Ekonomi

TL’nin değeri namusumuzdur

Güngör Uras, Türkiye'de Türk Lirası'nın her zaman değerli kalması için çabalanırken bunun iyi sonuçlar vermediğini vurguladı.

16 Mayıs 2011 03:00

T24 - Ocak-mart döneminde Türkiye'nin cari açığı 22.1 milyar olarak açıklandı. Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras, Türkiye'de Türk Lirası'nın her zaman değerli kalması için çabalanırken bunun iyi sonuçlar vermediğini vurguladı. Uras, "Ucuz dövizi, kıymetli TL’yi pek severler. Nasıl sevmesinler, bu sayede  piyasa canlanır, enflasyon düşer, ekonomi sanal da olsa büyür... Öte yanda, ihracat düşüyormuş, ithalat artıyormuş, cari açık sorunu ortaya çıkıyormuş. Eeee... Olacak o kadar. Gittiği yere kadar gider... Belki de hep gider... Unutmayınız... Bizler, Türk devletinin namusu olan Türk parasının değerini düşüreni alnından vuracağını söyleyen Büyük Türk Büyükleri’nin ahvadıyız!" dedi.

Güngör Uras'ın Milliyet gazetesinde "TL’nin değeri namusumuzdur(Namusumuzla oynamaya kalkanı biz alnından vururuz)" başlığıyla yayımlanan (16 Mayıs 2011) yazısı şöyle:


TL’nin değeri namusumuzdur (Namusumuzla oynamaya kalkanı biz alnından vururuz)


Ocak-mart döneminde cari açığımız (döviz açığımız) 22.1 milyar dolar oldu. Geçen yılın aynı döneminde 10 milyar dolardı.

Cari açığın arkasında dış ticaret açığı var. Dış ticaret açığı denen şey, ithalat için harcanan döviz ile, ihracattan gelen döviz arasındaki farktır. İthalatımız bir yılda yüzde 45 artıyor. İhracat artışımız yüzde 21 oranında. Bu nedenle ikisi arasındaki açık büyüyor.

Geçen yılın ilk 3 ayında dış ticaret açığı 12.4 milyar dolar idi, cari açık (döviz açığı) 10 milyar dolar oldu.

Bu yılın ilk 3 ayında dış ticaret açığı 24.5 milyar dolara tırmanınca, cari açık da 22.1 milyar dolara yükseldi.

Döviz ucuz oldukça (1) Gerçek anlamda, net döviz getirisi olan ihracatın artması, (2) İthalatın yavaşlaması imkânsızdır.

Ucuz döviz aynı zamanda (1) İçeride üretimin yapısını bozar. Ucuz ithal girdi içeride katma değer yaratımını, (2) İç tasarrufların artmasını engeller.

Cari açık sorunu ve de iç tasarrufların yetersizliği yeni bir konu değildir. Yıllardır Türk ekonomisinin ana konusudur.

Ama yıllardır da biz (1) Döviz ucuz olsun isteriz. (2) Tasarrufları artırmak, kemer sıkmak  bize zor gelir.


Biz dövizin ucuzunu severiz

Sayın okuyucularıma bir hikâye anlatacağım.

Yıl 1960. Askerler iktidara el koymuş.

Milli Birlik Hükümeti kurulmuş. Ekonomi zor durumda. Döviz de yok Türk Lirası da...

Maliye Bakanı olarak Kemal Kurdaş’ı  Washington’dan Ankara’ya çağırmışlar Kemal Kurdaş (1920-2011) Maliye müfettişi iken ABD’de IMF’de çalışmaya gitmiş. Hem Türk maliyesini biliyor, hem de dışarıda olan bitenden haberdar.

Milli Birlik Hükümeti’nin ilk bakanlar kurulu toplantısına katılır... Toplantıya başkanlık eden   Cemal Gürsel ve hükümetteki Milli Birlik Komitesi üyeleri askeri üniformaları ile masanın etrafına dizilmişler. Cemal Gürsel “Sayın Maliye Bakanı” der, “Döviz yok. Türk parası yok. Ne yapacaksınız?”

Kemal Kurdaş hazırlıklı. Başlar anlatmaya, “Önce tasarruf tedbirlerine ihtiyacımız var. Türk Lirası kaynak yaratacağız. Bu arada döviz sorununu çözmek için devalüasyon yapmaya mecburuz”

“Devalüasyon yapmaya mecburuz” der demez masanın karşı köşesinde oturan üniformalı Milli Birlik Komitesi üyesi binbaşı   söz alır. “Devalüasyon yapacaksınız da, ne yapacaksınız?”


Para bizim canımız, feda olsun kanımız

Kemal Kurdaş, “Türk Lirası çok değerli. Türk Lirası’nın değerini düşüreceğim binbaşım...” der demez binbaşı ayağa kalkar. Belinden tabancasını çıkararak, masanın üzerine küttt diye bırakır... Ve nefesi çıktığı kadar bağırır. “Türk Parası, bu devletin namusudur... Ben bu devletin namusu olan Türk parasının değeri ile oynamaya kalkanı alnından vururum...”

(Kemal Kurdaş Maliye Bakanlığı’nda 1 yıl kaldı. Daha sonra ODTÜ’nün rektörlüğüne getirildi. 8 yıllık rektörlük döneminde üniversitenin kampusünün inşaasında ve öğretim kalitesinin yükseltilmesinde büyük katkısı oldu.)

Sayın okuyucularım Kemal Kurdaş hikâyesi ne ölçüde gerçek, ne ölçüde abartılıdır bilemem ama, yıllardır Ankara’da anlatılır.

Ama şu bir gerçek ki, bizde iktidar olan politikacılar paranın değerini düşürmekten pek korkarlar. Ucuz dövizi, kıymetli TL’yi pek severler. Nasıl sevmesinler, bu sayede  piyasa canlanır, enflasyon düşer, ekonomi sanal da olsa büyür... Öte yanda, ihracat düşüyormuş, ithalat artıyormuş, cari açık sorunu ortaya çıkıyormuş. Eeee... Olacak o kadar. Gittiği yere kadar gider... Belki de hep gider...

Unutmayınız... Bizler, Türk devletinin namusu olan Türk parasının değerini düşüreni alnından vuracağını söyleyen Büyük Türk Büyükleri’nin ahvadıyız!