Netflix'te yayınlanan ve Kraliçe 2. Elizabeth'in yaşamını konu alan The Crown adlı dizide, Kraliçe, İşçi Partili Başbakan Harold Wilson'ın gizlice Sovyetler Birliği'ne çalıştığına dair söylentiler duyar.
Yetkililer bu söylentilerin doğru olmadığına dair onu temin eder. Peki, İngiltere'nin iç istihbaratından sorumlu MI5 (Military Intelligence, Section 5) bu konu hakkında gerçekten ne düşünüyordu?
Oxford Üniversitesi'nde eğitim gören Harold Wilson, 1964-70 ve 1974-76 yılları arasında İşçi Partisi'nden Başbakandı. Müesses nizam ile bağları koparma vaadiyle iktidara gelmişti.
Müesses nizam ise elbette bu vaatten hoşnut değildi. Ama onun casus olmasından şüphelenenler gerçekten olmuş muydu?
Bu biraz karmaşık bir hikâye… Ama Wilson, bazı sağcı yetkililerin, Başbakanlık Konutu'nda Moskova yanlısı bir hücrenin varlığına inandıklarından emindi. Onları, kendisine karşı komplo kurmakla, kendisini karalamak için ABD ve Güney Afrika istihbaratıyla ortak çalışmakla suçluyor, müesses nizamın temsilcilerinin kendisini devirmek için yaptığı komploları örtbas ettiklerine inanıyordu.
1976'da başbakanlıktan istifa ettikten birkaç hafta sonra Wilson BBC'den iki gazeteciyi evine davet etmiş, demokrasinin tehdit altında olduğunu, gazetecilerin bunu araştırması gerektiğini, kendisinin onlara yardımcı olacağını söylemişti.
"Kendimi odanın köşesinde tombul bir örümcek olarak görüyorum" diyen Wilson, "Bazen uykuda konuşuyorum. İkiniz de dinlemelisiniz. Arada bir görüştüğümüzde Charing Cross Caddesi'ne gidip kör bir adamı tekmelemenizi söyleyebilirim. O kör adam size bir şeyler anlatabilir" diye devam etmişti.
Wilson neden bu iddialarda bulunmuş olabilir?
O sıralar dünyanın dikkati ABD'de Başkan Richard Nixon'ın istifasına yol açan Watergate skandalı üzerine kilitlenmişti. Washington Post'ta skandalı yazan muhabirler, "Deep Throat - Derin Gırtlak" adını verdikleri esrarengiz birinden bilgi alıyorlardı. Wilson, bu tombul örümceğin yeni Derin Gırtlak olmasını umuyordu belki de.
Yani Wilson MI5'ın kendisini komünist bir casus olarak gördüklerini mi sanıyordu?
Salford Üniversitesi'nde Wilson komploları ile ilgili ders veren Dan Lomas'a göre, Tombul Örümcek haberi çıktığında genel kanı bunun "paranoyadan ibaret" olduğu yönündeydi.
Ancak eski MI5 görevlisi Peter Wright,1980'lerde 'Spycatcher' adlı otobiyografisini yayınlamıştı. Kitapta, Wilson'ı istifaya zorlayacak bir komplo girişiminde bulunan MI5 ekibinde yer aldığını, zira onun komünist ajanı olduğuna inandıklarını yazmıştı.
Bu konuda ellerinde herhangi bir delil bulunmuyordu. 1940'larda ve 50'lerde Wilson Doğu Bloku ülkelerine önce ticaret bakanı olarak, daha sonra muhalefette iken de bir kereste şirketine danışmanlık yaptığı dönemde birkaç ziyarette bulunmuştu.
Wright, bu ziyaretlerden birinde Wilson'un casus olarak ikna edildiğinden emindi. 1988'de BBC'nin Panorama programında sorunun "ziyaret sayısı" olduğunu ifade ediyordu. Wilson'ın ayrıca Doğu Avrupa ülkeleri ile bağlantıları olan iş adamlarıyla dostluğu vardı. Bunlardan biri de trençkot imalatçısı Joseph Kagan ve basın patronu Robert Maxwell idi, ki MI5'ta onun hakkında da şüpheler vardı.
Ayrıca 1960'ların başlarında Sovyetler Birliği'nden kaçan eski KGB ajanı Anatoly Golitsyn, Wilson'ın casus olduğunu, Wilson'dan önce İşçi Partisi lideri olan Hugh Gaitskell'in de ona liderlik yolunu açmak için suikast sonucu öldürüldüğünü iddia ediyordu. Bu iddia MI5 genel müdürü tarafından yalanlanmış olsa da, Wright'ı ve CIA karşı istihbarat birimi başkanı James Angelton'u ikna etmeye yetmişti.
KGB'nin arşivcisi Vasili Mitrokhin'in 1992'de Rusya'dan kaçması sonrasında, Wilson'ın bir ara KGB'nin hedeflediği politikacılar listesinde yer aldığı anlaşıldı. Ancak Wright'ın bunu 1970'lerde bilmesi mümkün değildi; yani sadece tahminde bulunmuştu. (Mitrokhin arşivi, bu planla ilgili hiçbir gelişme kaydedilmediğini gösteriyordu.)
Belki de Wilson tahminlerinde haklıydı ve paranoyak değildi.
1968'de Daily Mirror'ın sahibi Cecil King, müeses nizamın önde gelenleriyle bir toplantı yapıp, seçilmiş hükümetin yerine Kraliçe'nin kuzeni Lord Mountbatten'ın başkanlığına bir hükümetin gelmesi çağrısı yapmıştı. Ancak Mounbatten öneriyi reddetti ve komplo bir yere varamadı.
1970'li yılların başlarında, sendikaların militanlığına kızgın bir dizi sağcı eski ordu mensubu, "sivil savunma" grupları olşuturmaya başladı ve bunların aslında özel ordular olduklarından korkuluyordu.
2006'daki bir BBC belgeselinde eski ordu ve güvenlik yetkilileri, bir askeri darbe çağrısında bulunduklarını neşeyle anlatıyordu.
Wilson'ın en çok güvendiği yardımcısı Barones Falkender, hem kendisinin hem de Wilson'ın, Londra'da 1974'te Heathrow Havaalanı'nda yapılan tatbikatın ya bir güç gösterisi ya da bir darbe için prova olduğuna inandıklarını söyledi.
Wilson MI5'ın basına hakkında olumsuz haberler yaptırdığını ada düşünüyordu. Wright bu iddianın doğru olduğunu söyledi.
MI5, Wright'ın güvenilir bir kaynak olmadığını söylüyor. İnternet sitesinde Wilson hakkındaki iddialara yönelik bir sayfada MI5, Wright'ın istihbarat servisinde Wilson karşıtı komplo iddialarının "çürütüldüğünü" ifade ediyor.
Wright ise Spycatcher kitabında, 30 MI5 görevlisinin bu komploya karıştığını iddia etmiş, daha sonra Panorama programında sorulduğunda bu sayıyı 8-9 olarak düzeltmiş ve sadece bir görevlinin Wilson'u devirme konusunda ciddi kararlılık sergilediğini söylemiş, kitabın bu bölümünün "güvenilir olmadığını" ifade etmişti.
Wilson'ın biyografisini yazan tarihçi Ben Pimlott'a göre, Başbakan Wilson 1975'te MI5 başkanını huzuruna çağırmış, Başbakanlık konutunda komünist bir hücrenin varlığına inanan "küçük bir hoşnutsuzlar grubunun" istihbarat servisinde yer aldığı bilgisini bu kişinin ağzından duymuştu. MI5 yetkilisi, bu grubun kontrol altına alındığına dair Wilson'a güvence vermişti.
Ancak bunlar Wilson'ın şüphelerini gidermeye yetmemiş görünüyor…
Bu konuda rahatsızlık duyan tek insan Wilson değildi. Yazar Francis Wheen, o dönemi "İngiliz paranoyasının altın çağı" olarak tanımlıyor. Gerçekten de o zamanlar çok sayıda komplo söylentileri, bir miktar da gerçek komplo girişimleri ortaya çıkmıştı.
Daily Mirror gazetesinin sahibi Cecil King, 1968'de müesses nizamın temsilcileri ile bir toplantı yaparak, seçilmiş hükümetin görevden alınmasını ve Kraliçe 2. Elizabeth'in kuzeni Lord Mountbatten'ın önderliğinde bir yönetimin başa geçmesini önermişti. Ancak kendisi de toplantıya katılan Mountbatten bu öneriyi geri çevirmiş ve komplo ilerleme kaydetmemişti.
1970'lerin başlarında, sendikaların mücadeleci tutumlarından rahatsız olan bazı sağcı eski ordu mensupları "sivil savunma" grupları kurmaya başlamıştı. Bunlar özel milis olarak görülüyor ve endişe yaratıyordu. 2006'da yayınlanan bir BBC belgeselinde, eski ordu ve güvenlik güçleri mensupları, askeri bir darbenin teşvik edilmesinden neşeyle söz ediyorlardı.
Wilson'ın yakın çevresinde en güvendiği isim olan Barones Falkender, hem kendisinin hem de Wilson'ın, 1974'te Heathrow Havalimanı'nda yapılan ordu tatbikatının aslında bir güç gösterisi ya da darbe denemesi olduğuna inandıklarını ifade etmişti. Wilson ayrıca MI5'in kendisi hakkında yıpratıcı haberlerin basında yer almasını sağladığını düşünüyordu. Wright bu iddianın doğru olduğunu söylüyordu.
Peki bu konuda herhangi bir soruşturma yapıldı mı?
İki soruşturma oldu. 1987'deki soruşturmada, istihbarat servisinde Wilson'a karşı komplo iddialarının doğru olmadığı sonucuna varıldı. Ancak 1996'da kabine sekreteri Lord Hunt'ın başkanlık ettiği soruşturma ise "MI5 içinde biraz, çok az bir miktar hoşnutsuzun var olduğu" ve "yıpratıcı kötücül haberleri yaydığı" sonucuna vardı.
Profesör Christopher Andrew'un 2009'da yayımladığı ve MI5'ın resmi tarihini anlatan kitabında, istihbarat servisinin 1947'de Wilson hakkında bir dosya açtığı, komünist olarak bilinen bir kamu personelinin Wilson'ı onaylayıcı tarzda konuşması üzerine "Worthington" kod adıyla anılan bu dosyanın açıldığı ifade ediliyor.
Andrew, MI5'ın komplo kurmadığı, Wilson'ın ise paranoyak olduğu sonucuna varsa da, kitabın önsözünde, "önemli bir konuyu kasıtlı olarak çıkardığını" belirtiyor. Daha sonra bu konunun "kamu yararı" gerekçesiyle ifşa edilmeyen ve 1963-77 yılları arasında Başbakanlık konutunun dinlendiği iddiası ile ilgili olduğu haberleri çıkmıştı.
Birçok kaynak Wilson'ın bu yönde iddialarda bulunduğunu doğruluyor.
Ancak tarihçilerin hala tartışmakta olduğu ve netlik kazanmamış birçok konu var. David Leigh'in 1988 tarihli 'Wilson Komplosu' (The Wilson Plot) kitabında, benzer bir komplodan söz ediliyor. Wilson'ın biyografisini yazan Pimlott'ın yanı sıra tarihçi Dominic Sandbrook da ortada karanlık bir mesele olduğuna dair göndermelerde bulunuyor.
Lomas ise gerçeğin ortada bir yerde olduğuna inanıyor. MI5 içinde "Peter Wright ve bir arkadaşı" ile sınırlı bir komplo olduğunu, ancak "1970'lerde Wilson'ı devirmek isteyen daha geniş bir sağcı grubun varlığının da kesin olduğu" sonucuna varıyor.
"Wilson komplosu olduğuna inanmak istiyorsanız bu iddiaları destekleyecek pek çok kanıt var. Karşı tarafta iseniz bu kanıtların hayal ürünü olduğunu, asla böyle bir şey olmadığını söyleyebilirsiniz, ki bu argümanı destekleyen kanıtlar da var" diyor Lomas.
"İşte Wilson komplosu ile ilgili harika şeylerden biri de bu. Doğrudur ya da yanlıştır diyemeyeceğiniz, inandığınız şeye göre değişebilen bir mesele."