‘Mannheimer Morgen' gazetesi Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'nin Paris'teki terör saldırılarına gösterdiği tepkiyi şöyle değerlendiriyor:
“Paris IŞİD'e savaş ilan etti. Bu savaş ilanı daha öncekilerden farklıdır. Sınırları belirsiz, düşmanı kestirilemezdir. Bu savaşın alanı ve çehresi yoktur. ‘Askerleri', İkinci Dünya Savaşı'ndaki Japon kamikazelerine benzer. Uçaklarını herhangi bir hedefe nişanladıklarında ne kendi, ne de başkasının canı onlar için önem taşıyordu. Bazen insan 1989 öncesini özlüyor. Soğuk Savaş yıllarında sınırlar belliydi. Demir Perde'nin öte yanında kötüler, bu yanında ise iyiler vardı. Günümüzün merhametsizlerinin de küresel önemi yoktu. “
‘Frankfurter Allgemeine Zeitung' Paris saldırılarının, medeni değerlerin feda edilemeyeceğini göstermek için bir fırsat olabileceğini yazıyor:
“Paris'teki katliamın sorumlularıyla savaşta, ideolojik savaş dahil olmak üzere devletin elindeki bütün imkanlar kullanılmalıdır. Ancak IŞİD ve diğer terör grupları askeri bakımdan dize getirilip, Batı'nın belki Rusya'nın da dahil olacağı ortaklarıyla birlikte sindirilemeyeceğini, aksine değerlerini ve hayat tarzını gerekirse kendi sınırları dışında da savunmaya hazır olduğunu göstermesi kaçınılmazdır. Matem tutmak Fransa'ya yetmeyecektir. Almanya kararlı bir şekilde komşusunun yanında yer alacak mıdır? En azından Başbakan Merkel her türlü destek vaadinde bulundu. Bu vaat kulağa, selefinin 2001 yılında ABD'ye verdiği sınırsız dayanışma sözü gibi çalınıyordu.”
Berlin'de yayımlanan ‘tageszeitung' gazetesi ‘ne yapılmalı' sorusu üzerinde duruyor:
“Şimdi herkes ne yapılması gerektiğini soruyor. Kendimizi nasıl savunacağımızı bilmek istiyor. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande terör saldırılarını ‘savaş' olarak nitelendirdi. Fransız savaş uçakları da IŞİD'e bomba yağdırmaya başladı. Hafta sonunda Almanya'da da, cumhurbaşkanı dahil olmak üzere bazı ‘düşünce önderleri' savaşmaktan söz ettiler. Bütün bunlar 11 Eylül'ü izleyen günleri hatırlatıyor. Bush'un savaşlarının hiçbir çözüm getirmediğini, aksine terörü daha da azdırdığını unuttuk mu? Savaş özellikleri taşıyan göç tartışmasından kaçınılamayacağı anlaşılıyor. Bizleri, silahla değil kaba sözlerle ötekileştirmeyi körükleyip yeni nefret tohumları eken tartışmalar bekliyor.”
‘Süddeutsche Zeitung' gazetesinde ise gözümüze şu satırlar çarptı:
“Saldırıyı yapan teröristler ve onların kafasından olanların öncelikli hedefi korku salmaktır. Korku salmaya kalkışmak suçtur. Korkuyu siyasi istismar malzemesi olarak kullanmak aşağılıktır. Kim Bavyera eyalet maliye bakanı Söder gibi, “Her mülteci IŞİD militanı değildir” derse, ilticayla terör arasında ilinti kurmuş olduğunu unutmamalıdır. İşte bu korkunun araç haline getirilmesinin en güzel örneğidir. Ar damarı çatlamışlığın palavrasıdır.”