Ekonomi

Türk-İş yönetiminde istifa

Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nihat Yurdakul, görevinden istifa etti.

13 Temmuz 2010 03:00

T24- Türk-İş'in son genel kurulunda Genel Eğitim Sekreterliği görevine seçilen Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul, Türk-İş yönetimindeki görevinden ayrıldı.


Yurdakul, istifa kararını yazılı olarak Türk-İş'e sundu.


Yurdakul, istifa kararının gerekçesinde, Türk-İş'in, bağlı 35 sendika, bölge ve il temsilcilikleriyle Türkiye'nin en büyük sendikal örgütü olduğunu vurguladı.


Türk-İş'in, asgari ücretli, güvencesiz, 4-C'li, taşeron, sendikalı, sendikasız, milyonlarca emekçiyi ve emekçi halkı kucaklaması gerektiğini ifade eden Yurdakul, Türk-İş'in, siyasi iktidarların; emekçilere ve emekçi halka karşı uygulamak istediği, ekonomik ve siyasi politikalar karşısında iktidarları denetleyen, onları sınırlandıran, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesinde emeğin örgütlü gücü olması gerektiğini kaydetti.


Türk-İş'in, sendikal ilkelere bağlı, yüzü sınıfa ve emekçi halka dönük, ondan güç alan bir anlayışla yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Yurdakul, şu değerlendirmelerde bulundu:


''Türk-İş yüzü sınıfa dönük, tabandan gelen isteklere duyarlı bir anlayışla yönetilmesi gereken bir örgüttür. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki Türk-İş bırakın bu hedeflere ulaşmayı, bu hedeflerin yakınından bile geçmemiş, tarihinin hiçbir döneminde, bu duruma düşmemiş, böyle itibar kaybetmemiştir.


'Türk-İş'e üye sendikalar bizim namusumuzdur. Orman-İş'te bunlardan biri, biz namusumuza dokundurtmayız' diyen yöneticiler, Orman-İş'in yok edilmesine tavır almayarak, ciddi tepki vermeyerek seyirci kalarak, Orman-İş'i kendileri yok etmişlerdir.


Kendi siyasi yaklaşımları ve hesaplarıyla Türk-İş yerine, alternatif konfederasyon yaratmaya çalışanlar, Tek-Gıda-İş'i, Hava-İş'i ve Belediye-İş'i de Orman-İş'e benzetmek için uğraşmış ve uğraşmaya devam etmektedirler.


İktidarın, yandaş konfederasyon ve sendika yaratma çabasına karşı bazı Türk-İş yöneticileri ve sayıları birkaçı geçmeyen bağlı sendikalar, sorunu görmezden gelmiş ve tavırsız kalmıştır.


Türk-İş'i sevdiklerini söyleyenler, Türk-İş'e bağlı sendikalara hükümet destekli saldırılar olurken, ciddi, etkili hiçbir caydırıcı girişimde bulunmamıştır. Birkaç zorlama açıklama dışında, bu haksızlığı, bu hukuksuzluğu, bu adaletsizliği yapanları kamuoyu ve emekçi halkımıza açıklama cesaretini, sorumluluğunu bile gösterememişlerdir.


Yüzlerini tabana dönmek yerine, siyasi iktidara dönen bu kişiler, siyasi iktidarın tepkisini çekmemek için, kendi tabanlarını bile karşılarına almayı göze almışlardır.''



'UMUT OLMASI GEREKEN TÜRK-İŞ...'


Yurdakul, en küçük eleştiride ''Türk-İş'i yıpratmayın'' diyenlerin, çalışma hayatındaki sorunlar karşısında, İş Kanunu'nda yapılan değişikliklerde, taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılması için yapılan yasal değişikliklerde, Sosyal Güvenlik Yasası sürecinde, suya sabuna dokunmayan açıklamalar, baştan savma eylemlerle, ikircikli tavırlarla ve suskunlukla, iktidarın bu süreçteki sorumluluğunu görmezden gelerek Türk-İş'i yıprattıklarını savundu.


Türk-İş'in itibarını korumak için Asgari Ücret Komisyonu'nda verdiği mücadelenin de tavırsızlık ve suskunlukla izlenerek adeta görmezden gelindiğini ifade eden Yurdakul, şunları kaydetti:


''Emekçilerin ve emekçi halkımızın umudu olması gereken Türk-İş'in, çalışma hayatımızın ve ülkemizin önemli konularında, muallak açıklamalarla, gündemi geçiştirme çabaları ile tavırsız, tepkisiz bırakmaya kimsenin hakkı yoktur.


Hiç kimsenin Türk-İş gibi bir büyük kurumu, toplumsal menfaatleri görmezden gelerek yönetmeye ve bu nedenle itibar kaybetmesine göz yummaya da hakkı yoktur, olmamalıdır.


Göreve geldiğimden bugüne kadar yaşanan olumsuzlukları, sendikal ilkelerle bağdaşmayan uygulamaları, Türk-İş Yönetim Kurulunda, Türk-İş Başkanlar Kurullarında, defalarca gündeme getirdim, ancak sorunların çözümü noktasında herhangi bir adım atılmadı.


Türk-İş'in işleyişini, ilkelerini emek hareketinde aldığı veya alamadığı kararları gündeme taşımayı, sormayı, sorgulamayı ve Türk-İş'e yön vermeyi hedefleyen girişimlerim, bazı Türk-İş yöneticileri ve onların maşaları tarafından karalama ve yıpratma çabalarıyla kesilmek istendi.


Hatırlatmak isterim ki; talimatla yönetilenler, benim sendikal mücadelemi, sendikal anlayışımı ve sendikal ilkelere bağlılığımı sorgulayamaz.


Yönetim anlayışları itibariyle ilkeler ve fikirler yerine insanlarla uğraşmayı adet edinen, yaranma kaygısı, hemşehri ve grup dayanışması duygularıyla yapılan bu tür açıklamaların, işçi sınıfına, emekçi halkımıza ve Türk-İş'e bir fayda getirmeyeceğine inanıyorum.''