Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile İnsan Hakları Derneği, Türkiye'de 11 ayda 4 bin 368 kişinin işkence ve kötü muamele ile gözaltına alındığını ortaya koydu. Hazırlanan rapora göre, bu gözaltıların 81’ini çocuklar oluşturuyor. Ayrıca sosyal medya paylaşımları nedeniyle 141 kişi gözaltına alındı, 40 kişi tutuklandı, 14 kişi ise adli kontrolle serbest bırakıldı. Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çeken 78 kişi de "örgüt propagandası" suçlamasıyla gözaltına alındı ve 38’i tutuklandı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), durumu "son derece endişe verici" olarak nitelendiriyor.
Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberine göre, rapor, 26 kültürel etkinliğin (konser, festival, tiyatro) yasaklandığını ve 10 etkinliğin çeşitli gerekçelerle iptal edildiğini ortaya koydu. Kürtlere yönelik ayrımcı, ırkçı ve nefret içerikli saldırılar gerçekleşti. Bu doğrultuda 1 kişi hayatını kaybederken, 12 kişi yaralandı. Raporda, Kürtçe konuşan milletvekillerinin mikrofonlarının kapatılması, Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekenlerin gözaltına alınması ve Kürtçe etkinliklerin yasaklanması gibi uygulamaların da devam ettiği belirtildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile İnsan Hakları Derneği, "OHAL’in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden bir artış görülmesi son derece endişe vericidir” değerlendirmesinde bulundu.
İnsan Hakları Şube Başkanı Gülseren Yoleri, gözaltılarla ilgili şunları söyledi: "Maalesef, kamuoyuna da yansıyor gözaltı sayısındaki artış. Toplantı ve gösterilere müdahaleler sırasında olduğu kadar, örgütlenme özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerde de operasyon ve hukuki dayanaktan yoksun gözaltılar giderek artıyor. Bu hukuksuz müdahaleler ise çoğunlukla ya tutuklama ya da adli kontrolle serbest bırakılma şeklinde gerçekleşiyor. Raporumuzda da altını çizdiğimiz üzere Türkiye tutuklu sayısı ve nüfusa göre tutuklu oranı bakımından Avrupa Konseyi ülkeler arasında birinci sırada. Bu durum hapishanelerde yaşanan ağır sorunlarla birlikte topluma korku salıyor. Bir anlamda toplum bu yöntemlerle baskı altında tutuluyor. Bu da sadece kişi özgürlüğü değil temel hakları ve hak savunuculuğunu zora sokuyor ve baskıcı otoriter rejimin elini güçlendiriyor."