Gündem

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın tutukluluğuna devam kararı verildi

Dava 11 Ocak 2023'e ertelendi

29 Aralık 2022 13:36

‘Örgüt propagandası’ yaptığı iddiasıyla hakkında 7,5 yıl hapis cezası istenen TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Mahkeme ret talebini, “zamanında yapılmadığı ve mahkemeyi uzatmak amacıyla yapıldığı” gerekçesiyle kabul etmedi. Fincancı’nın tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme, davayı 11 Ocak 2023, saat 10.00’a erteledi.

Tutuklu yargılanan Fincancı’nın ‘örgüt propagandası’ yaptığı iddiasıyla hakkında 7 yıl 6 ay hapis cezası isteniyor. Şebnem Korur Fincancı, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edecek davanın duruşması için salona getirildi. Çeşitli illerden baro başkanları da duruşma salonuna geldi. Duruşmayı çok sayıda milletvekili, siyasi parti ve kitle örgütü temsilcisi de izliyor.

Savcı esas hakkındaki mütalaasını tekrar etti, Fincancı'nın cezalandırılmasını istedi

Duruşmada hazır bulunan tüm avukatların isminin tutanağa geçirilmesinin ardından esas hakkındaki mütalaasını tekrar eden savcı, Fincancı'nın cezalandırılmasını istedi.

MSB'nin davaya katılma talebi reddedildi

Önceki celse katılma talebi reddedilen Milli Savunma Bakanlığı avukatı, bir kez daha davaya katılma talebinde bulundu. Mahkeme Bakanlık avukatının katılım talebini yine reddetti.

Avukat Meriç Eyüboğlu, esasa geçmeden usule ilişkin itirazları olduğunu söyledi ve duruşma salonunun değiştirilmesini talep etti. Batman Baro Başkanı avukat Erkan Şenses, geçen celse verilen üç avukat sınırı kararına itiraz etti. Hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın yeniden değerlendirilmesini istedi.

Mahkeme, avukatların usule ilişkin itirazlarını oy birliğiyle reddetti.

""Savcı beye teşekkür etmek istiyorum"

Fincancı şunları kaydetti:

"Savcı beye teşekkür etmek istiyorum. Çünkü; o uzun ve çok sayıda bilim dışı ifadeyle malul iddianameyi epeyce sadeleştirmiş. Ama intihalden kurtulamamış. Profesyonel deformasyon diyelim. Mütalaanızla ilgili birkaç ifadeye dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten ön tanı-tanı ayrımını yapabilmiş olmanız beni sevindirdi. Anlatabilmişim demek ki. Ama önemli bir sıkıntı var. Aslında geçen hafta söylemiştim. Bu yaşananların sizin üzerinizdeki etkisini bilemiyorum. Ama gerçekten çok inandırıcılar. İnanılmaz bir algıyla yürütüyorlar bu süreci.

"Başından beri bir talimatla karşı karşıya olduğumuzu düşündürecek açıklamalar yapılıyor"

Başından beri bir talimatla karşı karşıya olduğumuzu düşündürecek açıklamalar yapılıyor. İktidarın küçük ortağı, 'Vatansız kalsın' diyor. Gelin bakalım bu ülke için kim daha fazla emek vermiş? Kendileri de biliyorlar bunu. MSB, daha ben yayına katıldıktan hemen sonra 'İftira' diyor. 'İftira' demeden önce araştırma yapılması gerek ve MSB bu hafta tekrar, 'Kimyasal silah kullanıldı demek iftiradır' dedi. Bu talimat değil de ne?

Şimdiye kadar Çağlayan'a geldiğimde hiç görmediğim bir güvenlik önlemi var. Sanki ben bu ülkenin, dünyanın en tehlikeli sanığıyım gibi davranılıyor. Planlanmış bir şeydir bu.  Burada bir ‘hakikat bükücülüğü’ var. Mütalaada diyor ki, 'silahlı terör örgütünün propagandasının yapılmasına aktif katılım yaptığım' söyleniyor. Bir tıbbi değerlendirmenin ön tanısını söylemek nasıl bir propaganda eylemi oluyor. Üstelik uzman sıfatıyla bu propagandayı sürdürdüğüm söyleniyor. Hangi propaganda. İnsanların akciğerlerindeki hasarın nasıl bir propaganda etkisi olduğunu merak ediyorum. Kimyasal silah olup olmadığının anlaşılması için bir inceleme yapılması gerekir. Bu araştırmayı da balistik uzmanlarının, kimya uzmanlarının, adli tabiplerin yapması gerekir. Ben burada tıbbi görüşümü açıklayıp, uzmanların araştırma yapması gerekir derken nasıl bir propaganda yaptığımı, silah kelimesini kullanmadan nasıl cebir fiillerini övdüğümü bilmiyorum.

Burada amacın ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Asıl amaç, TTB'nin ilk yasal kuruluş süreciyle beraber, ne yazık ki tüm siyasi yapıların görüşlerinden bağımsız olarak bu yaptıklarından pişman olduklarını görüyoruz. 'Böyle bir uzmanlık yapısını biz başımıza nasıl dert ettik' demenin pişmanlığı. Hani Cumhuriyet'in 100. yılını bitiriyoruz ya, önce merkez konseyi üyelerinin gözaltına alınması gerekiyor. Madem pişman oldunuz, böyle bir denetim organını başınıza bela ettiğiniz için kahrettiniz, o zaman yandaşlarınız çalışır, emek verir bizim gibi ve bizim gibi karşılıksız yapar, meslektaşlarının haklarını korumak için söz verir, o zaman da seçimlerde gayet başarılı olabilirler. Bizim seçimlerimiz gayet adil. Kontrol edebilirler. Ama böyle ele geçiremediniz. Yeni ele geçirme yöntemleri, hakkımda davalar açmak. Evet, dava açıldığında görevden alma davaları da açılmadı mı, merkez konseyi üyelerini.

"Ben teröristsem, hangi örgütten terörist olduğumu merak ediyorum

İktidarın küçük ortağının başkanı çıktı, 'Türk Tabipleri Birliği kapatılsın' dedi. Onlar böyle derken, bizim meslektaşlarımız kalktı bizi seçti. Bu da memnuniyetsizlik yarattı. Cumhurbaşkanı çıktı, 'TTB'nin başına nasıl bir terörist getirilir' dedi. Ben teröristsem, hangi örgütten terörist olduğumu merak ediyorum. Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan mı, insan hakları dernekleri mi? O dedikten sonra benim hakkımda kamu kurumlarının yöneticileri, yargı temsilcileri nasıl ayrılıkçı düşünebilirler. Ardından da beraat ettiğimiz davada istinaf davayı bozuyor, yeniden yargılama istiyor."

Avukat Eyüboğlu, heyetin dosyadan el çekmesini istedi

Fincancı'nın avukatı Meriç Eyüboğlu, usuli taleplerinin bile gerekçesiz reddedildiğini belirterek mahkemenin objektifliğini kaybettiğini söyledi. Mahkemeyi reddettiklerini açıklayan Eyüboğlu, heyetin dosyadan el çekmesini istedi.

Mahkeme ret talebini, “zamanında yapılmadığı ve mahkemeyi uzatmak amacıyla yapıldığı” gerekçesiyle kabul etmedi. Fincancı’nın tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme, davayı 11 Ocak 2023, saat 10.00’a erteledi.

Duruşma öncesinde Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi’ne gelenler Fincancı’nın serbest bırakılmasını istedi.

Davanın 23 Aralık’ta görülen ilk duruşmasında karar çıkmamıştı. Mahkeme heyeti duruşmayı altı gün sonraya, 29 Aralık saat 13.30’a ertelemişti.