"Ormanlar ve su havzaları yapılaşmaya açıldı"
“17 Ağustos depreminin 21. yılını karanlık bir tabloyla karşılıyoruz” diyen Koramaz, açıklamasında İstanbul ve çevresi için vaktin daraldığını hatırlatarak şu bilgilere yer verdi:
"17 Ağustos 1999 depremi ve daha sonra yaşanan depremler yapı stokumuzun deprem güvenlikli olmadığını ortaya koymuşken, sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi imar planları depreme dayanıklı yapı üretimini sağlamak için değil, kentsel rantın dağıtılması için bir araç olarak kullanıldı.
Parsel bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanların ve su havzalarının dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açıldı.
Var olan yapı stokunun ve kentsel belleğin kent kimliği ile birlikte korunarak kentin çağdaş ihtiyaçlara uygun olarak dönüştürülüp canlandırılması ve iyileştirilmesi; böylelikle can güvenliğinin sağlanması ve yaşam düzeyinin yükseltilmesini hedeflemesi gereken Kentsel dönüşüm çalışmaları adeta yeni imar alanları açılması ya da mevcut imar alanlarının rant odaklı yenilenmesine indirgendi.
Dönüştürülen alanlarda yaşayan insanların kentsel ihtiyaç ve talepleri gözetilmedi, müktesep imar hakları korunmadı."
"İmar affı uygulamalarına devam edilerek kaçak yapılaşma teşvik edildi"
"Asli görevi sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak ve yaşanabilir bir çevre oluşturmak olan siyasal iktidar, mühendislik, mimarlık ve şehir planlama disiplinlerinin teknik, bilimsel ve yasal gereklilikleri ile teknik ilkelerini görmezden gelerek, ormanları, kıyıları, doğal kaynakları hiçe sayan, kent tarihini, kültürünü yok eden, toplumu ve kentleri kimliksizleştiren rant projelerini “Kentsel Dönüşüm” adı altında hayata geçirdi.
Oysaki, nüfus yoğunluğunun ve dolayısıyla yapılaşmanın en fazla olduğu İstanbul için dahi nitelikli ve kapsamlı bir kentsel dönüşüm için gereken ortalama süre 20 yıl olarak öngörülüyordu. Yani deprem master planı o gün uygulanmaya başlasaydı bugün bu kentimiz olası bir İstanbul depremine hazır olacaktı.
Meslek odaları etkisizleştirilerek mesleki uygulamalar denetimsizliğe mahkûm edildi. Yapı üretim sürecinin sağlıklı denetimi sağlanamadı. İmar affı uygulamalarına devam edilerek kaçak yapılaşma teşvik edildi.
TMMOB ve bağlı Odaları tüm bu süreç boyunca mesleki sorumluluklarının bir gereği olarak, yapılaşmadan kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi için çağdaş bir ‘risk yönetim’ sisteminin oluşturulması, bölgesel ve kentsel ölçekte ‘sakınım planları’nın hazırlanması, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modelinin benimsenmesi gerektiğini defalarca dile getirdik.
Bu vesileyle bir kez daha iktidarı acilen çağrılarımıza kulak vermeye ve gereken önlemleri almaya davet ediyoruz.”