Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği TÜRMOB Genel Başkanı Emre Kartaloğlu, Korona krizinin etkilerini değerlendirerek kısa vadede eski günlere dönmenin zor olduğunu söyledi. En büyük daralma ve kayıpların hizmet sektöründe, özelikle turizm ve ona bağlı faaliyet kollarında yaşandığını ifade eden Kartaloğlu, bu faaliyet kollarının 2020 yılını zor geçireceklerini belirtti.
TÜRMOB, Türkiye’de korona salgınının sektörler üzerindeki etkisi ve çözüm önerilerine yer verdiği “Türkiye’de Korona Salgınının Sektörlere Etkileri Raporu”nu yayınlandı. Raporda, Korona salgınıyla birlikte ortaya çıkan ekonomik krizinin bütün dünyada bir resesyona sebep olmasının beklendiği vurgulanarak, sektörler açısından durum incelendi.
Türkiye ekonomisinin, 2018 ve 2019 yıllarını ekonomik olarak sıkıntılı geçirdiği ancak 2020 yılına umutlu girdiği belirtilen raporda, “Nitekim yılın ilk iki ayında pozitif gelişmeler olmuş, korona salgınının etkilerinin ortaya çıktığı Mart ayı verilerine rağmen ilk çeyrek sonunda pozitif milli gelir büyümesi elde edebilmiştir. Korona salgını ile birlikte yaşanan ekonomik daralma asıl etkisini Nisan – Mayıs aylarında göstermiştir. Bu süreçte, sektörel faaliyet kollarının hemen tamamı krizden etkilenmiş ve alınan önlemlere rağmen küçülmeler yaşanmıştır" denildi.
Dayanıklı tüketim malları, tekstil ve konfeksiyon, otomotiv, madencilik, inşaat, turizm, gıda, perakende, tarım, ulaşım ve taşımacılık sektörlerinin nasıl etkilendiklerinin araştırıldığı raporda, en büyük daralma ve kayıpların hizmet sektöründe, özelikle turizm ve ona bağlı faaliyet kollarında yaşandığı ve bu faaliyet kollarının 2020 yılını zor geçirecekleri tespit edildi.
Raporun sonuç bölümünde, Korona salgını ve yol açtığı ekonomik sonuçların dünyanın daha önce yaşadığı büyük krizlerle kıyaslandığında, etkisi yüksek bir kriz olduğu vurgulandı.
Kartaloğlu yaptığı değerlendirmede, Korona salgınıyla birlikte yaşanan bu süreçte bütün ülkelerin ekonomilerinin olumsuz yönde etkileneceğinin ve dünyada bir resesyonun yaşanacağının sinyallerinin alındığını kayderek şöyle dedi:
TÜRMOB Genel Başkanı Emre Kartaloğlu
“Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin tamamında daralma bekleniyor. Ancak, bu yaşanan süreçte, sektörel olarak etkilenme dereceleri açısından farklılıklar olduğu da gözleniyor. Bazı sektörlerde daralma oranlarının çok yüksek olacağı öngörülürken, bazı sektörler ise krizden çok az etkilenmekte ve hatta büyüme imkânı elde edebilmektedirler. Çalışma, en büyük daralma ve kayıpların hizmet sektöründe, özelikle turizm ve ona bağlı faaliyet kollarında yaşandığını ve bu faaliyet kollarının 2020 yılını zor geçireceklerini göstermiştir.
Sektörlere ilişkin yaptığımız ayrıntılı analiz ve değerlendirmelerde, her sektörün salgın sürecinden olumsuz etkilendiği, bu krizden çıkmak için ucuz finansmana erişim olanakları yanında, doğrudan enerji, istihdam, vergisel ve benzeri desteklere ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir. Salgının nispeten kontrol altına alınmasıyla Mayıs ayından itibaren başlayan ekonomik toparlanma işaretleri her sektörde görülüyor. Ancak, normalleşme gerçekleşse bile, sektörlerin 2020 öncesi günlerine kısa vadede dönmeleri zor görünüyor.”
TÜRMOB, raporda yer alan değerlendirme ve önerilerini şöyle özetledi:
Korona salgını ile birlikte ortaya çıkan ekonomik kriz, bütün dünyada bir resesyon yaşanmasını neredeyse kesin hale getirdi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin tamamında daralma bekleniyor. Ancak, bu yaşanan süreçte, sektörel olarak etkilenme dereceleri açısından farklılıklar olduğu da gözleniyor. Bazı sektörlerde daralma oranlarının çok yüksek olacağı öngörülürken, bazı sektörler ise krizden çok az etkilenmekte ve hatta büyüme imkânı elde edebilmektedirler. Korona salgını ile birlikte, ekonomik faaliyetler büyük oranda durmuş, talep azalması-üretim azalması sarmalına bağlı olarak işletmeler kapanmış ve işsizlik artmış, hane halklarının gelir kayıpları harcamaların minimize olmasına yol açmıştır. Diğer yandan, 2018 sonrasında tüm dünyada yaşanmaya başlayan ticaret savaşlarının dünya ticaretini daraltıcı etkileri korona salgını sonrasında sürmüş ve dış ticaret faaliyetleri yüzde 50’lere varan oranlarda daralma göstermiştir. Türkiye ekonomisi, 2019’un son çeyreğinde yeni yeni toparlanmaya başlamışken, 2020’nin ilk çeyreğinde Covid 19 salgının getirdiği olumsuzluklarla yakalandı. Korona salgının yayılma hızının düştüğü gerekçesiyle, Haziran ayında Türkiye’de evde kalma kısıtlamalarının ve seyahat yasaklarının kaldırıldığı, kapatılmış olan iş yerlerinin açıldığı bir süreç yaşanıyor. Beraberinde ekonomide dipten dönüş ve toparlanma işaretleri de gelmeye başladı. Ancak Salgının ikinci bir dalga yaratma riski devam ettiği gibi ekonomimize ait yapısal sorunlar da henüz çözülmüş değildir. Korona salgınından önce ekonomi yönetimi, Yeni Ekonomi Programında (YEP), 2020 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 5 büyüyeceğini öngörmüştü. Yaşanan sağlık krizi, ekonomik krizi tetiklemiş, IMF Türkiye ekonomisinin 2020 yılında yüzde 5 civarında küçüleceğini tahmin ederken, Dünya Bankası ise yüzde 3,5 civarında bir küçülme öngörmektedir. Dünya Bankası’nın revize ederek Haziran ayı başında yayınladığı Global Economic Prospects raporunda, küçülme tahminleri daha da bozulmuş ve tüm dünya büyümesinin negatif yönlü yüzde 5,2 olacağı tahmini yapılmıştır. Bir önceki tahmin eksi yüzde 3 idi. Aynı şekilde, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olan Avrupa Bölgesi için de küçülme tahmini yüzde 9,1 olarak açıklanmıştır. Çalışma, en büyük daralma ve kayıpların hizmet sektöründe, özelikle turizm ve ona bağlı faaliyet kollarında (ulaşım, otel, lokanta, eğlence, kültür vb) yaşandığını ve bu faaliyet kollarının 2020 yılını zor geçireceklerini göstermiştir. Diğer yandan, son 3 yıldır yatırım büyümesi tarafında negatifte olan Türkiye ekonomisi, korona salgını nedeniyle de yatırımlarda daralma yaşamıştır. Özel sektör tarafında durmuş olan yatırımların büyümesinin kamu yatırımları ile başlaması beklenebilir. Dünya ekonomilerinde toparlanma olmadan ve seyahatlere yönelik kısıtlamalar kaldırılmadan, büyüme açısından 2019 öncesi dönemlere dönülmesi zor olacaktır. İlk 2 çeyrekte yaşanmış olan hızlı ve büyük oranlı daralmalardan sonra yılın kalanında daha iyi sonuçlar beklenmektedir. Ancak bu beklentilerin, “kriz yaşandı ve bitti, şimdi her şey normale dönüyor” tespitine dönüşmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Sektörlere ilişkin yaptığımız ayrıntılı analiz ve değerlendirmelerde, her sektörün salgın sürecinden olumsuz etkilendiği, bu krizden çıkmak için ucuz finansmana erişim olanakları yanında, doğrudan enerji, istihdam, vergisel ve benzeri desteklere ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir. Salgının nispeten kontrol altına alınmasıyla Mayıs ayından itibaren başlayan ekonomik toparlanma işaretleri her sektörde görülüyor. Ancak, normalleşme gerçekleşse bile, bütün sektörlerin 2020 öncesi günlerine kısa vadede dönmeleri zor görünüyor. Dayanıklı tüketim malları sektörü, gelir azalmasından en fazla etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Sektör, talepteki daralmanın yanı sıra, üretim daralması ile de karşılaşmıştır. Tedarik zincirlerinin bozulması, ihracatı olumsuz etkilemiş, kur artışı ve tedarik problemleri, maliyetlerini artırmıştır. Nisan ayında, dayanıklı tüketim malları sektörü yıllık bazda bir önceki yılın Nisan ayına göre %49 oranında küçülmüştür. Tekstil ve konfeksiyon sektörü, son yıllarda rekabet gücünü korumak açısından sıkıntı çeken bir sektördür. Sektör, özellikle uzak doğunun olumsuz rekabeti ile karşı karşıyadır. Korona salgını döneminde insanların tekstil ve konfeksiyon taleplerinde azalmalar meydana gelmiştir. Öte yandan fabrikaların kapalı kalması üretimi de düşürmüştür. Yurt dışı pazarlarda bir fırsatın ortaya çıkıp çıkmayacağı ise henüz belirsizdir. Beklendiği gibi, lokasyonu ve kalite özellikleri nedeniyle Türkiye’nin yurt dışı pazarda öne çıkması halinde bu durum, korona salgınının tekstil sektörüne olumlu katkısı olarak ortaya çıkmış olacaktır. Ancak, böyle bir gelişmenin kısa vadede olması beklenmemelidir. Güçlü bir daralmanın olduğu Nisan ayında, tekstil ve hazır giyim sektörü yıllık bazda bir önceki yılın Nisan ayına göre %60,3 oranında küçülmüştür. Otomotiv sektörü, korona salgını ile ortaya çıkan krizden en fazla etkilenen sektörlerden biri olmuştur. Mart ve nisan aylarında üretim neredeyse durmuş, satışlar ise eldeki stokların katkısı ile azalarak da olsa sürebilmiştir. Çok sayıda sektörle yüksek seviyede bağlantısı olan otomotiv sektörü, sektörde oluşan bir sorunun diğer sektörlere hızlı bir şekilde yansıyabilmesi nedeniyle stratejik öneme sahiptir. Açıklanan yeni kredi paketleri ile otomotiv satışlarının artırılması hedeflenmektedir. Ancak, otomotiv satışlarında temel belirleyici unsurun gelir artışı olduğu unutulmamalıdır. Gelirler genel seviyesinde yaşanan düşmenin, otomotiv satışlarını da etkileyeceği açıktır. Nisan ayında, otomotiv sektörü üretimi yıllık bazda, bir önceki yılın Nisan ayına göre %77,6 oranında küçülmüştür. Madencilik sektörü, enerji, imalat ve inşaat sektörleri başta olmak üzere pek çok sektöre ham madde tedarik eden stratejik bir sektördür. Korona salgını süresince madencilik sektörü ilk olumsuz etkilenen sektör olmuştur. Sektörün mali yüklerinin aşağı çekilmesi, maden arama, üretme ve pazara ulaşım faaliyetlerinin desteklenmesi, sektördeki KOBİ niteliğindeki yerli firmalara rekabet gücü kazandırılması önem arz etmektedir. Öte yandan, sektörün etkin ve işlevsel bir hukuksal çerçeveye ve planlanmaya ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır. Nisan ayında, madencilik sektörü yıllık bazda bir önceki yılın Nisan ayına göre %14,5 oranında küçülmüştür. İnşaat sektörü yatırımları 2019 yılında cari fiyatlarla %9,8 oranında gerilemiştir. 2020 yılının ilk çeyreğinde ise, inşaat sektöründe süren daralma sonucunda finansman sıkıntısı ve istihdamdaki gerileme sürmüştür. Sektörün istihdamdan aldığı pay, yüzde 6,9’dan yüzde 5,5’e gerilemiştir. Bununla birlikte, döviz üzerindeki baskı ve TL mevduat faizlerinin düşürülmesi, konut kredilerinde faiz oranlarının düşmesi, mevduat sahiplerini gayrimenkul alımına yönlendirdiği izlenmiştir. Bu durum gayrimenkul fiyatlarında artış, konut projelerinde canlanma yaratmıştır. Ancak geçmişten gelen müteahhitlik proje ve sözleşmelerindeki sorunlar, tedarik ve girdi maliyetlerine ilişkin sorunlar devam etmektedir. 2020 yılı sektör açısından yine daralma ile sonuçlansa bile, 2021 yılında yeniden sektörde pozitif büyüme beklenebilir. Turizm sektörü, Türkiye’nin yaşadığı kronik cari açık probleminin çözümünde en fazla katkı sunan sektördür. 2020’de yıllık 41 milyar dolar turizm geliri hedeflenmiştir. Türkiye, turizme konu hemen her alanda (dinlenme, tarih, kültür, doğa, yeme-içme) büyük bir potansiyel taşımaktadır. Ancak, korona salgını sonrasında turizmde beklenen hedefin tutmayacağı ortaya çıkmıştır. Salgının radikal biçimde etkilediği sektörlerin başında turizm gelmiştir. Tüm dünyada turizm hareketleri 2020 başından itibaren neredeyse durmuştur. Ne zaman yeniden eski yoğunluğunu kazanabileceği öngörülememektedir. Türkiye’ye yıllar boyunca turist gönderen ülkeler henüz Türkiye uçuşlarına izin vermemişlerdir. Ayrıca sektörün, finansal açıdan sıkıntıları devam etmektedir. Turizm, 2018 yılından sonra bankacılık sisteminde sorunlu kredileri en hızlı artan sektör durumuna gelmiştir. Sektör için 2020 kayıp yıl olarak değerlendirilirken, asıl beklentiler 2021 yılına yönelik olarak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Turizm ve bağlı sektörlerin eski günlerine dönmesinin 2021 sonrasına kaldığı tahminleri yapılmaktadır. Gıda sektörü, korona krizine bağlı olarak önemi tekrar vurgulanan sektörlerden birisidir. Gıda güvenilirliği ve sürdürülebilir kalkınma açısından gıda güvenliği ile tedarik zincirinde yaşanabilecek sorunlar sektörün önemini ortaya koymuştur. Türkiye, gıda açısından kendine yeterliliği yüksek olan bir ülkedir. İhracat fazlası veren gıda sektörü, korona salgınına bağlı olumsuz ekonomik gelişmelerin yaşandığı süreçte, başlarda yurt içi talep artışına bağlı olarak kendisini koruyabilmiş olsa bile, ihracatın da durmuş olması nedeniyle sonradan küçülme yaşamıştır. Stratejik önemine rağmen, son yıllarda özellikle tohum kalitesi ve gıda işleme teknolojileri konularında eksiklik eleştirileri yapılmaktadır. Gıda sektörünü bekleyen önemli bir tehlike, fiyatlarda artış olması olasılığıdır. Sektörde maliyetler birikmiş durumdadır. Bunu önleyebilecek olan gelişme, arz tarafında yeterli seviyelere ulaşılması olabilir. Perakende ticaret sektörü güven endeksi Mayıs ayında 103,82 değerine gerilemiş ve Mart, Nisan aylarından sonra da gerilemesini sürdürmüştür. Düşmenin temel sebebi olarak, iş hacminde düşme beklenmesi gösterilmektedir. Sektörün ekonomik büyümeye ve refah artışına katkısının yanı sıra, yarattığı istihdam ile ilgi çekmektedir. Sektörün ağırlıklı olarak küçük esnaf ve işletmelerden oluştuğu dikkate alındığında, bu grubun temel beklentisinin, kriz sırasında oluşan yüklerin ortadan kaldırılabilmesi ya da taşınabilmesi için özellikle kamu desteklerine duyulan ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Korona döneminde edindiği tecrübe ile, sektörün korona sonrası dönemde e-ticaret ile büyümeye daha fazla önem verebileceği beklenmektedir. Tarım Sektörü, stratejik önemi nedeniyle Salgın döneminde büyük ilgi gösterilen sektörlerden birisi olmuştur. Dünya ticaretinin daralması, ülkeler arası tarım ürünleri sevkiyatının durması, gıda güvenliğini ve sürdürülebilir büyüme konularını belirgin tartışmalar haline getirmiştir. Salgının yarattığı belirsizlik ortamında tarımsal üretim sektörü ile tarımsal sanayi sektörünün birbirlerine ne kadar bağımlı ve ihtiyaçları olduğu çok daha net anlaşılmıştır. Maalesef, genel olarak tarımsal ürünlerde arz açığımız bulunmaktadır. Döviz kurunun küresel salgın döneminde yükselmesi ithalata bağımlı bazı önemli girdilerde (gübre, ilaç, yem) fiyat artışlarına yol açacaktır. Özellikle hayvancılık sektörünün yem fiyatı artışlarından etkilenmesi olasılığı yüksek görünmektedir. Taşımacılık sektörü hem yurt içi hem de yurt dışı gelişmelerden doğrudan etkilenmektedir. Yurt içindeki ekonomik yavaşlama ile birlikte, çevremizde yaşanan ekonomik ve politik istikrarsızlık sorunları, Korona salgını gibi insan sağlığını tehdit eden konular nedeniyle oluşan ekonomik duraklamalar taşımacılık sektörünün gelecek beklentilerini olumsuz etkileyen unsurlar durumuna gelmişlerdir. Sektörü olumsuz gelişmelerden korumak için tüm dünyada önemli destek paketleri açıklanmaktadır. Ülkemizde de, başta havacılık sektörü olmak üzere ulaşım sektörünün desteklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Sektörlerdeki küçülmelerin önemli oranda, korona salgını nedeniyle kapanan fabrikalar, üretimi kısan işyerleri, tedarik zincirinin kopması, seyahat ve dağıtım kısıtlamaları, daralan yurt içi ve yurt dışı talep ve benzerlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Salgının dünya çapında kontrol altına alınmasıyla, öngörülen kısıtlamaların kaldırılmasıyla ekonominin bütününde bir canlanma olacağı muhakkaktır. Ancak elimizdeki bütün veri ve analizler, sektörlerin tek tek ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Salgın sürecinin olumsuz etkileri sektörlerde kendini sert bir şekilde hissettirmiştir. Salgının kontrol altına alınmasıyla birlikte sektörlerde ve endekslerde toparlanma işaretleri görülüyor. Ancak bu dipten dönüşün yerini hızlı bir büyümeye bırakması beklenmemelidir. Sektörel tedarik zincirlerinin kurulması, uygun finansmana erişim, kur artışından kaynaklanan maliyet artışlarının sınırlanması, kredi ve gelir artışının uyaracağı talep artışı gibi, çarkların dönmesine katkı sağlayacak iyileşmelerin zaman alacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu aşamada sektörel destek ve teşviklere büyük ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiye’nin tasarruf açığı ve döviz açığının yanına, bütçe açığı da eklenmiştir. Yapısal sorunlarımız, ekonomik işleyişten kaynaklanan genel sorunlarımızın yanı sıra, her bir sektörün kendine özgü sorunları vardır. Bu nedenle, TOBB, TÜRMOB, TÜSİAD gibi Sivil Toplum Örgütleri ve kamunun bütün ilgili kurumlarının katıldığı, sektörlerin sorunlarına çözüm arayan, öneri sunan platform ve çalışma guruplarının oluşturulmasında yarar bulunmaktadır. Bu çalışma, korona salgını ile birlikte yaşanan ekonomik gelişmeleri ve sektörlere olan etkilerini ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Makro veriler üzerinden yapılan incelemelerde, Haziran ayı ile birlikte ekonomide genel bir iyimserlik havası oluşmaya başladığı görülüyor. Bunu destekleyen veriler, güven endekslerinde, tüketici kredilerindeki artışlarda, ulaşım hizmetlerindeki normalleşme çalışmalarından izlenebiliyor. Ancak, kapasite kullanım oranları yukarı dönmüş olmasına rağmen mutlak bir iyileşmeye işaret etmiyor. Son olarak Nisan ayına ilişkin gelen Sanayi Üretim verileri, ekonomide sert bir daralma olduğunu göstermektedir. İşsizlik verileri de daralmanın sürdüğüne ve gelir kayıplarının devam ettiğine işaret etmektedir. Sektör olarak Haziran ayından itibaren ilk pozitif reaksiyon vermesi beklenenler arasında, inşaat (konut), otomotiv ve taşımacılık sektörleri yer almaktadır. Bu sektörlerin, sağlanan teşviklerden ve ucuz kredilerden yararlanmaları halinde bu olumlu tepkilerin devam edeceği anlaşılıyor. Ancak, diğer sektörlerde toparlanmanın gecikmeli gerçekleşebileceği, muhtemelen 2020 yılını kayıplarla tamamlayacağını söyleyebiliriz. |
Raporun tamamını indirmek için tıklayın.