Berlin'de yayımlanan ‘Tageszeitung' gazetesi Yunanistan'daki genel seçimlerde Syriza partisinin kazandığı zaferi şöyle yorumluyor:
“Hükümetin başarısızlığa uğraması kaçınılmaz değil miydi? Aleksis Tsipras sayısız hata yaptı. Avrupa Birliği'nin tasarruf şartlarının ret edildiği halk oylaması sonuçsuz kaldı. Ancak Avrupalı ortaklarının ülkeyi sefalete sürükleyen tasarruf sarmalının sona erdirilmesi şeklindeki Yunan taleplerini tartışmaya açmaya yanaşmadıkları bir gerçek. Vergi sistemindeki adaletsizliğin giderilmediği de. Bu durumda sol iktidara, iptal etmek istediği ve halkı olduğundan da kötü duruma düşüren eski reçeteleri aynen korumaktan başka çare kalmıyordu. Tsipras'ın bu yanlış politikayı uygulamış olması takdire layıktır. Çünkü Drahmi'ye dönme alternatifine başvursaydı, Yunanistan şimdikinden çok daha feci bir duruma düşerdi.”
‘Der neue Tag' adlı gazetenin Yunanistan seçimlerine ayırdığı yorumda Syriza'nın bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerektiğine işaret ediliyor:
“41 yaşındaki Yunanistan Başbakanı'nın bekleyen görevin ağırlığı karşısında ona imrenen olmasa gerektir. Yunanistan feci mali durumunun yanı sıra mülteci akınıyla da baş etmek zorunda. Tsipras ve kuracağı yeni koalisyon hükümeti Yunanistan'ı ayağa kaldırmayı başarmalıdır. Seçmen ona üçüncü bir şans tanımayacaktır.”
‘Kölner Stadt-Anzeiger' gazetesi Rusya'nın Suriye'deki askeri angajmanını arttırmasını şöyle yorumluyor:
“Batı, IŞİD ile mücadelede Rusya ile işbirliği yaparsa, Beşat Esat'ın desteklenmesine katlanmak zorunda kalır. Önemli olan, bu desteğin ne kadar süreceğidir. Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier buna razı olduğunu belli etti. Steinmeier, İngiltere Dışişleri Bakanı Philipp Hammond ile görüşmesinin ardından, ‘Esat'ın bir günde ya da bir ayda iktidardan uzaklaşmasının şart olmadığını', söyledi. Bu formül Almanya'nın şimdilik inandırıcılığını korumasına yeter. Ama nereye kadar? Moskova ilerde Şam'daki iktidar değişikliğini düşünmeye değer bulabilir. Ancak Vladimir Putin Esat'ın iktidardan uzaklaştırılmasının Suriye'nin siyasi oryantasyonunu etkilemesini istemez. Rusya'nın nüfuz alanı zaten iyice daraldı. Sadece Doğu Avrupa'da değil. Batı, Rusya'yı işbirliğine ikna etmek istiyorsa, Moskova'nın çıkarlarına saygılı olmak zorundadır. Doğu Avrupa'da yaptığı gibi değil.”
‘Rheinische Post' gazetesi mülteci krizine çözüm bulmak üzere tertiplenecek olan Avrupa Birliği (AB) zirvesiyle ilgili olarak şu yorumu yayınlamış:
“Şu günlerde AB belki de tarihinin en önemli sınavını veriyor. Kendini özgürlük, güvenlik ve adaletin vatanı olarak takdim eden bu müstesna devletler topluluğu İkinci Dünya Savaşı sonrasının en büyük insani felaketi karşısında müşterek tavır alabilecek mi? Avrupa mültecilerin adil dağılımında anlaşabilmelidir. Aydınlanma ve insan haklarının dokunulmazlığı fikri Avrupa'nın kılavuzu olmuştur. Ama aynı zamanda hukuk devleti de düzenli birlikte yaşamanın ana ilkesidir. İlticada hukukun zedelenmesine müsamaha edilemez. Şengen anlaşmasına olağanüstü şartlar karşısında ara verilmesi hukuk devletine ters düşmez, aksine hukuk devletinin gücünü gösterir. ‘Şengen olmazsa, Avrupa da olmaz' demek yanlıştır. Avrupa belki de ancak böyle ayakta kalabilir.”