Times yazarı Roger Boyes "Türkiye ve Rusya'nın mantık evliliği" başlıklı makalesinde, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batı'dan uzaklaşıp, Putin'e doğru yaklaşmasının Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi anlamına geleceğini" söyledi.
Büyükelçi suikastını "Moskova ve Ankara arasındaki oyunun kurallarını değiştiren ittifakı önlemek için yapılan başarısız bir girişim" diye niteleyen Times yazarı, Türkiye, Rusya ve İran'ın birbirleriyle en iyi dostlar olmasa bile, kendilerini Suriye'deki güç bölüşümü için konumlandırdıklarını anlatıyor. "Bölgedeki en kör diplomat bile kuralların yeniden yazıldığını görüyor" diyen Boyes, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönünü içine oturmuş bir Avrupa'dan Vladimir Putin'e çevirebileceğini vurguluyor.
Boyes, Erdoğan'ın son beş yıldır Esad karşıtlarına yardım ettiğini, İran ve Rusya'nın ise Esad'ı iktidarda tutmak için mücadele ettiğini hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor;
"Şu anda Esad'ın geleceği Türk lider için biraz daha önemsiz bir öncelik. Önceliği Türkiye-Suriye sınırındaki bölgelerin, ayrı bir Kürdistan için yerleşimleri birbirine bağlamaya çalışan, Kürt YPG örgütü için bir sıçrama tahtası olmaması. Ankara ve Kremlin arasında perde arkasında kurulan temaslar, cephede değiş tokuşlar üretti. Rusya Türk birliklerinin Halep'in kuzeyinde Kürtlerle savaşmasını görmezden gelirken, Türkiye Halep'teki Özgür Suriye birliklerini sessizce terk etti. Erdoğan'ın muhalifleri desteklemekten hesaplı geri çekilesi zor durumlarının altını çizdi. Suudi Arabistan Yemen'deki savaşına konsantre olurken, Katar Türk desteği olmadan adım atamaz. O zaman, Erdoğan Esad karşıtı isyancıların Moskova'ya teslim edilmesindeki rolünü oynuyor. Tükenmiş muhalifler, kuzeye Türkler 'in koruması yerine, batıya doğru, Ruslar tarafından bıkıp usanmadan bombalanacakları İdlib'e yönelecek."
Bu durumun "Erdoğan'ı Putin'le kucaklaşmaktan alıkoymayacağını" söyleyen Boyes, Erdoğan'ın Şangay İşbirliği Örgütü'ne girme niyetinden bahsettiğini söylüyor ve "Erdoğan Donald Trump yönetiminin dikkatini çekmek için blöf de yapıyor olabilir." diyor. Yazar, "Erdoğan'ın Batı'yla ilişkileri minimuma indirerek kendini garanti altına alabiliyor olabileceğini, yumurtalarının çoğunu Putin'in sepetine koyarken, ABD'yle ilişkileri NATO üzerinden, AB'yle ilişkileri de istediği gibi göre açıp kapattığı bir mülteci anlaşması üzerinden yürütebileceğini de vurguluyor."
Boyes şöyle devam ediyor;
Bana Erdoğan tercihini yapmış ya da yapmak üzereymiş gibi geliyor. Gün be gün Erdoğan'ın Batı'dan çok Putin'e yaklaştığı daha açık görülüyor. Trump Erdoğan'a saygı duyduğunu söyledi ama yeni başkanın Türk hükümetinin istediği tek şeyi, ABD'de yaşayan Erdoğan'ın ezeli rakibi din adamı Fethullah Gülen'i verip veremeyeceği belli değil. Erdoğan, Temmuz'da kendisine karşı yapılan askeri darbe girişimi iddiasıyla Gülen'i yargılamak istiyor. Askeri personelinin üçte birini tasfiye eden Erdoğan'ın Pentagon'daki konumu aynı değil. Avrupa Birliği ise, insan hakları ihlalleri ve cumhurbaşkanının otokratik güçleri elinde toplaması nedeniyle vaat ettiği nakit parayı vermeyerek Türkiye'nin lider kadrosunu sürekli öfkelendiriyor. Erdoğan ise idam cezasını geri getiren ve AB'yle tüm ilişkileri kopartabilecek herhangi bir yasayı onaylayacağını söylüyor. Ve hesaplanmış bir rahatlıkla ülkesinde AB'ye gitmeye çok istekli iki milyon Suriyeli olduğundan bahsediyor."
Trump'ın en azından, karşılıklı çıkar söz konusu olduğunda güçlü liderlerle anlaşmalar yapıp, Washington üretimi liberal dünya düzeni vizyonunu empoze etmeyeceğini söyleyen Boyes, bu durumun Putin için de çekici olduğunu belirtiyor ve yazıya şu satırlarla son veriyor;
Ancak Putin ve Erdoğan şüpheci liderler. Amerikan sistemini okumaları Trump'ınh güçlü lobilerin esiri olacağı yönünde. Her ikisi de ayakta kalan liderler ve 2024'e dek iktidarda kalabilirler. Bu, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek ve bozulmuş bir Batı'nın bölgede hızla kaçışını izlemek için yeterli zaman. Sinizmleri ödüllendiriliyor. İran'la birlikte bölgedeki tek seçenek oldular. Şeytan ekseni 2.0"