Türk Lirası'nın bu yıl yaşadığı büyük değer kaybı, kullandıkları kağıtların ithal olması nedeniyle yazılı basını sarstı.
Çin'in kağıt ihracatçısı pozisyonundan kağıt ithalatçısı konumuna geçmesi sonucu kağıt fiyatlarının bu yıl dolar cinsinden de artması, basının kağıt giderlerindeki artışın daha da büyümesine yol açtı.
Ulusal basından yerel basına, dergilerden yayınevlerine kadar tüm yazılı basında etkisini hissettiren bu durumun olası sonuçlarını, çıkış yollarını ve hükümetten beklentileri sektörden temsilcilere sorduk.
Ulusal gazetelerin bir kısmı fiyatlarına zam yaparken Aydınlık, kağıt bulamadığı için Kurban Bayramı'nda üç gün basılamadı, bunu baskıya ara vermeden önceki son gününde manşetten okurlarına duyurdu.
Gazetenin genel yayın yönetmeni Mustafa İlker Yücel, bayram öncesinde kendisinin de işini bırakıp "kağıt peşinde koşmak zorunda kaldığını", ancak yeterli kağıt bulunamayınca ara verdiklerini söylüyor:
"Aralık ayında tonu bin liralarda olan gazete kağıdı beş bin lirayı aşmış durumda."
Yücel, bu soruna karşı kısa ve uzun vadede farklı çözümlerin olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
"Kısa vadede basın ilan gelirlerinin hızlıca artırılması, kağıt ithalatında verginin azaltılması lazım.
"Uzun vadede ise kağıt fabrikası kurulmalı."
Yücel, ekonomik şartlardan ötürü Ege ekini kapatmak zorunda kaldıklarını, haftalık kitap ekinin de bu hafta çıkamayacağını fakat sonraki haftalarda tekrar yayımlamak için uğraştıklarını söylüyor:
"Türkiye'de iki gazete kaldı yalnızca haftalık kitap eki veren. Türkiye kağıtsız kalırsa entelektüel çöl olur."
Gazetelerin bankalardan kredi alamadığını, hükümetin inşaat sektöründe olduğu gibi basın sektörüne de teşvik vermesi gerektiğini belirten Yücel, Ankara'da Dışişleri ve Ticaret Bakanlıkları ile görüşerek sektörün sorunlarına çözüm önerilerini sunacaklarını, bu öneriler Türkiye'nin en fazla kağıt ithal ettiği ülkelerden olan Rusya'dan bakanlar ile karşılıklı bir anlaşma yapılması, devletin kağıtları sübvanse etmesi, arasında Basın İlan Kurumu'nun (BİK) gazetelere verdiği ilanların ücretlerinin enflasyon oranında artırılması gibi fikirler olduğunu söylüyor.
Ekonomik önlemler açısından yakın tarihte 20 sayfadan 16'ya indiklerini, çalışan sayısını da yarı yarıya azalttıklarını belirtiyor.
Yücel BİK'in ve diğer kamu kurumlarının ilanlarını "hükümet gazetelerine" sıklıkla verirken, muhalif gazetelere vermemesinden şikâyetçi.
Aynı şikâyeti BirGün Yönetim Kurulu Başkanı ve İmtiyaz Sahibi İbrahim Aydın da dile getiriyor:
"Basını destekleyen genel bir politika yok. Özel politikaları var hükümetin, o da kendi yandaş gazetelerine devlet ilanlarını ve olanaklarını aktarmak. Muhalif olanların kendi başlarının çaresine bakması isteniyor. Buna dikkat çekmek istiyoruz.
"Vergi indirimleri, kağıt teşviki getirilmesi, gümrük vergisinin azaltılmasını ve aynı zamanda Türkiye'de kağıdın üretilmesini talep ediyoruz."
Çalıştıkları matbaanın 4-5 aylık kağıt stokuna sahip olduğunu, bu yüzden kağıt bulmakta sıkıntı yaşamadıklarını belirten Aydın, yine de stoktaki kağıdı güncel döviz kurundan kullanabildiklerini, bunun da kendilerine ciddi bir maliyet yarattığını söylüyor.
"Fiyat artırmayı düşünüyoruz ama bu ister istemez okuru etkiliyor, insanların zaten harcamalarını olabildiğince kıstığı bir dönemdeyiz" diyen Aydın, giderlerdeki artışın yanında gelirlerinin de azaldığına dikkat çekiyor:
"Özel sektörün reklamlarındaki azalmayı çok net olarak görüyoruz. Bazı reklam firmaları da söylüyor, şirketlerin verdikleri kampanya reklamları durdu. Bize zaten çok fazla ilan gelmiyordu, genelde bir anda gelen kampanya ilanları oluyordu fakat bu ara onlar da kesildi."
Aydın ile görüşmemizin ardından fiyat artırarak 2,5 TL'ye çıkan gazetenin aldığı ekonomik önlemler ise şöyle:
"Maliyeti olabildiğince kısmayı düşünüyoruz ama zaten çekilebildiğimiz kadar geri çekilmiş durumdayız. Sayfa sayımız 16, bunu daha fazla azaltamayız. Bu yüzden taşra ve kent baskılarında sayfa değişimini azaltarak kalıp maliyetini kısmaya çalışıyoruz. Kalıp fiyatları da dövize endeksli.
"Baskı adetini azaltıp iadeleri düşürmeye çalışıyoruz. Diyelim bir bayiye 20 adet gönderiyoruz, ortalama 10 adet satılıyor. Oralara gönderdiğimiz sayıyı düşürerek iade edilen gazete oranını azaltmak istiyoruz. Ama bu da okurun bayide gazeteyi bulamaması, gazetelerin tükenmesi riskini doğuruyor. Şu an ortalama yüzde 40 iade oluyor, bunu olabildiğince düşürmeye çalışıyoruz."
Arkasında büyük bir sermaye grubu bulunmayan bir diğer gazete olan Cumhuriyet'in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Faruk Eren de "TL'nin bu kadar hızla değer kaybetmesi sonucunda bir süre sonra gazeteyi basmakta zorlanacağız" diyor.
Kağıt maliyetinin gazetenin tüm giderleri arasında yaklaşık yüzde 20 yer tuttuğunu belirten Eren, bunun dışındaki baskı, bilgisayar, ajans abonelikleri gibi maliyetleri de katınca gazetelerin giderlerinin yüzde 60'ının dövize endeksli olduğunu söylüyor.
Hükümetten taleplerini ise şöyle sıralıyor:
"Kağıttaki vergilerin düşürülmesini talep ediyoruz öncelikle. Daha önce aralarında AKP'nin de bulunduğu çeşitli iktidarlar tarafından özelleştirme adı altında yok edilen yerli kağıt üretimine yeniden başlanılması ve esas olarak demokratikleşme talep ediyoruz. Çünkü tüm bu belaların önemli bir nedeninin de antidemokratik yönetim anlayışı olduğuna inanıyorum."
Kağıt fiyatlarındaki artış yalnızca bu gazeteleri değil, büyük sermaye gruplarına ait gazeteleri de etkiliyor.
Bu yıl Doğan Holding'den Demirören Holding'e satılan Hürriyet'in Yazıişleri Müdürü Gökçe Aytulu, "Kağıt maliyetlerindeki artış tüm gazeteler gibi Hürriyet'i de etkiliyor" diyor ve ekliyor:
"Güncel durumda günlük gazeteyi yaparken, gazeteye gelen reklamlarla sayfa sayısı belli oranlardadır. Bu bir kâr maliyet hesaplamasıyla yapılır. Eğer ilan sayısı çok yüksek değilse sayfa sayılarında biraz düşmeye gidebilir. Bayram süresince bunu yaşadık, Hürriyet'in normal sayfa sayısına göre daha az sayfayla çıktığı günler oldu."
Özel sektörün verdiği reklam miktarının bir iki yıl öncesine göre azaldığını söyleyen Aytulu, krizin bir yanıtla da fırsat olduğunu söylüyor:
"Dünyada yazılı basına yönelik dijitalleşme sürecinde dönüşüm kaçınılmaz gözüküyor.
"Hem Kuzey Amerika hem Avrupa basınında yeni medya düzeninde kağıt gazetenin ömrüne yönelik bir sürü vizyon var ama bunu basılı gazetenin tamamen yok olacağı anlamına geldiğini düşünmüyorum. Fakat daha kaliteli, daha nitelikli, daha seçici bir şekilde dijital mecraya yönelik işlerin yapılması için bir fırsat olarak da görüyorum ben bunu."
Aytulu'nun yazılı basının sorunlarına çözüm için önerisi de öncelikle kağıt ithalatında KDV'nin yüzde 1 gibi bir seviyeye indirilmesi, ardından da Türkiye'de kağıt üretimi:
"Bu özellikle yerel gazeteleri ve ana akımın dışındaki gazeteleri rahatlatacak bir uygulama olabilir diye düşünüyorum."
Diğer ulusal gazetelerden Sabah, Yeni Şafak, Akşam ve Star yetkilileri konuyla ilgili görüşme talebimize olumlu bir yanıt vermedi.
Ulusal gazetelerin aksine, İzmir'deki yerel gazeteler daha farklı bir hamlede bulundu: Bölgede yayımlanan yedi yerel gazete pazarları baskı yapmama kararı aldı.
Pazar gününden itibaren haftada altı gün yayınlanmaya başlayan gazetelerden Yenigün'ün Genel Koordinatörü Eyüphan Gündoğdu, gazetelerin bayi satışlarının düştüğü, okurların gazete alma alışkanlığını kaybettiği bir dönemde yaşanan maliyet artışının kendilerini bu karara ittiğini söylüyor:
"Yasal olarak yerel gazetelerin haftada bir gün çıkmama hakkı var. Biz de bölgedeki diğer gazetelerle konuştuk ve rekabete zarar vermemesi açısından her gazetenin aynı gün, yani pazarları yayımlanmamasına karar verdik.
"Pazarları verilen basın ilanlar için de BİK ile görüşerek izin aldık. İzmir gazetelerine pazarları ilan verilmeyecek."
Son dönemde 16 sayfadan 12'ye inen ve renkli sayfalarını da azaltan gazete, dini bayramlarda da yayınlanmayacak:
"Gazetenin maliyeti 46 kuruş, bayide 25 kuruşa satılıyor, aradaki farkı reklamla dengelememiz gerekiyor ama bizim bölgemizde yerel basına basın ilan dışında pek özel sektör reklamı gelmiyor. Ege'de reklam için ulusal gazeteler tercih ediliyor."
Gündoğdu İzmir'deki gazeteler olarak kooperatif kurarak gazete basımını bu kooperatif üzerinden tek elden yapılmasını değerlendirdiklerini de ekliyor.
Gazetelerin yanı sıra dergiler de kağıt fiyatındaki artışlardan etkilendi.
Mizah dergisi Uykusuz geçen hafta fiyatına yüzde 25 zam yaptı ve 4 liradan 5 liraya çıktı. Halihazırda 5 liraya satılan LeMan'ın Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Akgün ise fiyatlarını daha fazla artıramayacağını söylüyor:
"Fiyat artırmayı tabii ki düşündük ama daha fazlasını kaldıracak durumda değil okurlarımız. Bunun makul bir fiyatta olması gerekiyor, çok fazla düşünmeden alınabilmesi gerekiyor. Bizim okurlarımızın çoğu genç insanlar, harçlıkla, krediyle, bursla yaşayan insanlar."
LeMan fiyat artırmak yerine bir haftalığına boyut küçültmeyi tercih etti.
https://twitter.com/lemandergisi/status/1034771119662870529Bunu kağıt sorununa dikkat çekmek için yaptıkları bir espri olarak tanımlayan Akgün, "Çok fazla yapılabilecek bir şey yok doğrusu. Yayıncılık açısından ne yapabilirsiniz ki? Biz arada bu tip çıkışlar yapıyoruz ama bizi de durma noktasına, kontak kapatma noktasına getirebilir bu durum" diyor ve ekliyor:
"Sonuçta da bugün çok büyük bir kriz ve felaket yaşanıyor. Yayıncılık durma noktasına geldi. Ülkede sıfır kağıt üretimi var. Çok uzun bir süreli yayın geleneği olan, pek çok gazete ve dergi şu an çok büyük bir kriz yaşıyor, havuz medyası hariç.
"Kültür hayatını, aktüel yayıncılık hayatını belirleyen bütün damarlar tıkanmış durumda. Bu durum mizah dergilerinin geleceğini çok büyük tehlikeye atıyor.
"Hükümetin gözünde muteber bir yerde değiliz. Ama mutlaka yayıncılıkla ilgili bir önlem alınmak zorunda. Kitap yayıncılığını da süreli yayıncılığı da öldürecek bir noktada.
"Yayıncılık vergilerinde indirimler veya başka bir takım indirimler gibi yardımlar gerekiyor, bunun dünyada da örnekleri var."
Kağıt fiyatlarındaki artıştan süreli yayınların yanı sıra yayınevleri de etkileniyor.
Oğlak Yayınları Yayın Yönetmeni Senay Haznedaroğlu, yayıncılık sektörünün her zaman hükümetler tarafından yalnız bırakıldığını, zor dönemlerde turizm veya diğer sektörler gibi kurtarılması için girişimlerde bulunulmadığını söylüyor.
Bu nedenle yayıncıların diğer sektörlere göre daha temkinli davranmaya alışkın olduğunu belirten Haznedaroğlu, "Yayıncılar tüm ekonomik ve siyasi krizleri, yaşadıkları kayıplara rağmen atlatmayı bilir" diyor.
Yine de önlerinde zorlu bir dönem olduğunu söyleyen Haznedaroğlu, "Dövizle satın aldığımız hammadde ve hizmetler dışında ülkemizdeki birçok kaynağın birim fiyatı da dövize endeksli" diyor.
Bu dönemde ajanslar ve yabancı yayıncıların yanı sıra okurların da kendileriyle dayanışma göstermesini beklediklerini anlatıyor ve ekliyor:
"Belki daha az risk almaya yöneleceğiz, belki bazı konularda kısıntıya gideceğiz ama bu donemi de tabii ki atlatacağız. En azından bazı yayıncılar açısından yayıncılık bir yatırım konusu olmaktan daha fazla bir şeydir. O nedenle de vazgeçmemiz pek söz konusu değil."