Türk Lirası'nın Amerikan Doları'na karşı son iki haftada yaşadığı değer kaybıyla mücadele etmek için Türk Lirası'nın kullanımı güçlü bir şekilde teşvik ediliyor.
Kamu kurumları art arda Türk Lirası'yla işlem yapma kararı aldığını açıklıyor, döviz varlıklarını TL'ye çevirdiklerini duyuruyor.
Türk Lirası'nın özendirilmesinin, Dolar'ın Türkiye ekonomisindeki hakimiyetini kırmak için yeterli olup olmayacağını dört ekonomistle konuştuk.
Ekonomistler, Türkiye içindeki ticari faaliyetlerde ve ihalelerde Türk Lirası kullanılması yönünde alınan kararların yerinde olduğunu aktarıyor.
Ancak Türk Lirası'nın değer kaybının önüne geçmek için uzun vadeli politikaların geliştirilmesi ve küresel piyasalardaki gelişmelerin Türkiye lehine olması gerektiğini de vurguluyorlar.
Ekonomist Arda Tunca, "Bir kampanya ile Türk Lirası'na geçmek doğru ama kalıcı bir prensibin ortaya konması ve kalıcı önlemler alınması tercih edilmeli" tespitinde bulunuyor.
Atılım Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ümit Akçay ise Türkiye ekonomisinde Dolar'ın geçerli bir para birimi olarak kullanılmasının önüne bu kampanyaların geçeceğine dair şüphe taşıdığını aktarıyor:
"Türkiye'deki dövizin iktisadi faaliyette yoğun bir şekilde kullanılıyor olmasında kamu kurumlarının etkisi ne kadarsa, bu kurumların döviz kullanmaktan vazgeçmelerinin etkisi de o kadar olacaktır. Bunun boyutunu tam olarak bilemiyoruz."
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selva Demiralp, ekonominin temelinde rasyonellik prensibinin yattığını belirterek ancak TL kullanımının avantajlı bir konuma getirilmesinin işe yarayacağı görüşünü aktarıyor:
"İktisadi birimleri belli bir doğrultuda hareket etmeye 'zorlamak' hiçbir zaman kalıcı bir çözüm getirmez. Bireyler rasyonel oldukları sürece kendileri açısından rasyonel olmayan bir adımı atmazlar. Eğer Dolar yerine TL kullanımı kişi için daha avantajlı hale getirilebilirse ancak o zaman kalıcı bir etki söz konusu olabilir."
Ekonomistlere göre Türkiye'deki kamu kurumlarının ve özel sektörün Türk Lirası'nın yanı sıra Dolar'ı neden tercih ettiğini saptamak gerekiyor.
Yerel para biriminin yerine veya paralelinde yabancı bir para biriminin kullanılması 'dolarizasyon' ya da 'para ikamesi' olarak tanımlanıyor.
Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, dolarizasyonun gerekçesi olarak 'ulusal para biriminin gücünü koruyamayacağına ilişkin duyulan beklentiyi' gösteriyor.
"Dolarizasyon veya bir diğer ifade ile para ikamesi; bir ülkede ulusal paranın satın alma gücünü koruyamayacağına ilişkin beklentilerden kaynaklanır. Eğer TL tasarruf yapan kişi veya kurum, kur artışının ve yabancı para faizinin toplam getirisinin TL faizinden daha yüksek olacağını beklerse para ikamesi gerçekleşir. Son yıllarda 'TL faizinin enflasyonun altında tutulma çabaları' yani TL tasarruf edenin negatif reel getiri ile 'ödüllendirilme' çabaları da para ikamesinin nedenlerinden biri."
Diğer yandan, kamu kurumlarının bugüne kadar Dolar'ı tercih etmesine gerekçe olarak Türk Lirası'na duyulan 'güvensizlik' gösteriliyor.
Ekonomist Tunca, "Türkiye'de, kamu kurumlarının da içinde yer aldığı çok sayıda sektör Dolar cinsinden fiyatlama yapma ya da mevduat tutma alışkanlığına sahip. Bunun açık anlamı, Türk Lirası'na güvensizliktir" diyor.
Atılım Üniversitesi'nden Doç. Dr. Akçay, kamu kurumlarından yapılan açıklamalar sayesinde çoğunun varlıklarını döviz olarak muhafaza ettiğini öğrendiğimizi vurguluyor. Akçay'a göre bunun bir sebebi TL'ye duyulan güvensizlik:
"Bu bir yanıyla, 2000'lerde dövizin ucuz olmasından, bir yanıyla da TL'ye olan güvensizlikten kaynaklanıyor. Anlaşılan, dövizde geçtiğimiz haftalarda yaşanan dalgalanmaya kadar Türkiye'de devlet kurumları resmi olarak TL ile değil dövizle işlem yapmayı alışkanlık haline getirmiş. Kimse de bugüne kadar bunu mesele edip üzerine gitmemiş."
'Dolarlarınızı bozdurun, altına, Türk Lirası'na çevirin' çağrısına
Türkiye'nin dört bir yanında esnaf, elinde dolar cinsinde bulunan paralarını bozdurup Türk Lirası'na geçen kişilere yönelik kampanyalar düzenledi.
Ekonomistler, özellikle özelleştirme ihalelerde Türk Lirası kullanılmasının geç kalınmış bir uygulama olduğunu belirterek doğabilecek bazı aksaklıkların altını çiziyor.
Atılım Üniversitesi'nden Doç. Dr. Akçay, "İhalelerde, özellikle döviz harcaması gerektirmeyen faaliyetlerle ilgili ihalelerde zaten neden dövizin kullanıldığını anlamak mümkün değildi" diyerek bu uygulamalarla 'bir hatadan dönüldüğünü' aktarıyor.
Ancak Akçay daha önceden dövizle yapılan köprü, otoyol ya da havaalanı gibi projelerde hazine garantisi söz konusu olacaksa, kur riskinin devlete aktarılmış olacağına dikkati çekiyor.
Akçay'a göre özellikle dövizle alınan doğalgaz TL ile satıldığında kur riskini devlet üstlenmiş olacak.
Prof. Dr. Uzunoğlu, "Kamu kurumlarının açtığı ihalelerde TL'yi esas alması tabii ki yerinde bir girişim" şeklinde görüş bildiriyor.
Uzunoğlu diğer yandan yabancı firmaların TL cinsinden ihalelere katılmasının önünde teknik engeller olabileceğini de vurguluyor:
"Örneğin büyük bir ihale alan yabancı firmanın iş makinelerini yabancı para cinsinden temin edip alacaklarını TL cinsinden tahsil etmesi firma açısından oldukça olumsuz bir ortam doğurabilir. Firmanın özellikle uzun vadeli hedge (koruma) işlemlerinde zorlanacağını da hesaba katmamız gerekiyor. Ancak bizim firmalarımızla TL anlaşmaları yapılabilir. Kısmen dolar talebinin önüne geçilmiş olacaktır."
Uzunoğlu, bugün döviz satan kamu kurumları ya da özel kurumların önümüzdeki dönemde borç veya ithalatları nedeniyle dövize ihtiyaç duyacağını belirterek, "Sonuçta ülkenin dış ticaret açığı ve borç ödemeleri için döviz gerekecek" diyor.
Ekonomist Tunca da ihalelerde ve Türkiye içindeki ticarette TL kullanılmasının 'gerçekçi tarafları' olduğunu söylüyor:
"Prensip olarak, bir ülkenin içindeki ticari işlem aracının yerli para birimi olması temel bir kural olmalı. Ancak, bunun bazı sektörlerde uygulanması mümkün olmayabilir" diyen Tunca, petrol ve türevlerine dayalı sektörlerde petrol fiyatını Dolar belirlediği için dövizden kaçışın mümkün olmayacağını aktarıyor.
Diğer yandan Türk Lirası'nın uluslararası rezerv para birimi olmaması dolayısıyla dış ticarette kullanılmasında sıkıntılar yaşanacağı görüşü ağır basıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Perşembe günü muhtarlar ile yaptığı toplantıda, dış ticarette yerel para birimleriyle ticaretin başlayacağını söyleyerek, "Rusya, Çin ve İran ile konuştum kendi paralarımızla alışveriş yapacağız" açıklamasında bulundu.
Koç Üniversitesi'nden Demiralp bu konuyla ilgili olarak, "Rusya, Çin ve İran ile Türkiye'nin ticaretine baktığımızda bir ticaret açığı görüyoruz. Bu ülkelere yaptığımız ihracat, oradan yaptığımız ithalattan daha büyük. Eğer her ülke kendi para birimi ile ihracat yaparsa, bizden aldıkları mal ve hizmete yapacakları ödemeden sonra bu ülkelerin elinde TL kalacak. Önce buna o ülkelerin razı olması gerekiyor" diyor.
Ekonomist Tunca ise bu duruma, "Hiçbir ülkenin merkez bankası rezervlerinde Türk Lirası tutmuyor. Ayrıca Türk Lirası, uluslararası ticarette bir değişim aracı değil. Bu durumda, dış ticarette nasıl Türk Lirası ağırlıklı bir döngüye geçebileceksiniz?" sorusuyla yaklaşıyor.
Peki Türk Lirası'nın değer kaybının önüne geçmek için TL kullanımını teşvik etmekten başka bir çare var mı?
Tunca'nın bu soruya verdiği yanıt net: "Türkiye, ekonomik reformlar yoluyla yerli üretimi, ithalata karşı ağır basan bir alternatif olarak ortaya koyamadığı sürece Dolar üzerinden fiyatlama alışkanlıklarını kıramaz."
Bu yüzden Tunca'ya göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politikalarının ve TCMB dışındaki ekonomi politikalarının paraya güveni artırması gerekiyor.
Ümit Akçay da TCMB'nin izlediği para politikasına işaret ediyor.
"Merkez bankası, ithal fiyatlarının enflasyonun oluşumunda etkili olması nedeniyle bir tercih yaptı ve enflasyonu düşürmek adına faizleri göreli olarak yüksek tutarak TL'nin güçlenmesine göz yumdu" diyen Akçay'a göre uluslararası gelişmeler nedeniyle bu politikalar şimdiye kadar işledi.
Ancak Akçay Donald Trump'ın yeni ABD başkanı seçilmesinin gelişmekte olan piyasalarda yarattığı sarsıntının etkisiyle bundan sonra bu politikaların geçerli olmayacağını söylüyor.
Prof. Dr. Uzunoğlu da TL'deki değer kaybının TL'nin kullanımının teşvik edilmesi ile önlenmesinin geçici olduğu görüşünde.
Uzunoğlu'na göre asıl sorun dış borç stoğu ve cari açık:
"Asıl sorun GSYİH'nın yüzde 60'ına ulaşmış olan dış borç stoğu ve GSYİH'nın % 4'ünden aşağı düşmeyen cari açık. Öncelikle Türkiye'nin büyümesinin de önündeki engel olan ithalat sorununun çözülmesi ve sonuçta döviz talebinin azaltılması gerekiyor. Sürekli değerli tutulmaya çalışılan Türk lirası ile ithalat sorununu çözmek çok zor."
Koç Üniversitesi'nden Doç. Dr. Demiralp, Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) faiz artırımlarına devam etmesinin Dolar'ın daha da güçlenmesini sağlayacağını hatırlatarak, "Bizim yapabileceğimiz, yükselen faiz nedeniyle ABD'ye kaçan parayı içeride tutabilmek için ne yapabiliriz onu düşünmek" diyor.
Burada da Demiralp'e göre TL getirisini artırmak yani reel faizi cazip bir seviyede tutmak gerekiyor:
"TL'nin değer kaybını önlemek için öncelikle enflasyonun yüzde 5'lik hedefe inmesi ve orada istikrar kazanması lazım."
Demiralp, TL'yi cazip hale getirebilmek için "yatırımlara uygun bir ortam yaratılması, iş hukukunun Batı standartlarına çekilebilmesi, demokratik, şeffaf bir hukuk devleti olduğumuzun yerli yabancı tüm yatırımcılara ispatlanması" gerektiğini de ayrıca vurguluyor.