T24 Ekonomi
TCMB Başkanı Fatih Karahan'ın gerçekleştirdiği sunumun ardından komisyon üyesi milletvekilleri görüş ve önerilerini dile getirdi. Komisyon üyeleri, Karahan'a sorular yöneltti. Merkez Bankası rezervlerinin yeterliliği ile ilgili soruyu değerlendiren Karahan, "Nisan ayından itibaren çok ciddi bir süreç yaşandı. Bu süreç güvenin artmasıyla ve tabii ki gelirin de artmasıyla birlikte hem yurt içinden hem yurt dışından, Türk Lirasına talebin artmasına sebep oldu. O dönemden bu yana yaptığımız, yuvarlayarak söylüyorum; rezerv konusunda neredeyse 100 milyar dolarlık bir pozisyon değişimi var. Yüzde 80'ni yurt içinden geldi, yani yurt dışı yerleşiklerin; vatandaşımızın ve kurumlarımızın Türk Lirasına dönmesinden kaynaklandı. Yüzde 20'si ise dışardan gelen sermaye olarak gerçekleşti. Politikalarımız olumlu sonuçlar vermeye devam ettikçe, güven artacak. Burada rezerv konusunda, tabii ki uluslararası yeterlilik düzeylerini takip ediyoruz. Burada bir miktar daha alınacak bir yolumuz var. Piyasa şartlarını bozmayacak şekilde, kurum dengesini bozmayacak şekilde, dezenflasyon hedefine engel olmayacak şekilde; piyasa şartları elverdiğince rezerv biriktirmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin mayıs ayından itibaren dezenflasyon sürecinde bulunduğunu belirten Karahan, "Kur Korumalı Mevduat (KKM) bakiyesinin şu anda kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Biraz daha azalması gerekiyor. Bu süreci biraz daha yönelttikten sonra değerlendirmemizi yeniden yapacağız. Ama bir süre daha bu düzenlemeler devam edecek" dedi.
'BDDK ile ortak karar alıyoruz'
TCMB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) arasında koordinasyon olup olmadığına ilişkin olarak Karahan, "Alınan kararlar kesinlikle BDDK ile koordinasyon içinde alınıyor. Finansal İstikrar Kurulu çerçevesinde bir araya geliyoruz ve bu kararları da zamanı geldiğinde yürürlüğe koyuyoruz. 16 Eylül haftası alınan kararlara bakalım; burada BDDK, bankaların sermaye yeterliliği hesaplamalarında birtakım teknik değişikliklere gitti. Burada bireysel kredilere ve konut kredilerine; Basel Komitesi tarafından belirlenen, uluslararası standartlara oranla daha ihtiyatlı uyguladığı risk ağırlıklarını, uyumlu seviyeye çekti, 'Bankalar fazla kredi verilmesin' diye geçmiş dönemde bu ağırlıklar artırılmıştı. Ama şu anda zaten bir sıkı bir para politikası güttüğümüz için ve kredi büyümesini limitlendirdiğimiz için BDDK'nın bu düzenlemelerinin bir etkisi kalmadı. Bunların etkisi, bankalara negatif olarak yansıyordu çünkü sermaye yeterliklerini düşürüyordu. Kredi büyümesinin etkisi yoktu ama sermaye yeterliklerini düşürüyordu. Dolayısıyla bankaları zor durumda bırakıyordu. Bu da bir normalleşme adımıdır. Oldukça da olumlu bir adımdır. Zaten birlikte alınan bir karar. Diğer kararlarda bu şekilde alınıyor. Bunu da söylemek isterim" diye konuştu.
'Şu anda küpür çalışması yok'
Merkez Bankası'nın önümüzdeki yıllarda 500 ile 1000 liralık banknot basmasıyla ilgili değerlendirmelerin dönem dönem yapıldığını kaydeden Karahan, "Küpür konusu: Burada bir kere, Merkez Bankası olarak bankalar ne talep ediyorsa biz emisyon işlemi çerçevesinde bunu kesintisiz olarak sağlıyoruz. Bankalar ATM'lere kendi tercihleri doğrultusunda ve piyasa ihtiyaçları doğrultusunda küpür yüklemesini yapıyorlar. Tedavüldeki küpür kompozisyonuyla ilgili değerlendirdiğimizi söylemiştim. Biz bunu nakit dışı ödeme araçlarındaki gelişmeleri de değerlendirerek bir karar aldık ve şu anda küpür çalışması yok. Mevcut küpürlerle devam ediyoruz ama dönem dönem değerlendirmeler yapıyoruz" dedi.
'Konkordato talepleri tarihsel ortalamaların oldukça altında'
Türkiye'nin potansiyel büyüme rakamının altında bir rakamla yılı kapatacağını vurgulayan Karahan, "Tabii finansal stres altındaki firmalar faaliyetlerine devam ederken, ödeme kolaylığı elde etmek için konkordato talebinde bulunabiliyor. Burada verileri takip etmek çok kolay değil çünkü konkordato ilan eden firma sayısı, aynı firmanın bir yılda birden çok ilan vermesi nedeniyle aslında çok daha düşük, ilan sayısı da oldukça düşük. Bunlara oran olarak bakmak gerekiyor. Hem konkordatolara, takibe düşen alacaklara, kredilere, çeklere, senetlere, karşılıksız ödemelere. Bunlara baktığımız oransal olarak bir miktar yukarı yönlenmiş olsa da kriz olarak nitelendirilmesi gibi bir durum söz konusu olmadığını bütün bu verilerin tarihsel ortalamaların oldukça altında olduğunu görüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
'Herhangi bir şekilde kur garantisi vermemiz mümkün değil'
Karahan, Türkiye'ye sıcak para akışının sürdüğünü ifade ederek, "Genel olarak bir kavramsal 'Carry trade' olduğunu iyi tanıtmamak lazım. Çünkü bu olmayınca yanlış değerlendirmeler yapılıyor. Miktarını iyi bilmek lazım ki, bütün 6 aydır sıcak para üzerinden ekonomi dönüyor gibi değerlendirmeler de oluyor. Öncelikle bunu değerlendirmek istiyorum. 'Carry trade' dediğiniz faiz oranı belli olan bir paradır. Yabancı gelir olarak yurtdışından dövizini bulundurur. Belli bir vadesi vardır. Diyelim ki, 3 ay sonra belirlenen vadesini alır ve çıkmak isterse de geldiği yabancı para birimine döner. Dolayısıyla kazancı o aradaki kur hareketine de bağlıdır. Son dönemdeki kısa vadede kur hareketine de baktığımızda arttığını görüyoruz. Herhangi bir şekilde kur garantisi vermemiz söz konusu değil. Orada görülen faiz yabancının karı olarak düşünülmemeli. Geçmişe baktığımızda dönem dönem bu tarz yatırımlarda yabancının çok kazandığı da kazanamadığı da oldu. Bu yatırımın doğasında var. Bunun dışında miktarı küçük; bakiyesi tabii ki dönem dönem değişiyor. Ama hiçbir zaman 20 milyar doları geçmedi swap bakiyesi. 16, 17, 18 milyar dolar civarında geziyor. Günlük ve haftalık hareketlere göre. Rezervinin seviyesini bugün açıkladım, 150 milyar dolar. 16, 17 milyar dolar burada oldukça küçük bir rakam olarak kalıyor" ifadelerini kullandı.
'KKM bakiyesini kapatmak şu anda doğru değil'
Merkez Bankası'nın liyakate bağlı olarak atamalar gerçekleştirdiğini vurgulayan Karahan, bankanın kanun çerçevesinde hareket ettiğini ve temel hedefinin fiyat istikrarını sağlamak olduğunu söyledi. Türkiye'nin mayıs ayından itibaren dezenflasyon sürecinde bulunduğunu belirten Karahan, şöyle devam etti:
"Kur Korumalı Mevduat (KKM) bakiyesinin şu anda kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Biraz daha azalması gerekiyor. Bu süreci biraz daha yönelttikten sonra değerlendirmemizi yeniden yapacağız. Ama bir süre daha bu düzenlemeler devam edecek. KKM’de tabii ki bakiyesi azalarak gelişmeler çerçevesinde devam edecek. Bunun kar zarar konusu konuşuldu. Geçen senenin zaten zararını ne kadarının KKM’den olduğunu şeffaf bir şekilde açıkladık. Bunun bir süreci var. Bir bağımsız denetimden de geçmesi gerekiyor. Biz o yüzden yıl içinde bir kar zararla ilgili sayı vermiyoruz. Bakiyeyi sadece veriyoruz aydan aya. O da önceden verilmiyordu. KKM’de şeffaflık konusunda bir sorunumuz yok. Her şeyin bir zamanı var. Bu da dediğim gibi sene sonunda hesap kesinleştikten sonra oluyor. Dediğim gibi seneye olacak, açıklanacak."
'Enflasyonun ana eğilimindeki düşüşe göre para politikası duruşumuzu belirliyoruz'
Karahan, Merkez Bankası'nın zararının 2022 yılı karından ayrılan ihtiyaç akçesinden ve Türk Ticaret Kanunu gereğince kart ile ihtiyaç akçesinin dağıtılmayacağını ve Hazine ile mahsuplaşacağını ifade etti. Karahan, faiz indirimine ilişkin olarak da, "Burada biz metinlerimizde aslında oldukça net bir yönlendirme yapıyoruz. Burada enflasyon yönelimine ve enflasyon beklentilerine bakıyoruz. Enflasyonun ana eğilimindeki düşüşe bağlı olarak para politikası duruşumuzu belirliyoruz. Burada tabii ki yurtiçi talepteki yavaşlama da enflasyon yöneliminde önemli. Fiyatlama davranışlarını takip ediyoruz, bu da önemli. Enflasyon beklentileri tabii ki fiyatlama davranışlarını etkilediği ve harcama tarafını dilemediği için bizim için önem arz ediyor. Dolayısıyla oldukça fazla sayıda veriyi gözden geçirerek kararlarımızı bu doğrultuda alıyoruz. Ayrı bir enflasyonun ana eğiliminde olup para politikası duruşunu belirlerken burada yaşanacak belirgin ve kalıcı bir düşüşten emin olmak istiyoruz. Para politikası duruşu konusunda atacağımız adımları da sadece bu senenin hedeflerinde değil 2025 ve sonrasındaki hedeflerimizin üzerinde bulunarak yapacağız" dedi.
'Aynı sayıları beklemek doğru değil'
Karahan, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ile Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) enflasyon rakamlarındaki farklılığı değerlendirerek, "Burada şunu söylemek lazım. Bu 3 endeks aynı şeyi ölçmüyor. Tamamen farklı şeyleri de ölçüyor. Aynı sayıları beklemek doğru değil. Yani bir elma armut kadar farklı değil ama belki yeşil elma kırmızı elma gibi. Aynı şey değil. Dolayısıyla bire bir evet, birbirlerini takip etmesi doğru. 12 aylık bazla, 6 aylık bazda aylık olmasa da ama birebir aynı serileri beklemek doğru değil. Neden? Bir ölçtüğü şeyler farklı yani topladığı fiyatlar farklı. Aynı ürünlerin fiyatlarını toplamıyor. Bölgeler farklı. İTO sadece İstanbul'da topluyor, TÜİK daha genel topluyor ve yöntem farklı. Mesela ENAG online topluyor. Onun için ciddi farklılıklar var dolayısıyla. Mesela İTO gıda grubunda tütün içkiyi kapsıyor, dışarıda yenen yemeği kapsıyor. Ama TÜFE'de bunlar ayrı birer grup olarak yer alıyor. Bir de bu gruplarda toplanan dediğim gibi ürünler farklı" değerlendirmesinde bulundu.
(DHA)