Gündem

‘Tertemiz olduklarına inanıyorum’

Fikret Bila, Özkök'e, Genelkurmay Başkanı Koşaner ve Başbakan'ın buluşmasını sordu...

16 Şubat 2011 02:00
T24 - 'Balyoz Davası' kapsamında haklarında tutuklama kararı çıkan komutanlarla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bir kez daha gündemin zirvesine oturdu.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, tutuklamaların ardından, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşener'in, Başbakan ile bir araya gelmesini olası bir durum olarak değerlendirdi. Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila'nın bugün (16 Şubat 2011) yayımlanan yazısı şöyle:


'Işık Paşa doğru yapıyor' 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşener’in Erdoğan’la görüşmesini sorduk. Özkök şu yanıtı verdi: Biz bir sorun varsa bir üst amirimize gideriz. Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’a bağlı olduğunu Anayasa yazıyor. Dolayısıyla Işık Paşa doğru yapıyor

Balyoz davasındaki geniş çaplı tutuklamalar nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yeniden gündeme geldi. Tutuklamaların ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüşme yaptı. Koşaner’in Başbakan’la görüşmesi yargı sürecine müdahale ediliyor, diyerek eleştiri konusu yapıldı.
Koşaner’in görüşmesi dâhil Balyoz davasıyla ilgili olarak eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün görüşlerini aldım. Özkök’ün sorularıma verdiği yanıtlar özetle şöyle:


‘Işık Paşa nereye gidecekti?’

“Biz hep bir üst amirimizle görüşürüz. Bir sorun varsa bir üst amirimize gideriz. Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’a bağlı olduğunu anayasa yazıyor. Dolayısıyla Işık Paşa doğru yapıyor. Başbakan’a gitmesi gayet normaldir. Bir şeyin değeri alternatifiyle ölçülür. Başbakan’a gitmeseydi de yargıya mı gitseydi? Asıl o zaman yargıya müdahale ediliyor denilirdi. Genelkurmay Başkanı kendi kurumuyla ilgili sorunları aktarmak, fikir alışverişinde bulunmak için Başbakan’a gider. Bu yargıya müdahale değildir. Yargıya bir etki yapmaz. Yaptığı doğrudur. Türk Silahlı Kuvvetleri çok büyük bir ünitedir. Böyle bir kurumla ilgili sorunları Başbakan’a iletmesi gayet doğaldır.”


‘Teenni esas olmalı’

Hilmi Özkök Paşa, Türkiye’nin bütün sorunlarını “teenni” ile ele alması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

“Eski deyimle teenni içinde hareket etmek çok önemlidir. Aksi halde hata yapma riskiniz artar. Türkiye bütün sorunlarını teenni içinde ele almalı ve teenni ile çözüm bulmalıdır. Yaşananlar Türkiye’de ilk defa olan şeyler. Bu nedenle önemli olan iyi yönetmektir. Işık Paşa da teenni ile hareket ediyor, iyi yönetiyor. Gördüğünüz gibi gayet sakin.”


‘TSK’nın bütünlüğü’

Özkök Paşa, TSK’nın çok büyük bir aile olduğuna işaret etti ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“TSK çok büyük bir kurumdur. Bizim ilişkilerimiz bir aile gibidir. TSK büyük bir ailedir. En üst rütbeden erine kadar bütünlüğü çok önemlidir. Biz buna çok dikkat ederiz. Dikkat edilirse 30 Ağustos dâhil törenlerde, özel günlerde sadece komutanlar değil diğer rütbedekiler de astsubaylarımız da erbaşlar, uzman erler de törenlerde olur. Kutlamalara katılırlar. Bir ayrım yapılmaz. Karargâhtaki törenlere, kutlamalara temsilen erleri de katarız. Bu, TSK’nın bir aile bütünlüğü içinde olduğunu gösterir. Bu bütünlük bizim için çok önemlidir. Ben, karakol komutanlığımdan beri buna hep özen göstermişimdir. Bu bir gelenektir.”


‘Tertemiz olduklarına inanıyorum’

Hilmi Özkök, Balyoz tutuklamalarıyla ilgili olarak sorumu yanıtlarken, yorum yapmasının yanlış olacağını vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Yargı süreciyle ilgili yorum yapmam yanlış olur. Benim bir söz söylemem baskı olarak algılanır. Bu nedenle bu konuda konuşmak, yorum yapmak istemiyorum. Tabii ki, bu arkadaşlarımızın çoğuyla çalışmış, şahsi dostlukları olan biriyim. Silah arkadaşlarım. Birlikte görev yaptık. Benim gözümde hepsi tertemiz insanlardır. Hepsinin tertemiz olduğuna inanıyorum. Eğer bir hataları varsa o da yargı sürecinde belli olacaktır.”


‘Ali iyi çocuktur’ yorumu

Hilmi Paşa, konu yargıya intikal ettiği için konuşmasının yanlış yerlere çekilebileceğine de işaret ederek, şöyle devam etti:

“Daha önce örnekleri görüldü. Bir şey söylüyorsunuz, iyi niyetle konuşuyorsunuz, arasından bir söz veya cümle alınıp başka yerlere çekiliyor. İstismar ediliyor. Şimdi deniliyor ki, Hilmi Paşa neden sessiz kalıyor, niye konuşmuyor? İşte Yaşar Büyükanıt Paşa’nın başına geldi. Büyükanıt Paşa ağzından bir şey kaçırdı, ‘Ali iyi çocuktur, tanırım’ dedi; başına gelmeyen kalmadı. Bu bakımdan bizim yorum yapmamız yanlış olur.” 


‘Irak ve Kıbrıs vardı’

Özkök Paşa, davaya konu olan 2002-2003 döneminde Genelkurmay Başkanı olduğunu anımsattığımda da şöyle konuştu:

“Ben görevi devraldığımda çok önemli sorunlar vardı. Hepimiz o sorunlarla yoğun şekilde meşguldük. Irak’a müdahale konusu vardı ki, Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyordu. Keza Kıbrıs sorunu vardı, Annan Planı süreci başlamıştı.”  


‘Ben 7 saat ifade verdim’

Özkök Paşa, kendisine yöneltilen, neden konuşmuyor, eleştirilerine ilişkin sorumu yanıtlarken şöyle dedi:

“Ben 7 saat ifade verdim. Savcılar sordular, ben cevapladım. Efendim özel muamele yapıldı diye eleştirildi. Hayır, ne sorulduysa bildiğim kadarıyla cevaplarını verdim. İfademe başvurulmak istendiğinde, savcıların İzmir’e gelecekleri söylendi. Hatta bana gelip soruları yöneltecekleri söylenerek nezaket gösterildi, ama ben kabul etmedim. Ben, İzmir’e geliyorlarsa gider İzmir Adliyesi’nde ifade veririm, dedim ve öyle yaptım.” 


‘Şüpheli yaparlardı’ 

Hilmi Özkök Paşa, niye sanık değil gibi eleştiriler de yapıldığına değinerek şu bilgiyi verdi:

“Savcılar tanık olarak ifademe başvurdular ve ben de ifademi verdim. Savcılar şüpheli olarak görselerdi, o zaman şüpheli yaparlardı. 7 saat boyunca ne sorulduysa cevaplarını verdim. Başka ne yapabilirdim?”


‘Türkiye kötüye gitmemeli’

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa, önemli değişiklikler olduğunu anımsattı ve şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türkiye’de radikal değişiklikler oluyor. Türkiye, problemlerini suhuletle ele almalı. Her ülkenin, her kurumun problemi var. Önemli olan bu problemleri en iyi şekilde çözmektir. Suhuletle, birbirini dinleyerek, anlayarak çözmektir. Türkiye’yi daha iyiye, daha iyi değerlere doğru götürmektir. Türkiye kötüye gitmemeli. Daha iyi değerlere doğru gitmeli.”