıyorlar. Niye gelmesin ki, vekil değil midir?"

Bir de yıllar sonra topraklarına dönmekten oldukça mutlu biri olarak talebi var:

"Madem ben burada vatandaşım, o zaman devlet bana hakkımı vermek zorunda. Neden Süryanice, mesela, resmi dil kabul edilmiyor?"

"Sorunlar var ama Süryaniler en rahat dönemini yaşıyor"

"Türkiye'de sıkıntılı olmayan bir şey yok" diyen Mor Gabriel Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün'e göre ise Süryaniler Türkiye'de en rahat dönemini yaşıyor. Ancak bu durum, sorunlar olmadığı anlamına da gelmiyor.

"AK Parti döneminde Süryanilere daha önce tanınmayan haklar tanındı" diyen Ergün, yakın zamanda yaşanan çatışmalı süreçten direkt olmasa da bölgede yaşayan halklardan biri olarak herkes kadar etkilendiklerini söylüyor. Rahip Aho Bileçen'in maruz kaldığı gözaltı ve kısa tutukluluğunun bir PKK itirafçısının iftiraları üzerine yaşandığını, rahibin ve diğer gözaltına alınanların iddiaların asılsız çıkması üzerine serbest bırakıldığını belirtiyor. Kayıp Keldani çiftin başına gelenler konusunda ise, "Ne olduğunu biz de bilmiyoruz" diyor.

2005'te başlayıp 2011'de sona eren tapu kadastro çalışmalarının yapıldığı süreçte Süryaniler, kendilerine ait taşınmazlar konusunda çeşitli sıkıntılar yaşamıştı. 2008'de bazı vatandaşlar, Mor Gabriel Manastırı Vakfı taşınmazları için Süryanilerin arazileri işgal ettiği iddiasıyla Hazine'ye başvurmuştu. Süryani halkı, bir kısmı Hazine'ye, bir kısmı ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilen 50 taşınmazın tapusunu 2018 yılında geri aldı.

Kuryakos Ergün o günleri, "Süryanilere ait mülklerin bir kısmı Hazine'ye gitti, bir kısmı da hak iddia eden komşu köylere. Hazine bir taraftan, komşular bir taraftan, savcılar bir taraftan dava açıyordu. Binlerce yıllık Mor Gabriel için ‘Burada cami vardı, manastır yapıldı’ diye savcılığa veren oldu" diye anlatıyor.

"Süryani rahibin tutuklanmasında amaç gözdağı vermek"

Süryani Dernekler Federasyonu (SÜDEF) Başkanı Evgil Türker, Rahip Bileçen'in gözaltında bulunduğu sırada serbest bırakılması için girişimlerde bulunan ve Ankara'daki yetkililerle temas kuran bir isim. Son bir ay içinde yaşananları kastederek, "Süryani toplumu olarak kaygılanıyoruz" diyor.

Rahip Bileçen'in 2018 yılında yaşanan bir olay kapsamında üç köyde yapılan operasyonun ardından gözaltına alındığını belirterek, "Bir PKK itirafçısı olduğundan bahsediliyor ama öyle biri var mı yok mu, ondan da emin değiliz" diyor. Türker'e göre, operasyonun amacı, rahibe gözdağı vermekti. "Ancak kamuoyundan beklenmeyen bir tepki geldi" diyor.

Evgil Türker, Süryaniler ile uğraşmanın devletin çıkarına olmadığını da düşünüyor. "Birilerinin buradaki savcıya, hâkime ‘Operasyon yapılsın, rahibe ders verilsin' dayatmasında bulunduğunu düşünüyorum. Yoksa devletin de herhangi bir kazancı yok. Süryaniler burada tehlike değildirler, tehdit değildirler" diye konuşuyor.

"Devletin Mor Gabriel ile uğraşması Süryanileri ürküttü"

Evgil Türker, AKP döneminde azınlıklar konusunda olumlu adımlar atıldığını, Süryanilerin bu adımlar çerçevesinde köylerine döndüğünü söylüyor ve "Ancak 2008’den sonra, devletin Mor Gabriel Manastırı ile uğraşması Süryanileri ürküttü" diyor. Azınlıkların son dönemde karşılaştığı olumsuz gelişmeler içinse, "AKP'nin İslamcı bir ajandası vardır, o refleksler ortaya çıkıyor. Aksi takdirde Mor Gabriel Manastırı konusunda yaşananları nasıl açıklarız" diyor.

Kayıp Keldani çiftten halen haber alınamadığını da hatırlatarak, "Fidye için kaçırılmış olabilecekleri iddia ediliyor ama öyle olsa 20 gün neden sessiz kalınsın" fikrini savunuyor. Sınır köylerinde çok az sayıda Süryaninin yaşadığını, bu tarz olaylar karşısında onların da bölgeden ayrılma kararı alabileceğini düşünüyor.