Dünya

Tunus’un geri kabul korkusu

Tunus, Avrupa'ya iltica başvurusunda bulunan ancak buradaki güvenlik birimlerince “tehlikeli” ya da “muhtemel terörist” olarak sınıflandırılan vatandaşlarını ülkeye tekrar kabul etmesi için baskıyla karşı karşıya.

22 Ocak 2017 21:48

Daha önce de kamuoyunda sık sık dile getirilen ve muhtemel teröristlerin Almanya’ya girişine izin verilmemesi yönündeki talepler, geçen Aralık ayında Berlin’de bir Noel panayırına düzenlenen ve 12 kişinin ölümüne, 55 kişinin de yaralanmasına neden olan terör saldırısından sonra daha da yoğunlaştı. Saldırının faili olarak tespit edilen ve kaçtığı İtalya’da polis taraından vurulan Anis Amri’nin Tunuslu olması, dikkatleri bu ülkeye yöneltti.

23 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali iktidarının 2011 yılı başında devrilmesiyle sonuçlanan Yasemin Devrimi’nin ardından Tunus’u terkedenlerin çoğunun, El Kaide ve IŞİD başta olmak üzere, radikal terör gruplarına katılmış olabileceklerinden şüpheleniyor. Tunus hükümet kaynakları, bu kişilerin sayısının yaklaşık 3 bin kişi olduğunu tahmin ediyor. Bunlardan sadece 800 kadarı ülkeye döndü ve çoğu halen tutuklu ya da ev hapsinde. Ancak BM, özellikle Irak ve Suriye’de çarpışan Tunusluların sayısının çok daha fazla olduğunu tahmin ediyor.

Başkent Tunus’daki bir protesto gösterisine katılanlar "Bu kişiler artık Tunuslu falan değil. Derhal vatandaşlıktan çıkarılsınlar” diye haykırıyor. Aralarından bir kadın “Bu suçları nerede işliyorlar? Suriye’de. O zaman orada mahkemeye çıkarılıp derhal idam edilsinler” diyor.

Geri dönüşlerle ilgili hazırlık yapıldı mı?

2014'te kabul edilen yeni Anayasa, Tunusluların vatandaşlıktan çıkarılmasını yasaklıyor. Ancak buna rağmen, özellikle hükümetin büyük ortağı olan laik Nida Tunus Partisi içinde, vatandaşlıktan çıkarılma yaptırımı yüksek sesle dillendiriliyor. Koalisyonun küçük ortağı konumundaki ılımlı İslamcı En-Nahda Hareketi ise buna karşı çıkıyor. Cezalandırma yerine bu kişilerin, radikal eğilimlerdan vazgeçirilip topluma entegre edilmesi gerektiğini savunan Nahda milletvekili Mehrezia Laabidi sözlerini şöyle sürdürüyor: “Asıl tartışmamız gereken, bu insanların geri dönüşlerine yeterince hazır olup olmadığımız. Bu kişileri nasıl tespit edebiliriz? Suçlulara nasıl muamele etmeliyiz? Onları cezalandırmak için elimizdeki hukuksal araçlar neler?”

Ülkede 2015 yılında yürürlüğe giren terörle mücadele yasası, güvenlik birimlerine geniş yetkiler tanıyor. Ancak geri dönüşler için bunun yeterli olmadığını savunan muhalefetteki solcu Halk Cephesi'nin Genel Sekreteri Zied Lakhdar'a göre meselenin kökü çok derinlerde: "Bu çok daha büyük bir fenomen. Uyuyan hücreler, gençleri terör saflarına çeken nefret vaizleri, mali yapılar ve bunların arkasındaki kuruluşlar. Tüm bunlar, meseleyi çok daha tehlikeli boyutlara taşıyor. Hükümetin, bu tehlikeyi orta ve uzun vadede bertaraf edecek bir stratejisi mevcut değil.”

Cumhurbaşkanından işbirliği güvencesi

Berlin’deki terör saldırısından sonra Almanya, Tunus üzerindeki baskıları daha da artırdı. Berlin yönetimi, sadece "tehlikeli” ya da "muhtemel terörist” olarak sınıflandırılan vatandaşların değil, aynı zamanda iltica başvuruları reddedilenlerin de geri kabulü için Tunus'a çağrıda bulundu. Ancak bu çağrılar yanıt bulmayınca mali yardım kısılabileceği gündeme getirildi. Geri kabul konusunda işbirliği yanaşmayan ülkelere Almanya’nın yaptığı kalkınma yardımının kısılacağı yönündeki açıklama üzerine bizzat Tunus Cumhurbaşkanı El-Baci Kaid Es-Sebsi devreye girerek işbirliği güvencesi verdi. AFP haber ajansına konuşan Es-Sebsi, "Hiçbir ülkeyi, yasal bir ikâmet statüsüne sahip olmayan Tunusluların masraflarını karşılamaya zorlayamayız. Bu konuda sorumluluk almaya hazırız. Ancak önce bu kişilerin Tunuslu olup olmadığının kesin olarak tespit edilmesi gerekiyor” açıklamasını yaptı.

© Deutsche Welle Türkçe

Sarah Mersch