Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, yaptığı yazılı açıklamada, “Gerçekleri araştırmakla yükümlü mahkeme, maalesef ülkemizin bilhassa son dönemde geçirdiği kritik süreçte bağımsız ve tarafsız hareket edemediği için müfterinin yalan sözlerini, kamuoyu önünde bir kez daha ispatlamak için tarafımıza yasal haklarımız kullandırmak yerine maalesef gerçekleri örtbas etmeyi tercih etmiştir” dedi.
“Türkiye’nin Ortadoğu’da çizilen yeni sınırlarının hayata geçirilmesi için bugün Şanlı Türk Ordusunun eski Komutanı da dahil olmak üzere bir çok muvazzaf ve emekli subayı gerçekte “Tutuklanmamış”, gerçekte “esir alınmıştır” diyen Tolon’un açıklaması şöyle:
“Türkiye’nin Ortadoğu’da çizilen yeni sınırlarının hayata geçirilmesi için bugün Şanlı Türk Ordusunun eski Komutanı da dahil olmak üzere bir çok muvazzaf ve emekli subayı gerçekte "TUTUKLANMAMIŞ", gerçekte "ESİR ALINMIŞTIR".
Eli kanlı terör örgütünün 2 numaralı yöneticisinin Silivri’de tanık olarak dinlenmesiyle TSK'nın sanık, PKK'nın tanık olarak kabul edildiğinin kamuoyuna ilan edilmesinin ardından, İmralı ile pazarlıkların başlatılması ve son olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmış bir müfterinin asılsız iddialarına dayalı olarak 6 yıl önce Malatya’da işlenmiş menfur cinayetlerle ilgili aleyhimde somut hiçbir delil bulunmamasına rağmen Mahkemece tutuklanmama karar verilmesi; elbette ki bir tesadüf değildir.
Bu davadaki tek tesadüf benim İnönü Üniversitesinin daveti üzerine konferans vermek için menfur cinayetlerin işlendiği gün, eşimle birlikte Malatya'ya gitmiş olmamdır. Benim, menfur cinayetle ilgili olduğu ileri sürülen kişiler ile hiçbir zaman, hiçbir yerde ve hiçbir şekilde görüşmem ya da herhangi bir irtibatım olmamıştır.
Malatya’daki Mahkeme, aynı konuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda verilen “Yetkisizlik Kararında” “OLAYIN AZMETTİRİCİSİ OLDUĞUMA DAİR HİÇBİR DELİL ELDE EDİLMEDİĞİNE” ilişkin somut değerlendirmeyi niçin göz ardı etmiştir?
Mahkeme; Genelkurmay Başkanlığı’nın TUSHAD isimli bir kuruluşun hiçbir tarihte kurulmadığı, hiçbir tarihte faaliyet göstermediği ve benim de, böylesi bir sanal kuruluşun başkanlığını hiçbir zaman yürütmediğime ilişkin RESMİ YAZISINA niçin itibar etmemiştir?
Her şeyden önemlisi Mahkeme Genel Kurmay Başkanlığının resmi yazısında yer alan “İlker Çınar isimli kişinin disiplinsizlik nedeniyle 1993 yılında TSK’nden ihraç edildiğini; bu tarihten sonra TSK’ne yeniden dönmek için yaptığı başvurunun da reddedildiğini ve dosyaya ibraz ettiği kimliğin de sahte olduğuna” ilişkin somut tespitlere itibar etmek yerine; nasıl olur da şahsım üzerinden gerçekte TSK’ni yıpratmak amacıyla asılsız iftiralarda bulunan ve bugüne kadar verdiği 11 adet ifadesinin her biri diğeri ile ÇELİŞEN bu İFTİRACININ beyanlarının doğru olduğuna karar vermiştir?
Mahkeme, menfur cinayetin üzerinden 6 yıl geçtikten sonra dosya kapsamında tutuklanmamı gerektirebilecek somut hiçbir delil bulunmamasına rağmen 18.01.2013 tarihinde tutuklanmama karar vermek suretiyle gerçekte beni değil TSK'ni yargıladığını kabul etmiştir. Nitekim, Mahkemenin tüm itirazlarımızı göz ardı ederek bu davanın hem sanığı, hem de sözde tanığı olan İlker Çınar isimli müfteriyi, Ceza Muhakemesi Kanununu hükümlerine aykırı olarak CELSE ARASINDA dinleyerek, savunma tarafının kendisine soru yöneltmesini kasıtlı olarak engellemesi ve yine hukuken sözlü olarak ifadesini alması gerekirken, benzeri görülmemiş şekilde elindeki yazılı iftiralarının okumasına imkan vermesi de, zaten YARGI VASITA KILINARAK bir başka HUKUK SUİKASTİNE DAHA KURBAN EDİLECEĞİMİN HABERCİSİ olmuştu.
Kısaca, GERÇEKLERİ ARAŞTIRMAKLA YÜKÜMLÜ MAHKEME, maalesef ülkemizin bilhassa son dönemde geçirdiği kritik süreçte BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ HAREKET EDEMEDİĞİ için MÜFTERİNİN YALAN SÖYLEDİĞİNİ, KAMUOYU ÖNÜNDE BİR KEZ DAHA İSPATLAMAK İÇİN TARAFIMIZA YASAL HAKLARIMIZI KULLANDIRMAK yerine maalesef GERÇEKLERİ ÖRTBAS ETMEYİ tercih etmiştir.
“TOPLUMSAL BARIŞ” elbetteki şahsımın ve tüm TSK mensuplarının ORTAK TEMENNİSİDİR.
Ancak, bu görüntü altında gerçekte ülkemizin yeniden şekillenmesi için sistematik biçimde yürütülen karalama kampanyaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılması ve itibarsızlaştırılması için Yargının vasıta kılınmasından dolayı utanç duyduğumu belirtir; ONURSUZ ÖZGÜRLÜĞE göre ŞEREFLİ ESARETİ tercih ettiğimi Aziz Milletime saygılarımla sunarım.