ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Donald Trump'ın Ocak ayında ABD Başkanı olarak göreve başlamasının ardından Türkiye'ye gelen en üst düzey Amerikalı yetkili oldu.
İki ülke arasında son iki yıldır neredeyse kemikleşen iki konu bir kez daha masadaydı: Türkiye'nin "terör örgütü" olarak gördüğü, ABD'nin ise Suriye'de IŞİD'e karşı işbirliği yaptığı YPG ve hükümetin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğunu vurguladığı Fethullah Gülen'in iadesi.
Trump'ın göreve gelmesi, Ankara'daki siyaset çevrelerinde, bu iki başlıkta, Türkiye'nin hassasiyetleri doğrultusunda adım atılacağına ilişkin bir beklenti atmıştı ancak uzmanlar bu beklentinin bir karşılığı olduğu konusunda pek iyimser değil.
İki ülkenin dışişleri bakanlarının açıklamalarındaki çoğunlukla ketum; bazen ise Obama dönemindeki sıkıntılı geçmişi hatırlatan ifadeleri da bu temkinli tutumu destekler nitelikte.
Masada konuşulan konuların kritik önemine karşın, özellikle Trump tarafından dışişleri bakanlığına getirilmeden önce bir işadamı olan Tillerson'ın gazetecilerin açık sorularına yanıt vermekten kaçınması kritik konularda bir görüş birliğine varılamadığını gösterir gibi görünüyor.
Çavuşoğlu'ndan ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'a sitem: Terör örgütüne destek bizi üzdüFinancial Times: Tillerson, Türkiye ile gerilimi azaltamadı'nin sorularını yanıtlayan uzmanlar da de Tillerson'ın ziyaretinin amacının, Türkiye'nin taleplerine hitap etmek değil, tersi yönünde alınan kararların varlığı ışığında "Türkiye'yi sakinleştirmek" olduğunu söylüyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu The German Marshall Fund'ın (GMF) Ankara ofisi direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, "[ABD açısından] Tillerson'ın bu ziyaretinden beklenebilecek en önemli sonuç Türkiye'yi sakinleştirmekti. Tillerson Türkiye'nin taleplerinin reddedildiği bir ortamda Türkiye'yi sakinleştirmek için geldi" diyor.
Yıllardır Orta Doğu'yu yakından takip eden gazeteci ve Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Bora Bayraktar da benzer bir noktayı vurgulayarak ziyaretin, "Türkiye'yi sakinleştirmeye, yatıştırmaya yönelik" olduğunu ancak bunun Türkiye tarafında karşılığı olmadığını söylüyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'ndan (SETA) Muhittin Ataman da toplantının olumlu bir havada geçmediğini aktarıyor:
"Toplantının öngörülenden uzun sürmüş olması bile aslında iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar sorunlu olduğunun göstergesidir."
ABD her ne kadar resmi olarak bir açıklama yapmasa da Trump yönetiminin göreve geldikten sonra yaptığı değerlendirmelerde, IŞİD'in kalesi Rakka'ya yönelik operasyonu YPG'nin öncülüğünü yaptığı Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte yapacağı görülüyor.
Son bir haftadır Rakka'nın çeperine yönelik ilk operasyonlarda YPG'nin varlığı da açıkça görülüyor.
Türkiye bu konuda ABD yönetimine üst düzeyde çağrıda bulunmuş ve yapılan görüşmelerde, ABD'nin, YPG'nin de içinde bulunduğu gruplar yerine Türkiye ile Rakka operasyonunu gerçekleştirmesini öngören bir plan sunmuştu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün ortak basın açıklamasında bunu biraz da sitemkâr şekilde şu sözlerle tekrarladı:
"10-20 bin kişilik bir örgütü yenemiyorsak, başka terör örgütüne ihtiyaç duyuyorsak, zaten bir sorun var demektir."
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk dış siyaseti, özellikle son altı ayda Rakka operasyonunun Türkiye'nin katılımı ve desteğiyle yapılması konusunda ABD'yi ikna etmeye çalışıyor ve bu yönde açıklamaları kamuoyuyla paylaşıyordu.
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford ve CIA Başkanı Mike Pompeo'nun Türkiye ziyaretleri de bu ihtimalin iki ülke arasında üst düzey görüşmelerle değerlendirdiği ve bunun uzak bir ihtimal olmadığı değerlendirmelerine neden olmuştu.
Ancak Bora Bayraktar, Tillerson'ın ziyaretinden bir gün önce Fırat Kalkanı Harekâtı'nın bittiğinin açıklanmasının aynı zamanda Rakka ile ilgili son durumun da bir kabulü anlamına geldiğini belirtiyor.
Bu toplantının asıl amacının özellikle Rakka operasyonu konusunda Türkiye'nin tepkisini hafifletmek olduğunu vurgulayan Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen ise bunun bir sonraki aşamasına ilişkin noktalara dikkat çekiyor:
"Bunun için de [Tillerson] Rakka operasyonu sonrasında Türkiye'nin endişelerini giderecek bazı taahhütlerde bulundu diye düşünüyorum."
YPG'nin Suriye'de bugün oynadığı rolün değişmeyeceğini anlayan Ankara'nın, Rakka sonrası resme odaklandığı düşünülürken, toplantının Türkiye açısından ikinci önemli başlığı Fethullah Gülen konusunun ne şekilde ele alındığı ise basın toplantısına yansımadı.
Ancak SETA'dan Muhittin Ataman, bu konuda iyimser bir yaklaşım ile ABD'nin Türkiye'nin taleplerine orta vadede karşılık verebileceğini söylüyor.
Ataman, 'Suriye, PKK/PYD, FETÖ, ekonomik ilişkiler konularında Türkiye haklıdır ve bu konularda ABD'den tavır değişikliği beklemektedir. Orta vadede, ABD'nin bu konularda Türkiye'nin beklentilerine, en azından bazı konularda, cevap vereceğini düşünüyorum" diyor.
İki ülke arasında ilişkiler Trump'ın seçilmesinden sonra Türkiye tarafından temkinli bir iyimserlik ile yürütülse de bugüne kadar yapılan askeri ve siyasi üst düzey görüşmelerde Ankara'nın aradığını bulamadığı söylenebilir.
Bundan sonra ise gözler hem Suriye'deki gelişmelerde, hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Donald Trump arasında ancak 16 Nisan referandumu sonrası gerçekleşebilecek olası bir görüşmeye çevrilmiş olacak.