Gündem

Türk lirası neden tarihin en düşük düzeylerini gördü?

Türk lirası bu hafta içerisinde dolar, euro ve sterlin karşısında üst üste tarihin en düşük düzeylerine geriledi. Bu değer kaybının arkasında yatan dış etkenler ve Türkiye'ye özgü riskler neler? 5 başlıkta derledik.

29 Nisan 2018 20:30

Türk lirası, bu hafta içerisinde dolar, euro ve sterlin karşısında üst üste tarihin en düşük düzeylerine geriledi.

Çarşamba günü 4.1934 ile tüm zamanların en yüksek düzeyini gören dolar, lira karşısında yılbaşından bu yana yüzde 9'un üzerinde değer kazandı.

Yılbaşından bu yana yüzde 11 değerlenen euro da 5 TL'nin üzerinde işlem görmeyi sürdürürken, sterlin de 5.90 düzeylerinde seyrediyor.

Bu hafta içerisinde jeopolitik risklerin artması nedeniyle yalnızca lira değil, gelişmekte olan ülke para birimlerinin neredeyse tamamı değer kaybetti.

Ancak piyasa oyuncuları, Türkiye'ye özgü bazı riskler nedeniyle liranın en fazla değer kaybeden para birimleri arasında olduğunu söylüyor.

Liradaki düşüşün arkasındaki nedenleri derledik:

Dünya piyasaları bir süredir ABD ile Çin arasında beliren ticaret savaşı ihtimalinden dolayı aşağı yönlü baskı altında bulunuyordu.

Ancak son dönemlerde, Suriye'de gerçek bir savaş çıkma ihtimali negatif baskıyı daha da artırdı.

Suriye'de başkent Şam yakınlarındaki cihatçı grupların kontrolü altında bulunan Duma bölgesine yönelik ordunun kimyasal saldırı düzenlediği yönündeki iddialar bu ülkeye bir dış müdahale olasılığını gündeme getirdi.

ABD, Suriye'yi vurabileceği yönünde açıklamalar yaparken, Rusya da atılacak füzeleri havada imha etme vaadinde bulundu.

Piyasanın da bu hafta içerisinde Suriye konusunda gelen her açıklamaya karşı hassasiyeti oldukça yükseldi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Çarşamba günü "Hazırlan Rusya, füzeler geliyor" dediği Twitter mesajının ardından euro, dolar ve sterlin, Türk lirası karşısında tarihi rekorlarını yeniledi.

Türkiye'nin Suriye'ye yakınlığı ve olası bir müdahaleden en çok etkilenecek ülkelerden birisi olmasının da mevcut riskleri daha da kötüleştiren bir etken olarak gösteriliyor.

Türk lirasının diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine göre daha fazla değer kaybetmesine neden olan iç gerekçelerin başında ekonominin aşırı ısınma endişesi geliyor.

Aşırı ısınma, hem enflasyonun hem de büyümenin yüksek olduğu ekonomik durumlar için kullanılan bir ifade.

Son açıklanan verilere göre, Mart ayında yıllık bazda enflasyon yüzde 10,23 ile çift haneli sayılara ulaştı.

Türk ekonomisi, aynı zamanda 2017 yılında yüzde 7,4 ile 2013'ten bu yana en yüksek büyüme oranını kaydetti.

Piyasa oyuncuları ve ekonomi uzmanları, mevcut koşullar altında faiz artırılması gerektiğini savunuyor.

Bu nedenle Merkez Bankası'nın Para Politikası Kurulu'nun (PPK) 25 Nisan'daki toplantısı yakından izleniyor.

Merkez Bankası şu ana kadar gösterge faizleri değiştirmeden farklı araçlardaki oranları artırarak "örtülü artırımlara" gitmeyi tercih etti.

Capital Economics'ten gelişmekte olan piyasalar kıdemli ekonomisti William Jackson, "Geçmişteki benzer durumlarda PPK'nın para politikasında sıkılaştırmaya gitmemesi halinde liradaki düşüşün daha da hızlandığı ve bu kararın hemen ardından politika yapıcıların olağanüstü toplanıp faiz artırımına gitmek zorunda kaldığı görüldü" dedi.

Piyasa oyuncularının en önemli kaygılarını başında hükümetin Merkez Bankası üzerinde siyasi etki kurduğu endişesi geliyor.

Londra'da bulunan Rabobank'ın stratejisti Piotr Matys, Merkez Bankası'nın liradaki değer kaybını durdurabilecek ya da en azından yavaşlatabilecek durumda olduğunu söyledi.

Bloomberg'e konuşan Matys, "Bununla birlikte piyasa oyuncuları, mevcut koşullar altında Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın faiz artırma konusunda çok da geniş bir hareket alanı olmadığını iyi biliyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yatırımcı çekebilmek için faizlerin düşürülmesi gerektiğini savunuyor ve faiz artırımına karşı olduğunu sıklıkla ifade ediyor.

Türk ekonomisinin kırılganlığını artıran bir diğer etken de dış finansman ihtiyacının giderek artış göstermesi.

Son açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre, cari işlemler açığı Şubat ayında 4,152 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı.

Rekor düzeydeki cari işlemler açığının finansmanında özellikle sıcak para girişi önemli rol oynuyor.

Ancak mevcut koşullar altında yabancı yatırımcının Türkiye'den çıkması finansmanla ilgili kaygıların da artmasına neden oluyor.