Mahfi Eğilmez
Bir ülkede vergi yükü hesabı iki akım değişken olan vergi gelirleri toplamının GSYH’ya oranlanmasıyla hesaplanıyor. Denklemi şöylece yazabiliriz:
Toplam Vergi Yükü = Vergi Gelirleri Toplamı / GSYH
Vergi gelirleri toplamını hesaplarken dolaylı ve dolaysız vergiler ile birlikte sosyal güvenlik sistemi için kesilen primler de işin içine katılıyor.
Vergi Gelirleri Toplamı = Dolaylı Vergiler + Dolaysız Vergiler + Sosyal Güvenlik Prim Ödemeleri
Dolaylı ve dolaysız vergiler
Dolaylı vergiler, bir işlem üzerinden alınan vergilerdir. KDV veya ÖTV bunun tipik örnekleridir. Her ikisi de alım satım üzerinden alınır. Damga vergisi ve harçlar bir başka örnektir. Örneğin tapu almak için tapu harcı ödenir ya da vergi dairesine verilen beyannameye resmiyet kazandırmak için belli miktarda damga vergisi ödenir.
Dolaysız vergiler gelir, kazanç ya da servet üzerinden alınır. Burada bir işlem yapılmasına gerek yoktur. Gelir ya da kazancı elde etmiş olmak ya da servet sahibi olmak bu vergilerin alınma gerekçesidir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, emlak vergisi dolaysız vergilerin örnekleridir. Bazı ülkelerde ayrıca servet vergisi alınır.
Sosyal güvenlik primleri dışarıda tutar da yalnızca vergi gelirlerine bakarsak şöyle bir denklem yazabiliriz:
Vergi Gelirleri Toplamı = Dolaylı Vergiler + Dolaysız Vergiler
Buradan hareketle toplam içindeki payları da hesaplayabiliriz. Bu konuda herhangi bir ideal ölçü bulunmamakla birlikte dolaylı vergiler ile dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki paylarının birbirine yakın olması ve dolaysız vergilerin biraz daha yüksek olması tercih edilmektedir. Bunun temel nedeni dolaysız vergilerin dolaylı vergilere göre daha adil bir vergilemeye imkan sağlamalarıdır. Dolaylı vergiler herkesten eşit oranda alınır. Örneğin istisnasız bütün mal ve hizmet satışlarına uygulanan % 18 oranındaki KDV bu mal ve hizmetlerden yararlanan zengin ya da fakir herkesten bu oranda alınır. Bazı zorunlu mallarda KDV oranının fakiri korumak için % 5’e indirildiğini düşünelim. Bu durumda aynı malı alan zenginler de düşük oranlı KDV ödeyecek ve amaca yine ulaşılamamış olacaktır. Oysa dolaysız vergiler kademelendirilebilir. Örneğin gelir vergisi artan oranlı uygulanabilir. Yıllık gelirin ilke 10.000 TL’si için % 10, 10.000 – 20.000 TL arası için % 15, 20,000 – 30,000 TL arası için % 20, 30.000 TL’nin üstü için % 25 gelir vergisi uygulandığını düşünelim. Yıllık 10.000 TL kazanan bir kişi 1.000 TL gelir vergisi ödeyecek, buna karşılık yıllık 40.000 TL gelir elde eden kişi (1.000 + 1.500 + 2.000 +2.500 =) 7.000 TL gelir vergisi ödeyecektir. Yani geliri çok olan daha yüksek oranlı gelir vergisi ödemiş ve kamu hizmetine daha fazla katkı yapmış olacaktır.
OECD ülkeleri vergi yükü karşılaştırması
Aşağıdaki tablo 2011 yılı verileri yayınlanmış olan OECD üyesi ülkelerin vergi yüklerini gösteriyor. OECD sınıflandırmasında yer alan gelir, kazanç ve mülk üzerinden alınan vergileri dolaysız vergi, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergileri dolaylı vergi olarak topladık. Sosyal güvenlik primlerini de dahil ettiğimizde kalan fark bu sınıflandırmaya alınmamış olan diğer vergilerdir.
Tablo: OECD Ülkeleri Vergi Yükleri 2011 (Kaynak: www.oecd.org. Revenue Statistics.)
Tabloya göre karşılaştırmaya esas alınan OECD üyesi ülkelere baktığımızda şu sonuçlar karşımıza çıkıyor:
(1) Vergi yükünün en ağır olduğu ülke Danimarka. Onu İsveç, Fransa, Belçika ve Avusturya izliyor.
(2) Vergi yükünün en hafif olduğu ülke Yeni Zelanda. Onu Şili, Türkiye, ABD ve Kore izliyor.
(3) Dolaysız vergi yükünün en ağır olduğu ülke Danimarka. Onu Yeni Zelanda, ABD, Kanada, İsviçre ve İzlanda izliyor.
(4) Dolaylı vergi yükünün en yüksek olduğu ülke Türkiye. Onu Şili, Macaristan, Estonya ve Yeni Zelanda izliyor.
Türkiye’nin durumu
OECD ülkeleriyle yaptığımız karşılaştırma bize Türkiye’nin düşük vergi yüküne sahip bir ekonomi olduğunu, bu vergi yükünün ağırlıklı olarak dolaylı vergilere dayandığını ve dolayısıyla vergi adaletini sağlamaktan uzak bir vergi yapısına sahip olduğunu gösteriyor.
2011 yılının merkezi hükümet bütçe gerçekleşmelerine baktığımızda dolaylı ve dolaysız vergilerin şöyle sıralandığınıgörüyoruz.
İşin içine sosyal güvenlik kesintilerini katmadan sadece dolaylı ve dolaysız vergilerin oranlarına baktığımızda 2011 yılı itibariyle Türkiye’de dolaysız vergilerin payı yüzde 32,4 ve dolaylı vergilerin payı yüzde 67,6 olarak ortaya çıkmaktadır.
Dolaylı vergilerin toplanma kolaylığı gibi büyük bir üstünlüğü olmakla birlikte yukarıda anlattığımız gibi adaletsiz bir yapısı vardır. Dolaysız vergiler çok kazanandan çok alındığı için vergi adaletini sağlarken dolaylı vergiler az kazanandan göreli olarak çok alındığı için vergi adaletini bozmaktadır.
Dolaylı vergilerin ağırlıkta olduğu bir ekonomide gelir dağılımında eşitlik sağlamak da zorlaşmaktadır.
İşte bu nedenledir ki Türkiye açısından yapısal reformların en başında bu yapıyı değiştirecek düzenlemelerin yapılması geliyor. Bunu yaparken dolaysız vergilerin oranlarının artırılması yerine vergi sisteminin dışına çıkmış olan kazançların, kayıp ve kaçakların yani özetle vergi kaydı dışında kalmış kazançların sisteme alınması gerekiyor. Bu, aynı zamanda cari açık ile ithalat vergileri ve bütçe açığı üçgeninde oluşmuş bulunan tuhaf ilişkiyi de çözümleyecek adım olacak.
Mahfi Eğilmez'in bu yazısı www.mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.