TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Celal Adan başkanlığında toplandı. Genel kurulda, AKP ve CHP'li milletvekilleri arasında tartışma yaşandı. AKP İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım, İstanbul'da bir parkta İBB'nin kazdığı çukura düşerek hayatını kaybeden 5 yaşındaki Edanur Gezer'in cinayete kurban gittiğini, İstanbul'da kimsenin can güvenliğinin olmadığını ileri sürdü. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, yaşanan olayla ilgili soruşturma başlatıldığını belirterek "Tabii ki gereğini yapacağız hiç şüphesiz ama 'Bunu bir fırsata çevirelim, bundan yararlanalım, bundan siyaset üretelim' diyorsanız başka kapıya… Bu bir vesile olsun sayın vekiller, bundan sonra bu Meclis, bu tip kazaların peşine düşsün, araştırsın, mahkeme safahatını takip etsin, adalet de yerini bulsun. Var mısınız, yüreğiniz yetiyor mu?" dedi.
Öte yandan DEM Parti Grubu'nun, 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesinde TBMM Genel Kurulu'nda vermiş olduğu 'Emekçilerin yaşadığı sorunların araştırılması' ve CHP'nin, Türkiye'deki üniversitelerde yaşanan antidemokratik yönetim süreçlerinin üniversitelerin iç işleyişine, öğrencilerin haklarına, eğitim kalitesine ve üniversitelerin özerkliğine etkilerini belirlemek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin diğer önerilerin önüne alınması önerisi reddedildi.
Enerji alanında düzenlemeler içeren 16 maddelik Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin, birinci bölümünde yer alan ilk 8 madde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
AKP'li Yıldırım: Edanur çocuğumuzu biz burada cinayete kurban vermişiz
Yıldırım, "Piknik yapan aile parkta güvenli bir şekilde çocuğunu koruyamaz hâlde. Çok basit bir olay, basit bir tedbirle engellenmesi gereken bir kazayı maalesef, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kazmış olduğu bu çamur çukurunu kapatamamış ve Edanur çocuğumuzu biz burada cinayete kurban vermişiz" dedi.
"CHP'nin açtığı çukur yok"
Yıldırım’a konuşması sırasında tepki gösteren CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, "CHP'nin açmış olduğu çukur, diyor ya. Ya, sizin açtığınız çukurlar bitmedi. CHP'nin açtığı çukur yok" dedi.
"İstanbul'un can güvenliği yok"
Yıldırım, "İstanbul'un can güvenliği yok. Otobüse binenler otobüste, metrobüse binenler metrobüste kaza yapıyor. Metroya binenler metroda takılı kalıyor. Pikniğe gidenler parkta çocuklarını ölü olarak teslim ediyor. CHP'li belediyenin getirmiş olduğu sonuç bu" diyerek konuşmasını sürdürdü.
CHP Grup Başkanvekili Günaydın: 31 Mart'a kadar iftira attınız; cevabını aldınız
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ise yerinden konuşarak "31 Mart’ta aldın cevabını, hâlâ bu iftiralara devam et. 31 Mart’a kadar o iftiraları yaptınız, cevabını aldınız" dedi.
Yıldım ise "Biz boşuna demiyoruz CHP demek çamur, çukur, çöp demek" diye konuştu.
Sataşma gerekçesiyle söz alan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, şunları söyledi:
“Biz böyle bir kazanın olmuş olmasından derin üzüntü duyuyoruz, keşke hiç olmasaydı. Sorumlu bir idare bu durumda hemen soruşturma başlatır ve adalet talep eder; biz bunu yapıyoruz, korkmayın. Ama sizin neler yapmadığınızı söyleyeceğim ben şimdi. Daha, Çorlu'da çocuklarını kaybeden anneler altı yıldır adalet arıyorlar, adaleti bulamıyorlar; mahkeme daha yeni kararı verdi, haberiniz var mı sizin bundan? Aladağ'da yurtta yanan çocuklar için ne yaptınız hatırlıyor musunuz? Peki, siz Gökçek döneminde metro kazısında ölüp de 300 metre arkada cenazesi bulunan vatandaşı hatırlıyor musunuz?
"Siyaset üretelim diyorsanız başka kapıya"
Yüreğiniz yetiyorsa, bakın, bir yavrunun ölümü üzerinden siyaset yapmayın; ayıptır, yazıktır, günahtır. Cesaretiniz var mı? Gelin, kamu idaresinin hizmet kusurundan kaynaklı bütün ölümleri araştıralım, var mısınız? Bütün o yargılama safahatlarının niye on yıl sürdüğünü araştıralım, var mısınız? Gelemezsiniz, gelemezsiniz. Bir yavrumuz çukura düştü, Allah rahmet eylesin; tabii ki gereğini yapacağız hiç şüphesiz ama ‘Bunu bir fırsata çevirelim, bundan yararlanalım, bundan siyaset üretelim’ diyorsanız başka kapıya.
"İkiyüzlüsünüz"
Çünkü ikiyüzlüsünüz, çünkü bugüne kadar kılınızı kıpırdatmadınız. Ama gerçekten bu bir vesile olsun sayın vekiller, bundan sonra bu Meclis, bu tip kazaların peşine düşsün, araştırsın, mahkeme safahatını takip etsin. Adalet de yerini bulsun; var mısınız, yüreğiniz yetiyor mu? Sayın Hatip yavaş yavaş bizim olduğumuz noktaya gelecek ama zorlanıyor çünkü onun kulağına üflemişler: "Çamur çukuru" demişler, iki de bir söylemek zorunda kalıyor. Şimdi, biz arkadaşlar diyoruz ki: ‘Her şeyi konuşalım.’
"Gelin, araştıralım"
Bu ülkede idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan bu belediye olabilir, kamu olabilir... Gelin araştıralım, üzerine eğilelim siyaset olarak ve Meclis olarak yapacağımız şey var mı, yok mu bakalım diyoruz. Siz ne diyorsunuz? Israrla "Bu yavrumuzu konuşalım." diyorsunuz. Sayın Vekil burası bir hukuk devletiyse bu iş savcılığın işidir. Bakın, idari soruşturma da var, savcılık da el altmış; biz, bunları burada konuşamayız. Bakın, bunları bilmelisiniz. Eğer siz mahkemelerde adalet bıraktıysanız, savcı araştırır, soruşturur, kovuşturur, mahkeme olur, o safahatları birlikte takip ederiz ama o 5 yaşındaki yavruyu ısrarla konuşmaya çalışmanızı sadece kuru ve kötü bir siyaset yapmak olarak tanımlıyorum çünkü bunun başka bir açıklaması yok.
Ama gerçekten samimiyseniz, gerçekten siz bu işe kafanızı takıyorsanız, gerçekten bir gün kalktınız ve 5 yaşındaki bir yavrumuzun böylesine müessir bir durumda vefat etmesinden rahatsız olduysanız, vicdanlarınız ayağa kalktıysa bundan önceki o yavruları düşünün, bundan önce yanan yavruları, kaybettiğimiz canlarımızı da düşünün. Bakın, sizin iktidarınıza sadece 32 bin işçi iş kazasında hayatını kaybetti. Şimdi bunları niye konuşmuyoruz? Bunların hepsini alalım, hepsini konuşalım Türkiye Büyük Millet Meclisi de görevini yapmış olsun.”
DEM Partili Çiftyürek: Taksim meydanının terör örgütleri ile ilişkilendirmesini kınıyoruz
DEM Parti Grubu'nun, 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesinde TBMM Genel Kurulu'nda vermiş olduğu 'Emekçilerin yaşadığı sorunların araştırılması' başlıklı grup önerisi reddedildi.
Önergenin gerekçesini açıklayan DEM Parti Van Milletvekili Sinan Çiftyürek şunları söyledi:
"Taksim meydanının herkese açık olması ama işçi sınıfının bayramı olarak kendi taleplerini orada dile getirmesine kapalı olmasını anlamış değiliz. İçişleri Bakanı'nın dünkü açıklamasını da hiç ama hiç anlamış değiliz. 'Terör örgütleri herkesi Taksim'e çağırıyor' diyerek meydanı terör örgütleri ile ilişkilendirmesini kınıyoruz. İçişleri Bakanı eğer Taksim'de terör örgütü arıyorsa önce 1977'de 38 işçiyi katleden, kana bulayan teröristleri bulmalıdır. O zaman biz kendisini alkışlayacağız.
"Asgari ücret artık sefalet ücreti bile denilemeyecek düzeye geriledi"
22 yıllık AKP iktidarında sistemli olarak işsizler ordusu büyüdü. İşveren diyor ki işçiye; 'Bu koşullarda çalışmazsan senin yerine çalışacak olan zaten var' diyor. Diğer önemli bir sorun asgari ücret meselesi artık sefalet ücreti bile denilemeyecek düzeye geriledi. Asgari ücretliler açlık sınırına doğru ilerliyor ve maalesef iktidar yetkilileri asgari ücretin önümüzdeki yıl sonuna kadar arttırılmayacağı yönünde beyanda bulunuyorlar. Bu ne demektir; milyonlarca işçiyi açlık sınırının altında ölüme terk etmek demektir. İşçilerin milli gelirden aldığı pay 22 yıllık AKP iktidarında düzenli olarak geriledi. Bugün toplam milli gelir içerisinde işçinin payı 26'ya geriledi. Sermayenin payı ise 52'den 54'e çıkartıldı. Kimden yana iktidar? 2024 yılının ilk 4 ayında maalesef 425 işçi, kazalarda değil işçi cinayetlerinde hayatını kaybetti. Terör mü arıyorsunuz; buyurun size sosyal terör."
Saadet Partili Bilici: Oyunu aldıkları asgari ücretli ve emekliyi yarı yolda bıraktılar
Saadet Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Bilici de şunları söyledi:
"Enflasyon ve işsizlik ülkemizde kritik boyutlara ulaştı. Vatandaşlarımızın yaşadığı geçim sıkıntısı artarak devam ediyor. İktidar 2024 yılında asgari ücrete ara zam yapılmayacağı yönündeki kararını sürdürmektedir. Bugün Türkiye faiz sebep, enflasyon sonuç anlayışı sonucunda tarihinde görmediği bir hayat pahalılığı ile karşı karşıya kalmıştır. Rasyonel, akılcı ve ekonomi bilimi ile paralel politikalar yerine ekonominin kitabını yeniden yazmaya kalkışanlar vatandaşların sorunlarının temel sebebini oluşturmaktadırlar. Ülkemizin son 5 yılda pek çok kez sandık başına gitmesi ve zorlu koşulların iktidar üzerinde yarattığı koltuğu kaybetme korkusu ekonominin popülist politikalarla yönetilmesine sebep olmuş; ekonomi adeta köprüyü geçene kadar düsturuyla yönetilmiştir. Oyunu aldıkları asgari ücretli ve emekliyi yarı yolda bırakmışlardır. Özellikle büyükşehirlerde kiraların asgari ücret seviyesine yaklaşması, vatandaşlarımızın en temel insan haklarından olan barınma hakkını zedelemektedir."
İYİ Partili Toktaş: Yandaşların vergi borcunu silen iktidar, Türkiye'yi modern bir çalışma kampına dönüştürdü
İYİ Parti Bursa Milletvekili Hasan Toktaş ise şöyle konuştu:
"İstihdam alanında yaşan önemli sorunlardan biri, belki de en önemlisi taşeron işçi meselesidir. Taşeron işçiler güvensizlik, emeklerinin karşılığını alamamak, fazla çalıştırılmak, ayrımcılık, yıllık izinlerini kullanamamak, kadroya alınmama gibi birçok sorunla karşı karşıyadır. 2024 yılını 'emekli yılı' ilan edip emekliyi açlık ve sefalete mahkum ettiğiniz gibi biliyoruz ki 1 Mayıs İşçi Bayramı arifesinde emekçinin sorunlarını yine görmeyecek ve duymayacaksınız. Görüyoruz ki her zaman olduğu gibi AKP yine sermayenin yanındadır. Tek bir düzenleme ile sayısız patronun özellikle de yandaşların milyarlarca liralık vergi borcunu silen iktidar, taşeronluk sistemini bilinçli olarak geliştirerek aslında Türkiye'yi adeta modern bir çalışma kampına dönüştürüyor."
CHP'li Yaman: 10 işçiden 6'sı açlık sınırının altında yaşıyor
CHP Ankara Milletvekili Aylin Yaman da şunları söyledi:
"İktidarın son 20 yıldır başta sağlık camiası olmak üzere her alanda yaptığı düzenlemeler emek sömürüsünü yaygınlaştırmış ve derinleştirmiştir. Muhtaçlık temelli sosyal yardım uygulamaları, rantçı ve kar odaklı yaklaşımlar emeğin değerini yerle bir etmiştir. Asgari ücretle çalışma ülkenin adeta asgari değil ortalama ücreti haline getirilmiştir. Daha vahimi bu ülkede asgari ücretin de altında çalışan işçiler mevcuttur. Kısacası 10 işçiden 6'sı açlık sınırının altında yaşamaktadır. Bu iktidar karınların simitle doymasını bir lütuf olarak göstermektedir. Sayılamaz ve rahatlıkla göz ardı edilebilecek bir kavramdır iktidar için emek. Eğitim, yetkinlik, kıdem, yaş, liyakat değer biçilmeyen süslü kelimlerdir iktidar için. Bu nedenledir ki en fazla okuyan, en ağır sorumluluğu taşıyan sağlık ordusunun dahi emeği görülmez örneğin. Emeğin değeri olmadığı gibi canın da değeri yoktur. Ne yazık ki her yıl 2 bine yakın işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmektedir. Emek, bir işin bitirilmesi için harcanan vakittir onlar için. Kim tarafından harcandığı önemli değildir. Yasak olmasına rağmen 1 milyona yakın çocuk işçi çalıştırılmaktadır."
CHP'li Konuralp: Bir nevi kendi 28 Şubatınızı, kendi zulmünüzü yarattınız
CHP'nin, Türkiye'deki üniversitelerde yaşanan antidemokratik yönetim süreçlerinin üniversitelerin iç işleyişine, öğrencilerin haklarına, eğitim kalitesine ve üniversitelerin özerkliğine etkilerini belirlemek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin diğer önerilerin önüne alınması önerisi TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldü. Önerinin gerekçesini açıklayan CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp şunları kaydetti:
"ODTÜ öğrencileri, yani hocalarımız yaklaşık 10 gündür başta ODTÜ’nün kayyımlaşmış rektörüne ve tüm Türkiye’ye ders niteliğinde bir hak mücadelesi örneği veriyor. Çünkü rektörlük güvenlik ve çevre sorunları gerekçesiyle, yaklaşık 35 yıllık ODTÜ Bahar Şenliği’nin süresini kısaltma, Devrim Stadyumu'nu öğrencilere yasaklama kararı aldı. Öğrenciler de rektörlük kararına karşı anayasal haklarını barışçıl bir şekilde kullanıyorlar. İstedikleri özetle şudur: 'Bahar Şenliği ve Devrim Stadyumu'nun şenliğin ana sahnesine ev sahipliği yapması ODTÜ’nün tarihsel ruhunu yansıtmaktadır. Dolayısıyla gerekli önlemler alınmalı, sağlanacak iş birliğiyle şenlik ile stadyum birbirinden kopartılmamalıdır.'
Çankaya Belediyemiz, kimi endişeleri de ortadan kaldıracak bir diyalog süreci başlatmışken, rektörlük öğrencilerin taleplerine ilişkin olumlu bir adım atmıyor. ODTÜ’de yaşanan bir özgürlük sorunudur. Siyasi rektör atamalarıyla; ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi’nin de aralarında olduğu bazı üniversitelerin, akademik ruhu, kimliği, birikimi yok edilmek isteniyor. Üniversiteler, insan haklarını, kadın- erkek eşitliğini, hukukun üstünlüğünü, bilimi savunması gereken kurumlar olarak öne çıkmalıdır, siz bunları tamamen ortadan kaldırdınız, yetmiyor daha fazlasını istiyorsunuz. Bir nevi kendi 28 Şubatınızı, kendi zulmünüzü yarattınız.
ODTÜ Bahar Şenliği kapsamında Devrim Stadyumu yasaklanıyor. Mülkiye’nin yaklaşık 80 yıllık 'İnek Bayramı' yasaklanıyor. Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamalarına kapatılıyor. Yasak kararlarını 'Güvenlik, toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık' gibi gerekçelerin arkasına sığınarak alıyorsunuz. ODTÜ Bahar Şenliği ve Mülkiye İnek Bayramı öğrencilerin isteklerine ve geleneklere uygun şekilde özgürleşsin, Taksim Meydanı işçilere emekçilere açılsın."
Saadet Partili Karaman: Üniversiteler kimsenin güç gösterisi için bir sahne değil
CHP'nin grup önerisi üzerine söz alan Saadet Partisi Samsun Milletvekili Mehmet Karaman da şunları dile getirdi:
"Üniversiteler bilginin merkezi, özgür düşüncenin kalesidir. Ne yazık ki son yıllarda üniversitelerimiz iktidarın baskıcı politikaları altında ciddi engellerle karşılaşmaktadır. İktidarın keyfi atamaları, ifade özgürlüğünün kısıtlanması baskıcı politikalarının enstrümanlarından sadece bazılarıdır. Sorgulama, düşünme, konuşma üniversitelerde özgürce yapılmayacak da nerede yapılacak? Üniversiteler kimsenin güç gösterisi için bir sahne değildir."
İYİ Partili Akalın: Rektör ve diğer yönetici atamaları, liyakat esasına dayalı yapılmalı
İYİ Parti Grubu adına söz alan Edirne Milletvekili Mehmet Akalın da şöyle konuştu:
"Ülkemizde her alanda yaygınlaşan kayırmacılık üniversitelerde de endişe verici boyutlara uzanmıştır. Üniversitelerde otorite diye bahsedilen olgunun faşizmi çağrıştıran siyasal bir rejim olduğunu gözler önüne sermektedir. Üniversitelerde ideolojik yaklaşım ve nepotizm bilimin önüne geçmekte. Dünyadaki en iyi 500 üniversite sıralamasında Türkiye'den yer alan üniversite sayısı yok denecek kadar azdır. Rektör ve diğer yönetici atamalarının siyasi ve sadakat esasından uzak liyakat esasına dayalı yapılması büyük önem taşımaktadır."
DEM Partili Saki: Belli üniversitelere karşı AKP'nin saldırı politikası izlediğini düşünüyoruz
DEM Parti Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Özgül Saki de şunları kaydetti:
"Çok kapsamlı sorunları var üniversitelerin. Akademik, demokratik, özerk olmayan üniversite, üniversite olamaz. Üniversiteler rektörlerin değil öğrencilerindir. Demokratik üniversiteye ilk darbe YÖK'ün kuruluşuyla oldu, YÖK'ün derhal kaldırılması lazım. Kayyum rektör dönemine girdi uzun süredir üniversiteler. Belli üniversitelere karşı AKP'nin saldırı politikası izlediğini düşünüyoruz. Üniversitelerden ellerinizi çekin. Barış İçin Akademisyenlerin haklarını geri verin."
CHP Grubu'nun önerisi AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
CHP'li Adıgüzel: Nüfusa göre doktor sıralamasında 37 OECD ülkesi içerisinde 36 sıradayız
CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, TBMM Genel Kurulu'nda AKP iktidarının sağlık politikasını ve şehir hastanelerini eleştirdi. Adıgüzel'in açıklamaları şöyle:
"Şehir Hastanelerine garanti ödemeye ilave olarak enflasyon ve kur farkı için 3 ayda bir revizyon ile koruma sağlamışsınız. Üstelik uluslararası mahkemeler yetkili. Peki, kanun değişikliklerine karşı 25 yıl koruma nedir? Meclis'in üzerinde misiniz? Bu Yüce Meclis'in iradesine 25 yıl ipotek koymak sizin ne haddinize? Burada onlarca milletvekilinin önergelerine rağmen Meclis'ten bilgi saklandı. Gerekli bilgi, uluslararası kredi sağlayan bankaların sitelerinden elde ediliyorsa bu da bir ayıptır.
"Hastaları beton binalar değil, içerideki hekim, hemşire ve iyi planlanmış sağlık hizmeti tedavi eder"
Sadece bu yılın bütçesinden şehir hastanelerine ayrılan miktar 83 milyar TL. Şehir hastaneleri hizmet açısından da uygun değil. Hem hastaların hastaneye ulaşımı hem de hastane içinde birimlerin birbirine ulaşımı, koordinasyonu ve konsültasyon işlemlerini de zora sokuyor. Hastaları beton binalar tedavi etmez. İçerideki hekim, hemşire ve iyi planlanmış sağlık hizmeti tedavi eder. Modern bir ülke devasa şehir hastaneleri ile övünmez. Modern bir ülke sağlık rakamları ile, hasta başına hemşire ve doktor sayıları ile övünür.
Nüfusa göre doktor sıralamasında 37 OECD ülkesi içerisinde 36 sıradayız. Geldiğimiz noktada iktidarın medarı iftiharı sağlık reformu tam anlamıyla iflas etmiştir. Çöken sağlık sisteminin altında ise hastalar, doktorlar ve sağlık çalışanları kalmıştır. Tek kazanan ise sağlığın patronları olurken hastalar müşteri, sağlık çalışanları da ucuz iş gücü olmuştur. Bizim yapmaktan imtina ettiğimiz para hareketini Sağlık Bakanı tüm hekimlere yapmıştır. Bu şu anlama geliyor: 'Ben bu şekilde yapıyorum diğer doktorlar da böyle yapıyor zannediyorum' ama kişi kendinden bilir işi diyorum.
"Vatandaşlık ve diploma denkliği gibi engeller olmasa Türkiye'deki hekimlerin yarıdan fazlası gider"
Şunu bilin vatandaşlık ve diploma denkliği gibi engeller olmasa Türkiye'deki hekimlerin yarıdan fazlası gidecektir. Erdoğan bir yandan gençlere kapıyı gösterirken bir yandan da 65 yaşındaki hekimleri kuraya sokuyor. Hükümet, sağlık sisteminin biriken sorunlarını sağlık çalışanlarına ve doktorlara yüklemektedir. Alınamayan randevunun, yapılamayan tetkikin, bulunamayan ilacın sorumlusu sağlık çalışanı olmaktadır.
Son kabine değişikliğinde Erdoğan'ın değiştirmediği iki bakandan biri olarak Fahrettin Koca'yı gördüğümde 'kaybettiler' demiştim. Seçim mağlubiyetinizin en büyük nedenlerinden biri sağlıkta ülkeyi getirdiğiniz noktadır. Biraz laf dinleyin! Sürekli söylüyoruz sonra da haklı çıkıyoruz ama iş işten geçmiş oluyor. Eğitim ve sağlık gibi ortak konularımızda çatışarak değil istişare, akıl ve bilim yoluyla yürütelim."
Enerji alanında düzenlemeler içeren kanun teklifinin ilk 8 madde kabul edildi
Enerji alanında düzenlemeler içeren 16 maddelik Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin, birinci bölümünde yer alan ilk 8 madde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
TBMM Genel Kurulu’nda, 16 maddelik enerji alanında düzenlemeler içeren Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan ilk 8 madde üzerinde görüşmeler yapıldı. Kanun teklifinde yer alan ilk 8 madde için milletvekilleri söz alarak konuşmalar yaptı. Maddeler üzerine muhalefet milletvekillerinin verdiği önergeler reddedildi. Birinci bölümde yer alan her madde Genel Kurul görüşmelerinin ardından oylanarak kabul edildi.
Birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasının ardından, TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, Genel Kurul'un birleşimini 2 Mayıs perşembe günü saat 14.00'de toplanmak üzere sonlandırdı. Buna göre kanun teklifinin 2. bölümünde yer alan maddelerin görüşmelerine perşembe günü devam edilecek.
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, Türkiye'deki zeytinliklerin sadece ekonomik açıdan değil, çevresel açıdan da önemli olduğunu söyledi. Bu alanların biyolojik çeşitlilik açısından zengin ekosistemlere ev sahipliği yaptığını belirten Doğan, bu alanların ayrıca su döngüsü üzerine de olumlu etkileri olduğunu vurguladı.
Madencilik faaliyetlerinin bu değerli alanlara zarar verdiğini vurgulayan Doğan, "Cennet vatanımızın yüzlerce yıllık ağaçları, düşük rezerve sahip maden sahalarında yapılan maden arama faaliyetleri yüzünden yok ediliyor. Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmiyor. Kontrollü ve bilinçli yapılmayan madencilik faaliyetleri, su kaynaklarımızı da kirletiyor" diye konuştu.
İYİ Partili Kaya: Ekonomisi kömüre dayalı illerimizin durumu ne olacak?
İYİ Parti Antalya Milletvekili Aykut Kaya, Türkiye'nin doğal kaynaklarını çıkarmanın önemli olduğunu ancak bunu yaparken daha düzenli olunması gerektiğini söyledi. Planlama ve denetim eksikliğinde büyük kazaların kaçınılmaz olduğunu söyleyen Kaya, bu kazalarda yitip giden canların unutulmamasını istedi.
Yeşil dönüşüm için kömürden kademeli çıkışın yapılması gerekeceğini ifade eden Kaya, "Kömürü çıkartan, ekonomisi kömür ve linyit madenciliğine dayalı illerimizin, ilçelerimizin durumu ne olacak?" diye sordu. Kaya, söz konusu kanun teklifinde bu yönde bir hazırlık göremediklerini belirtti.
MHP'li Yüksel: Maden kaynakları ekonomik kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru
MHP Balıkesir Milletvekili Ekrem Gökay Yüksel, MHP olarak enerji güvenliği ve milli maden kaynaklarının etkili bir şekilde kullanımı konularındaki sorumluluklarının bilincinde olduklarını söyledi.
Enerjinin modern toplumlarının gelişiminde temel bir güç olduğunu belirten Yüksel, "Ülkemizin enerji politikaları, kendi ihtiyaçlarımızı karşılamakla kalmayıp aynı zamanda bölgesel, küresel düzeyde rol almamıza katkı sağlamakta" dedi.
Maden kaynaklarının ekonomik kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru olduğunun söyleyen Yüksel, "Bu bağlamda madenlerin, sürdürülebilir bir şekilde işlenmesi, çevresel etkinlerin aza indirilmesi MHP'nin politika öncelikleri arasındadır" ifadesini kullandı.
Sahalarda buluculuk hakkının Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından etkili bir şekilde kullanılması gerektiğini ifade eden Yüksel, bunun enerji ve ulusal güvenlik açısından hayati öneme sahip olduğunu vurguladı. Yüksel, "Sahada buluculuk hakkının etkin bir şekilde kullanılmasıyla, yeraltı kaynaklarımızın verimli bir şekilde değerlendirilmesi mümkün olacak. Bu da ülkemizin ekonomik büyümesine önemli katkıda bulunacaktır" diye konuştu.
DEM Partili Hun: İktidar, ülkenin doğal kaynaklarını, uluslararası şirketler için bir av alanı haline getirdi
DEM Parti Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun, maden kanunu teklifinde işçi, iş güvenliği ve emeğin yer almadığını söyledi. Kanun teklifinde madenlerde yaşanan iş kazalarını, işçilerin yaşadığı hak gaspını önleyecek tedbirlerin de yer almadığını belirten Hun, şu ifadeleri kullandı:
"İktidar, ülkenin doğal kaynaklarını, sömürge madenciliği adı altında, uluslararası şirketler için bir av alanı haline getirmiştir. Önlem alınmadan, ülkenin yararı düşünülmeden, halk sağlığı yok sayılarak şirketlerin yararına yapılan tüm düzenlemelerde bunu görüyoruz. Bu yasa ile yapılan değişiklikler, doğal kaynakların daha iyi korunması ve madencilik faaliyetlerini denetlemesi yerine ruhsatların daha keyfi şekilde dağıtılmasına yol açacaktır."
CHP'li Yavuzyılmaz: AK Parti yine bir yabancı devlete ayrıcalık sağlamak istiyor
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, görüşülmekte olan kanun teklifi ile denizlerde ve göllerde imar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji santrallerinin kurulabileceğini söyledi. Mevcut kanuna göre, denizlerde bu santrallerin kurulabilmesi için deniz imar planı şartı olduğunu hatırlatan Yavuzyılmaz, kanun teklifi ile bu şartın kaldırılmak istendiğini ifade etti.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile 19 Temmuz 2023'te enerji alanında stratejik ortaklık anlaşması imzalandığını ifade eden Yavuzyılmaz, bu anlaşmanın 2. maddesi ile BAE'nin denizlerde 2 bin 500 megavata kadar deniz üstü rüzgar santralleri kurabileceğini söyledi. Yavuzyılmaz, "Bu yüzden alelacele denizlerdeki imar şartı kaldırılmak isteniyor. AK Parti yine bir yabancı devlete ayrıcalık sağlamak istiyor" dedi.
Santrallerin kurulacağı bölgenin de Ege Denizi olduğuna ifade eden Yavuzyılmaz, kanun teklifinin yasalaşması durumunda birçok yerli şirketin enerji sektörünün dışına itileceğini ve yok olacağını dile getirdi.
AKP'li Yazmacı: Batı'nın yöneticileri, engizisyon mahkemesi anlayışıyla Filistin destekçisi avına çıkmış
AKP Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı da kanun teklifinin tümü üzerine yaptığı konuşmasında, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de sürdürdüğü saldırılara değindi. İsrail'in Gazze'ye en az 75 bin ton patlayıcı attığını söyleyen Yazmacı, İsrail'in Gazze'de şu ana kadar kullandığı patlayıcı miktarının, ABD'nin Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı atom bombalarının yaklaşık iki katına eş değer olduğunu söyledi.
Gazze'de, günden güne insanlığın ölümünü gördüklerini belirten Yazmacı, kendilerini medeni dünyanın birer üyesi olarak addeden devletlerin yöneticilerinin apaçık İsrail'e destek verdiğini anlattı. Yazmacı, şöyle konuştu:
"ABD ve Avrupa'da gençler, yöneticilerinin aksine Gazze'de haklının ve hakkın yanında yer alıyor. Bugün ABD'nin birçok eyaletinde, üniversitelerde Filistin'e destek gösterileri başladı. Medeni şekilde yapılan gösteriler, birilerini yine de rahatsız etti. Yerli yersiz her platformda sözde demokrasi, özgürlük, hürriyet naraları atan Batı'nın yöneticileri, engizisyon mahkemesi anlayışıyla Filistin destekçisi avına çıkmış, İsrail katliamlarını dile getiren öğrenci, akademisyen kim varsa gözaltına almaya başladı."