İngiliz The Times gazetesinde yayımlanan bir makalede, İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın aile geçmişi nedeniyle hem Ermenilerle hem de Türkiye ile yakın bağları olmasına karşın Dağlık Karabağ'da yaşanan çatışmalarla ilgili bugüne kadar hiç açıklama yapmadığına dikkat çekildi.
Gazetenin bugünkü sayısında Orta Doğu muhabiri Richard Spencer imzasıyla "Ermenilerin savaşı kızışırken, tarih Johnson'ı çağırıyor" başlıklı bir makale yayımlandı.
Makalede, Johnson ile geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın telefonda yaptığı görüşmede Dağlık Karabağ'daki çatışmaların ele alındığı hatırlatıldı ancak İngiliz Başbakanı'nın bu görüşmeyle ilgili açıklama dışında konu hakkında kamuoyu önünde herhangi bir şey söylemediği vurgulandı.
Spencer, "Yine de Johnson'ın bir İngiliz vatandaşı olarak kendi kimliğinin şekillenmesi sadece büyük dedesinin bir dönem içişleri bakanlığı yaptığı Türkiye ile değil, aynı zamanda Ermenilerin kaderiyle de yakından bağlantılı. 1922 yılında öldürülen büyük dedesinin hayatını kaybetmesinde kısmen Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilere yönelik soykırımından kaynaklandı. Büyük dedesi, hükümetteki diğer bazı isimlerin tepkisine rağmen yaşananları kamuoyunun dikkatine sunmak istiyordu" dedi ve şu ifadelere yer verdi:
"Başbakanın büyük dedesi Ali Kemal, bir gazeteciydi, sonra siyasete girdi. Liberal ve İngiltere yanlısı görüşleriyle tanınıyordu. Karısı Winifred Brun, İngilizdi ve 1909 yılında sürgünde oldukları Bournemouth'ta oğulları Osman Wilfred dünyaya geldi.
"Doğum sırasında Winifred'in hayatını kaybetmesinin ardından Ali Kemal de Türkiye'ye döndü ve Osman'ı da karısının ailesinin yanına bıraktı. Çocuğun savaş döneminde Türklere yönelik olumsuz önyargıdan etkilenmemesi için anneannesinin soyadını verip, adını da Wilfred Johnson olarak değiştirdiler. Başbakan'ın birkaç ay önce doğan oğluna adını verdiği Wilfred, Başbakan'ın babası Stanley Johnson'ın babasıydı.
"Ali Kemal, Atatürk ve millici hareketin yükselişine karşı çıkmak üzere Türk siyasetine geri döndü. Yeni kurulacak Türk devletinin İngiliz mandası altında olması gerektiğini savunuyor ve Ermenilere yönelik 1915'te başlayan katliamı da kınıyordu."
'Sessizlik, Türkiye ve Rusya ile ilişkilerden duyulan tedirginliği yansıtıyor'
Makalede, Ali Kemal'in 1922 yılında Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan Otel'de bulunan berber dükkanından kaçırıldıktan sonra "İngilizlere çalışan bir hain" olduğu gerekçesiyle İzmit'te linç edildiği ve göğsüne de "Artin Kemal" yazıldığı hatırlatıldı.
Richard Spencer, "bugün bile soykırım suçlamasını reddeden" Türkiye'nin, Dağlık Karabağ'daki çatışmalar sırasında Azerbaycan'a verdiği desteğin önemli rol oynadığını belirtti.
Spencer, "Bayraktar İHA'larının tedariki, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ çatışmasındaki askeri stratejisinde kilit önem taşıyor ve Türk medyası da bu krizle birlikte milliyetçi duyguları pompalayan yayınlar yapıyor. Ermeni tarafı da aslında fanatikçe davranarak, 'soykırım' söylemini sürdürüyor" dedi ve yazıyı şu ifadelerle tamamladı:
"İngiltere'nin bu olaya dahil olmak istememesi, Avrupa'nın Türkiye ve genel anlamda Ermenistan'ı desteklediği düşünülen Rusya ile ilişkilerinden duyduğu tedirginliği yansıtıyor. Başbakanlık kaynakları, Johnson'ın aile geçmişinin hükümetin politikalarını etkilediği yönündeki iddiaları güçlü bir şekilde 'bastıracaklarını' söylüyor."