Dünya

Türkiye-Almanya ilişkileri nasıl düzelir?

Kristian Brakel, Almanya’nın yaptığı Türkiye’nin artık yatırımcılar için güvenli bir ülke olmadığı açıklamasının, ikili ekonomik ilişkilerin çok ötesinde etki yaratacağı görüşünde

22 Temmuz 2017 15:54

Almanya-Türkiye ilişkilerini en yakından takip eden isimlerden olan Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, ilişkilerde tırmanan gerilimi ve çıkış yollarını DW Türkçe’ye değerlendirdi.

Alman hükümetinin uzun süre diyalog yoluyla sorunlara çözüm bulmaya çalıştığını hatırlatan Brakel, bu şekilde çözüm bulunamaması üzerine ekonomik kararların alındığını, bu yolla Türk hükümeti üzerinde seçmen baskısının artacağı beklentisinin taşındığını söyledi.

DW Türkçe: Alman Hükümeti yaptığı son açıklamada, Alman vatandaşlarının Türkiye’de hukuksuzluklarla karşılaşabileceği, burada hukuki açıdan güvende olmadıkları uyarısında bulundu. Sizin başında olduğunuz Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilciliği ve diğer Alman siyasi vakıflarıyla ilgili olarak da Türkiye basınında ağır ithamların yapıldığını görüyoruz. Siz Türkiye’de güvende olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Kristian Brakel: Hakkımızda son dönemlerde yer alan haberlerin çoğunluğunun faaliyetlerimizle alakası yok, gerçek dışı. Bunlar bazı editörlerin kafalarında kurguladıkları şeyler. Vakıflar, ülkeler arasında siyasi diyaloğun güçlendirilmesini amaçlıyor. Ancak bu diyaloğu ayakta tutmak, Türkiye tarafının, özellikle iktidar partisinden siyasetçilerin bu diyaloğu istememesi nedeniyle, gün geçtikçe daha da güçleşiyor. Biz faaliyetlerimizi mümkün olduğu ölçüde sürdürüyoruz. Ama artık birlikte çalışmak, diyalog kurmak istediğimiz insanları bulmakta, birlikte çalışmakta güçlük çekiyoruz. Ve artık Türk tarafı bazı konularda diyaloğu arzu etmiyor.

DW Türkçe: Alman Hükümeti, uzun süre diyaloğu denedikten sonra, Türkiye politikasında değişikliğe gitti, yaklaşımını sertleştirdi. Size göre Berlin’in bu adımı nasıl bir değerlendirmeye dayanıyor?

Kristian Brakel: Başbakan Merkel, yoğun iç kamuoyu baskısına rağmen Türkiye konusunda uzlaşmacı bir politika izleyip, ‘bekle gör’ tutumu benimsemişti. ‘Bekleyelim, referandum geçsin, yatışacaktır’ deniyordu. Bunun işe yaramayacağı aslında daha önce de çok aşikârdı ama bu gerçek kabullenilmek istenilmedi. Alman Dışişleri Bakanı tarafından da dolaylı olarak ifade edildiği gibi Türk tarafının Alman vatandaşlarını kasıtlı olarak, bilinçli şekilde baskı aracı olarak tutuklu tuttuğu algısı, politika değişikliğinde etkili oldu. Ayrıca bu tür tutuklamaların devamının geleceği düşünüldü. Artık harekete geçilmesi gereken bir eşiğe gelindiği değerlendirmesi yapıldı.

DW Türkçe: Size göre Alman Hükümeti’nin vermek istediği mesajlar neler, bu mesajların muhatabı kim?

Kristian Brakel: Alman Hükümeti aslında Türk devletine ve tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir anlamda son uyarısını yaptı denebilir. Verilen mesaj şöyle: Yaptıklarınızın, kendi seçmenlerinize hesap vermekte zorlanacağınız sonuçları olacaktır. Bu başlangıç, devamı gelebilir. Almanya’da seçim kampanyası süreci olduğunu da dikkate almak lazım ve Alman seçmenlere de Türkiye ve Erdoğan konusunda sert olunabileceği, sıkça öne sürüldüğünün aksine ‘mülteci mutabakatından dolayı Türk Hükümeti’nin rehinesi olunmadığı’ mesajı veriliyor. Ama bu politika değişikliğine Türkiye’deki iç siyasi gelişmeler ve bunların Alman vatandaşları üzerindeki etkileri yol açtı.

DW Türkçe: Alman Hükümeti’nin aldığı tedbirler, size göre Türkiye’de hangi alanları etkileyecek?

Kristian Brakel: Açıklanan önlemler henüz çok somut olmasa da, öncelikli hedef Türk siyasi liderliği üzerinde etki sağlamak. AKP’nin her ne kadar son zamanlarda geçerli olmasa da, genel olarak başarısının ekonomik refaha dayandığı, özellikle orta Anadolu seçmenlerinde bunun belirleyici bir etken olduğu, kısa bir durgunluk döneminden sonra yeniden canlanma beklentisi olduğu biliniyor. Rusya konusunda izlenen yolun, yani yaptırımlar yoluyla yönetimin önemli destekçilerinin hedef alınması yöntemiyle onları değişime zorlamanın çok da sonuç vermediği görüldü.

DW Türkçe: Alman Hükümeti’nin verdiği mesajların ikili ilişkilerin de ötesinde yankıları olacağını düşünüyor musunuz?

Kristian Brakel: Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağı olan Almanya’nın Türkiye’nin artık yatırımcılar için güvenli bir ülke olmadığı yönündeki açıklaması gayet tabii ki ikili ekonomik ilişkilerin çok ötesinde etki yaratacak. Çinli ya da Japon yatırımcılar için Türkiye’nin Almanya ile ticareti en önemli gösterge. Böyle bir mesaj verildiğinde, ‘En güçlü partner olan Almanlar bunları diyorsa biz de iki kez düşünmeliyiz’ diyeceklerdir.

DW Türkçe: Türkiye ekonomisinin aktörleri sizce nasıl tepki gösterecek?

Kristian Brakel: Hükümete karşı aleni bir tepki beklemiyorum. Çünkü onlar da şirketleri için endişeliler. Son aylarda ne kadar çok şirkete el konulduğunu ya da Doğan grubuna yapılan cezai soruşturmaları herkes biliyor. Kısaca kamuoyuna yansıtılacak bir direnç beklemiyorum. Birkaç yıl önce olsaydı olabilirdi belki, artık o aşamalar geride kaldı.

DW Türkçe: Türkiye ve Almanya ilişkilerinde neden bu kadar kötü bir noktaya geldi?

Kristian Brakel: Yabancılaşmanın en önemli nedeni Türkiye’de iç siyasette yaşanan gelişmeler. Günümüz Türkiye’si 2004 yılındaki Türkiye değil. Hükümet içeride otoriterleşti. Retoriği, söylemleri çok ileri gitti ve tüm yabancı ortaklarıyla ilişkilerini bozdu. Gerçek şu ki eğer Katar’ın gerçekten de olabilecek en iyi müttefik olduğunu düşünmüyorsanız, Türkiye’nin artık müttefiki kalmadı.

DW Türkçe: Almanya-Türkiye ilişkileri için geçmişte birçok betimleme yapıldı, emsalsiz ortaklık, stratejik ortaklık gibi kavramlarının kullanıldığı dönemler oldu. Siz ilişkilerin bugününü nasıl yorumlarsınız?

Kristian Brakel: Sevginin bittiği, boşanmak isteyen ancak çocuklar ve ortak ev nedeniyle bunu yapamayan bir çift gibi. Türkiye ile Almanya salt siyasi ve ekonomik bağlarla değil, birçok farklı düzlemde iç içe geçmiş durumda. Ayrıca ortak stratejik çıkarları da var. Ama son dönemde Türkiye siyasetini uzun vadeli stratejik çıkarlar değil kısa vadeli, siyasi iktidarın gücü elinde tutmaya dönük hamleleri, çıkışları, feveranlar belirliyor. İkili ilişkileri bu denli güçleştiren de bu. Çünkü ortak stratejik çıkarlar var ama bu tutarsızlıklar nedeniyle bunlar üzerinde konuşmak bile mümkün olmuyor. Önümüzdeki yıllarda bu inişli çıkışlı ilişkiler bu şekilde devam edecek gibi görünüyor.

DW Türkçe: Almanya ile Türkiye arasında yeniden diyalog ve işbirliği sürecine dönülebilmesi için, size göre ne tür adımlar atılması gerekiyor?

Kristian Brakel: Deniz Yücel ve diğer tutuklu Alman vatandaşları serbest bırakılmalı. Ya da gerçekten haklarında ciddi, hukuki dayanağı olan suçlamalar varsa da, derhal bir iddianame ortaya konmalı ve hukuk devleti ilkeleri uyarınca adil bir yargılama süreci başlamalı. Suçlu bulunmamaları halinde serbest bırakılmalı ve ülkeden ayrılmalarına izin verilmeli. İşte bu adımlar iklimi değiştirilebilir. İlk adım olarak Deniz Yücel için bir duruşma tarihinin belirlenmesi çok önemli olurdu. Bu küçük adım birçok şeyi değiştirebilir. İnsan hakları aktivistlerinin serbest bırakılması da çok net bir mesaj verir.

DW Türkçe: Kimi uzmanlar, Türkiye’de mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı, yargının çok fazla siyasileştiğini, hukuk devleti ilkelerine bir an önce geri dönülmesi gerektiğini vurguluyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?

Kristian Brakel: Bu sürdürülebilir değil. Bir aşamada geniş çaplı aflar ilan edilecek, insanlar hapislerden çıkartılacaktır. Ama anlaşılan bu biraz daha vakit alacak. Kanımca Türk liderliği o kadar büyük bir endişe içerisinde ki korkuları onları her türlü komplo teorisine inanmaya yöneltiyor. Dünyaya baktığımızda diktatörlükle yönetilen ülkelerde korku ile hareket edildiğini görüyoruz ama bu toplumdaki kutuplaşmayı keskinleştiriyor, şiddete eğilimini tetikliyor ve bütün bunlar Türklerin yaşamak istemedikleri şeyler.

©Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal