Uçaklarda türbülansı önleyen çip yaptığını öne sürerek önce akrabaları ardından da çevresindeki pilot, iş insanı, doktor kim varsa yatırım vaadiyle 20 milyon liradan fazla dolandırdığı iddia edilen "türbülans vurgunu" davasında Çiğdem İ., savcılıkta ifade verdi.
Çiğdem İ., kendisinin de mağdur olduğunu o dönem asistan olduğu için akademisyen olarak kendini tanıttığını söyledi. Projesini Kanadalı bir firmaya 27 milyon dolara sattığını, ancak parayı alamayınca birkaç gün önce 5 milyon euroya bir Türk firmasına sattığını söyledi.
Çiğdem İ.'nin savcılıkta verdiği ifadesi şöyle:
"Ben Marmara Üniversitesi Fizik bölümü mezunuyum. Okumuş olduğum bölüm 5 yıllık olduğu için tezsiz yüksek lisans olarak kabul ediliyor ayrıca Marmara Üniversitesi'nde 5 yıl boyunca asistanlık yaptım. Fakat herhangi bir doktoram yoktur. Ben 2019'da uçaklarda türbülansı önleyici çip üzerine bir algoritma geliştirmek üzere çalışmaya başladım. Bu fikrimden Marmara Üniversitesi'nde hocalarıma bahsettim ve kendilerinin de bu projede benimle çalışıp çalışamayacaklarını sordum ancak bu kişiler benim projeme inanmadılar ve benimle çalışmak istemediler.
Ben de kendi başıma projemi geliştirmeye başladım. Ardından Kanada' da bulunan bir Üniversitesi ile irtibata geçerek projeyi birlikte tamamladık. 2022 Aralık ayında da bu üniversiteyle bir sözleşme yaptık. Bu üniversite geliştirmiş olduğumuz bu algoritmayı Kanada şirketine satmış. Bu satış sebebiyle bana da 27 milyon dolar ödeme yapmaları gerekiyordu. Bu ödemeyi 27/04/2023 yapacaklardı. Ancak bu zamana kadar param bir türlü elime geçmedi. Üniversiteyle görüştüğümde paranın kendilerinden çıktığını ve muhabir bir bankada olduğunu söylüyorlar. Bu şekilde sürekli paranın elime ulaşması ötelendi. Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dahil birçok birimle görüştüm. Ancak hâlâ paramı alamadım. Bunun üzerine birkaç gün önce cihazımı bir Türk şirketine asgari 5 milyon euro karşılığında sattım.
Müşteki E.A., benim 12 yıllık arkadaşımdır. Yine Z.B.M. ve U.K.K. da pilot arkadaşlarımdır. Fatih Kuru annemin dayısının oğludur. Ben bu şahıslara projemden bahsederek yatırımcı olup olmayacaklarını sordum. Kendileri de tamamen özgür iradeleriyle yatırım yapmayı kabul ettiler ve bana çeşitli miktarlarda paralar gönderdiler. Aramızda herhangi bir yazılı sözleşme yapmadık. Ben bu şahıslara yüzde 30 civarında kâr payı verecektim.
Ben o dönemde Marmara Üniversitesi'nde asistan olarak çalıştığım için kendimi akademisyen olarak tanıtıyordum. Müştekilere gönderdiğim Atatürk Üniversitesi proje sözleşmesi evrakı bu üniversitede görev yapan bir hocamızın projemi desteklediğine dair bir onay evrakıdır. Bu kağıt benim düzenlediğim onun da onayladığı bir kağıttır. Marmara Üniversitesi MİTTO yatırımcı görüşmelerine ilişkin gizlilik sözleşmesi ise benim yatırımcılara güvence amacıyla sunmuş olduğum bir evraktır. Bu evrakta hocalarımın ismi yazmaktadır. Ancak imzaları yoktur. Evrakı hocalarım kabul etmemiş olabilir. Bu nedenle imzalamamışlardır. Evrakta bulunan şirket kaşesi benim eski çalıştığım şirketin kaşesidir. Bu kaşeyi evraka ben bastım ve kaşenin yanındaki imza bana aittir. Söylediğim gibi bu evraklar benim düzenlediğim evraklardır.
Müşteki şahıslar paraları benim banka hesaplarıma göndermişlerdir. Ben de bu paraları proje için bazen elden çekerek bazen de ilgili yerlere aktararak kullandım. Hakkımda iki tane icra dosyası bulunduğu için hesabıma gelen paraları hesabımda tutmamak adına bazen akrabalarımın hesaplarına bazen de avukatım hesabına aktararak onların hesaplarını kullanıyordum.
Yine bir bahis sitesini de 7/24 para transferi yapılabildiği için kendime buradan bir hesap açtım ve bazen de bu hesaba para göndererek sadece paramı muhafaza etmek ve para transferlerini yapmak için bu hesabı kullandım."