Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "Yargı Reformu Strateji Belgesi"ni değerlendirdi. Ortaya çıkan reform belgesi için 'Alkışlıyorum' diyen Feyzioğlu “Meslektaşlarımın beklediği sorunların çözüm haritası var burada. Barolar Birliği Başkanı oldum dağ gibi sorunları kucağıma koydular. Şimdi biz baro başkanlarıyla birlikte niye bu kadar mutluyuz, çünkü bizden sonrakilerine devrederken 'bakın bunlar çözüldü' diyeceğiz” ifadesini kullandı.
Feyzioğlu, Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni açıkladığı sırada Erdoğan’ı alkışlamasına ilişkin olarak “Şaşırıyorlar 'Metin Feyzioğlu niye alkışladı' diyorlar. Niye alkışlamasın. Topluca çözümün konulduğu bir belge bu. Makul sürede yargılamayı böyle halledecekler” şeklinde konuştu.
YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri için verdiği iptal kararının gerekçesinden tatmin olmadığını dile getiren Feyzioğlu, vatandaşın mağdur edildiğini vurguladı. Feyzioğlu “2 Mart 2019'a kadar sandık kurullarına itiraz edilmesi gerekiyordu. İtiraz edilmeyen her sandıkta sandık kurulu başkanları ve kamu görevlileri kesinleşti. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olup olmadığını ben bilmiyorum ki” sözlerini kaydetti.
HSK’nın yapısı eleştiren Feyzioğlu, “HSK'nın yapısı arzu ettiğimiz sistematik teminatı vermekten uzak. Çünkü HSK üyeleri siyasi irade tarafından belirleniyor. Dolayısıyla üyelerinin yarısının sayın Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan kalan yarısının Meclis çoğunluğunun yetkisiyle belirleniyor. Bunun yanlışlığı Rahip Bronson davasında çıktı” dedi.
Feyzioğlu, “AYM her zaman Türkiye'nin subabı olmuştur” ifadesini kullandı.
Habertürk'te Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Feyzioğlu'nun konuşmasından ana başlıklar şöyle:
Belge iyi ve doğru bir belge. Hazırlanma aşaması doğruydu. İlk kez bu denli katılımcı bir anlayışla hazırlandı. Herkes bizden 'olmamış' diye bir çıkış bekledi. Olmamış diyecek durumumuz yok; çünkü bu belgenin hazırlanışında Türkiye Barolar Birliği ve barolarımız da başından sonuna sürecin içindeydi. Her sorumlu birimle biz defalarca toplantılar yaptık. Bu belgede yazılı cümlelerin bir kısmı bizim. Kendi taleplerimizin, sorunlara getirdiğimiz çözüm önerilerinin ortak akılla yoğrulup önümüze konulmasına mutlu olduk. Oturuyorlar kalkıyorlar 'Metin Feyzioğlu nasıl alkışladı' deniyor. Alkışlıyorum, meslektaşlarımın beklediği sorunların çözüm haritası var burada. Barolar Birliği Başkanı oldum dağ gibi sorunları kucağıma koydular. Şimdi biz baro başkanlarıyla birlikte niye bu kadar mutluyuz, çünkü bizden sonrakilerine devrederken 'bakın bunlar çözüldü' diyeceğiz.
"Sayın Cumhurbaşkanımız bu sınavın gerekliliğini üstüne basa basa anlattı"
Biz bir adım attık, bakanlık bir adım attı, YÖK Başkanıyla konuştuk.Elinizi yumruk yaparsanız sadece vuruyorsunuz, açarsanız el sıkışıyorsunuz. Konuştuk, diyalog kurduk. Eskiden avukatlık sınavı diyorduk. Şimdi avukatlık sınavı değil, hukuk fakültesini bitirip de avukat, hakim, savcı, noter adayı düşünenlerin gireceği hukuk alanındaki mesleklerde baraj sınavına döndü. Kim yapacak? ÖSYM yapacak. ÖSYM üniversite giriş sınavını, TUS, KPS'yi yapıyor. Devletin görevi de ÖSYM'ye de şaibesiz sınav yaptırmak ki güveniyorum ben. Her yapılana kulp takılabilir. Herkese eşit 70 baraj gerekecek. Bugün Türkiye'de şehirlerimizde hukuk aşkı yok ama hukuk fakültesi aşkı var. Şehire muazzam bir gelir getiriyor.Konutlmara kiracı geliyor, nargile kafelere müşteri geliyor ama hukuk kalitesi düşüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu sınavın gerekliliğinin üstüne basa basa anlattı.
"En iyinin iyisi hukukçu olacak! Buna sevinelim değil mi?"
Biraz önce sayın YÖK Başkanı ile birlikteydim. En son 190 bininci sıradan alıyor. Öğrencileri mağdur etmeden sayın Cumhurbaşkanı dün bizim de isteklerimizi dillendirecek şekilde 'Bunu 100 bine düşüreceğiz' dedi. Bu hukuk fakültelerindeki öğrenci kalitesi ikiye katlanıyor demek. Buna niye sevinmeyelim? Bu fakülte mezunu yarın öbür gün sizi yargılayacak, kira, boşanma, mal mülk davasına bakacak. Adaleti dağıtacak olan kalitesini arttıracak bu reform belgesi. Bu yıl girecek olanlarda sıralamanın geçerli olması gerekiyor. Muhtemelen tedricen olacak. Ama 190 bin olarak devam etmeyeceğini düşünüyorum, biliyorum. Bir sonraki seneye de 100 bine düştüğünde en iyinin iyisi hukukçu olacaktır. Buna sevinelim değil mi?
"Hiçbir şekilde masraflı değil! Felaketleri önleyecek bir sistem"
Türkiye'de bizim insanımız her şey sarpa sardıktan sonra avukata gider. Oysa Avrupa'da, Amerika'da insanlar imza atmadan hukukçularına danışırlar. Avukatları onların sağ koludur. Bizde bu kültürü yaygınlaştırmak adına belli davaların sadece avukatla açılması. Tapu'da belli işlemlerin, yüksek meblağlı kira sözleşmelerin avukatın katılımıyla yapılması gerekiyor. Ben 'avukat tutmak' kelimesinden çok hoşlanmıyorum. Avukatın yardımı diyelim buna. İşler sarpa sardıktan sonra masraf çok daha büyük. Biz burada koruyucu avukatlık sistemini getirmek istiyoruz. Tıpkı koruyucu hekimlik gibi. O yüzden belki ilk bakışta kısa vadede masraflı gibi görünen, hiçbir şekilde masraflı değil, büyük felaketleri önleyecek bir sistem.
"Burada sosyal devlet ilkesi var!”
Şu an işçilerin sorunu cayır cayır yanıyor. İş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk geldi. İşveren avukatı ve mali müşaviri ile geliyor. İşçi ise tek başına geliyor. Şimdi biz diyoruz ki, işçi istediği zaman biz kendisine barodan zorunlu avukat tayin edelim. İşte bu da var burada, yani sosyal devlet ilkesi var. Yani buna sevinmek lazım değil mi? Adaletin tecellisi ve ceza adaleti sokakta polisle başlıyor, karakolda başlıyor. İşin savcılığa ve mahkemeye intikali çok sonraki aşama. Biz diyoruz ki hukuk fakültesi mezunlarından avukat, hakim, savcı olmak için baraj sınavına girmeyenler ya da girip de geçemeyenleri, bunları polis amirliğine alın, polislik öğretin. O zaman göreceksiniz hukuk devleti gökyüzündeki yıldız olmaktan çıkacak. Ben herşeye olumsuz, umutsuz yanından bakanlardan değilim. Mustafa Kemal'in çok güzel bir lafı vardır, 'umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır' diye.
"Çok sevindim, mutlu oldum, alkışlatan gelişmeler"
Avukatlık hizmetinde KDV çok yüksek. Vatandaşın üstüne binen bir yük. Bu KDV yükü sebebiyle vatandaş avukata gidemiyor. Biz bu konuyu sayın Naci Ağbal, sayın Cumhurbaşkanımızla görüştük. Avukatlık hizmetinde belli başlı davalarda, çocuk, aile, tüketici, iş mahkemeleri gibi çok ciddi manada KDV indirimi olacak. Bunlar bizi çok sevindiren, mutlu eden, alkışlatan gelişmeler.
"İfade özgürlüğünü hayata geçirecek olan savcı ve hakimdir"
Belgenin ilk başlığı ifade özgürlüğü ile başlıyor. İfade özgürlüğü korunacak, geliştirecek dediğiniz zaman haklı olarak hepimiz 'tabi tabi' diyoruz. Ama arkasında başka husus var. Hakim ve savcıların değerlendirilmesi, terfisine esas olacak puanlamalarında AİHM ve içtihatlara davranmalarına uygun olması esas alınacak. Eleştiriyi suç olarak kabul edersen, Anayasa Mahkememiz, AİHM buna eleştiri derken sen buna tutuklama tedbiri uygulayıp, ceza verirsen senin bu terfiinde olumsuz olacak. Bir maddesine değil tamamına baktığımızda sonuç alabiliriz. Neticede siz kanuna ne yazarsanız yazın, ifade özgürlüğünü hayata geçirecek olan savcı ve hakim. O halde o savcı ve hakimin iyi eğitilmesini sağlamamız lazım. İşte hukuk fakültelerinin kalitesini yükselterek, sınav getirerek. Böyle davranmazlarsa bunun karşılığını terfi etmeyerek alarak.
"Coğrafi teminat bu olumsuzlukları engelleyecek"
Bir kısmı siyasi baskıdan, bir kısmı da eğitimsizlikten. İyi okutulmamış olan hukukçu eleştiri ile suçu birbirine karıştırır. Hukuk eğitimi demek özgürlükçü bir bakış açısına sahip olabilmek demektir. Onu neresi verecek Anayasa Mahkememizin özgürlükçü pencereden baktığı kararlmar verecek, AİHM içtihatları verecek. Coğrafi teminat konusu var. Bir hakim düşünün. Diyelim ki Ankara'da çoluğu çocuğu okula gidiyor. Oradaki hakimi alıp da bir başka şehre gönderdiğinizde bütün düzeni altüst oluyor. Hakimlerin bir çekincesi var. Ben birilerin canını sıkacak karar verirsem acaba tayinimi alırlar, perişan mı oluruz diye düşünebilir. İşte coğrafi teminat bunu engelleyecek.
"HSK'nın yapısı arzu ettiğimiz teminatı vermekten uzak"
Biz bu yargı reformu strateji belgesi ile çok güzel giriş yaptık. Bunları adım adım hayata geçirdiğimizde bir kere Türkiye çok net bir şekilde bu yolda ilerlemek istediğini hem içeride hem dünyada bir kez daha ispatlamış olacak. Ama HSK'nın yapısı arzu ettiğimiz sistematik teminatı vermekten uzak. Çünkü HSK üyeleri siyasi irade tarafından belirleniyor. Dolayısıyla üyelerinin yarısının sayın Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan kalan yarısının Meclis çoğunluğunun yetkisiyle belirleniyor. Bunun yanlışlığı Rahip Bronson davasında çıktı. Gerekçeli kararı okuyun 'Bu adam sıkıntılı bir adam' dersiniz. Yabancı bir devlet başkanı çıktı 'salacaksın' dedi. Anayasamızı göstermek ne kadar rahatlıktı. HSK tüm hakim ve savcıların özlük haklarını düzenleyen kurum olunca yapı çok önemli.
"Meclis'e artık uzlaşma kültürünü getirelim"
2010 öncesi HSK kapalı devreydi, sıkıntı var derdi. Millet iradesi yok dendi. Ondan sonra doğrudan doğruya FETÖ'nün kaleme aldığı ve FETÖ'nün takip ederek yürüttüğü referandum gündeme geldi. Referandum sonrasında oluşan HSK'ya doğrudan doğruya FETÖ müdahalesiyle hem hakimler arasına seçim yoluyla siyaset girdi hem paralel devlet yapısı girdi. 2017 HSK'sı ise doğrudan doğruya siyasi iktidar tarafından neredeyse belirlendi. Üçü de yanlış. Peki dünya ne yapıyor? Bir kısmını Yargıtay'a, Danıştay'a seçtiriyor. Kalanını da nitelikli çoğunlukla Meclis'e seçtiriyor. İşte benim önerim bu. Öneriyorum, çıkış yolunu söylüyorum, Türkiye 15 Temmuz gibi faciayı yaşadı. OHAL yaşadık. Artık OHAL kalktı, OHAL'i zihnimizden de kaldıralım, normalleşelim. Yargının bu yapıdan kurtulduğunu söylüyorsak yargının yönetimini olağanüstü olmaktan çıkaralım. Meclis'e diyelim ki, 'üçte beş üye seç'. Danıştay ve Yargıtay'da seçsin diyorum. Layık olanı layık olduğu yere gelmesinde uzlaşacaksınız. Herkes bunlarda anlaşabilir. Meclis'i uzlaşma kültürüne zorlamamız lazım. Meclis'te uzlaşma kültürü sıfır. Şimdi artık o kültürü getirelim. HSK'yı yeniden yapılandıralım.
"Mülakatlar kemeralar altında yapılmalı hatta canlı verilmeli"
Siz dünyanın en güzel, en havalı, en süslü maddelerini de yazsanız onları insanlar uyguluyor. Biz bu reformda insan unsurunun kalitesini arttırmak için yola çıktık. Vatandaş temelli bir yargı, güven verecek vatandaşa, iki kaliteli hizmet. O hizmeti de verecek olan kaliteli hukukçu. Bir hakim yardımcılığı ve savcı yardımcılığı kurumları geliyor. Yazıişleri müdürlerinin hukuk fakültesi mezunu olma şartı geliyor. Genç mezun bitirdi hukuk fakültesini, aldı eline diplomasını. Hukuk alanındaki mesleklere giriş sınavına girdi. Baktı ki hakimlik için kontenjan açılmış, gitti müracaat etti. Mülakata girdi. Mülakat heyeti biraz daha geniş olacak. Öneriyorum, eksiklik var burada mülakatların kamera kaydına alınmaları lazım, hatta TRT'de canlı yayınlayalım. Bant kaydı yapalım adaylara verelim, ya da web üzerinden veya TRT üzerinden bu kayıtları yayınlayalım. Herkes rahatlasın, başka algılar yaratılmasın.
"Bu belge sorunu doğru yerden yakaladı"
Şimdi mülakatı kazandı, iki sene stajı yaptı. Stajının sonunda hakim yardımcılığına atanacak. Pırıl pırıl ama hayat tecrübesi sınırlı bir insan. Kürsüye çıkıyor, hayatında çek görmemiş, kira sözleşmesi yapmamış, çocuk sahibi değil, evlenmemiş ama aile mahkemesinde görev yapıyor. Çek görmemiş kambiyo senetlerine karar veriyor. Hakim yardımcısı olacak. 2 sene boyunca arkada, mutfakta dosyada eksiksiz hazırlanmasını sağlayacak. Yargı kararlarını araştıracak, bilimsel içtihatları araştıracak. Hakime dosyaya karar vermeyi hazır hale getirecek. Hakim yardımcısının en büyük yardımcısı da hukuk fakültesi mezunu yazı işleri müdürü, kalem müdürü olacak. Hedefimiz özellikle cezada bir celsede iddianame okunsun, tanıklar dinlensin, karar verilsin, işte oraya geliyoruz. Bu yargı reformu strateji belgesi sorunu doğru yerden yakaladı. Geniş katılımla, sahadaki insanlarla ve avukatlarla hazırlandı.
"Feyzioğlu niye alkışlamasın? Topluca çözümün konulduğu belge bu"
Sayın Adalet Bakanı'nın en büyük katkısı, Türkiye'de görülmemiş bir katılımı sağladı. O yüzden ben buradayım zaten. Yoksa ne yapacaktık, 'okuduk olmamış' diyecektik. Ama şimdi kendi cümlelerimizi görüyoruz. İnsanlar da şaşırıyorlar 'Metin Feyzioüğlu niye alkışladı' diyorlar. Niye alkışlamasın. Topluca çözümün konulduğu bir belge bu. Makul sürede yargılamayı böyle halledecekler.
"İnsanlarımızın etiketlenmesinin önüne geçilecek"
Git yerleri süpür, huzur evinde çalış biraz bana romantik geliyor. Ama çalışmasına katıldığımız başka husus var. Savcılar önüne gelene dava açmak yerine, Türkiye'de savcıların dava açma oranı Avrupa'ya göre çok yüksek. Savcılar risk almaksızın pek çok soruşturmayı dava yoluna taşıyorlar. Açılan davaların yaklaşık yarısında beraat kararı çıkıyor. Yarıya yakın dava boşuna açılmış, sizi oraya boşuna sürüklemiş, günlerinizi, yıllarınızı heba etmiş oluyorsunuz. Savcılarımızın daha doğru bir şekilde delil değerlendirmesini sağlayacak üç, dört basamaklı bir sistem geliyor. Ben de bu çalışmanın içinde aktif olarak yer aldım. Barolar Birliği şapkamın yanında bir de ceza akademisyeni şapkamla çalıştım. İnsanlarımızın mahkemelerde etiketlenmesinin önüne geçecek.
"Hakim ve savcıların 5 günlüğüne cezaevinde yatması lazım"
Çok uzun tutukluluklar var. Dosyayı inceleme gücü yok hakimin, savcının, vakti yok. Eğitimi sınırlı. Eğitimini arttırmamız lazım. Personel kapasitesini arttırmamız lazım. Yanına yardımcı vermemiz lazım. Her hakim ve savcı özgürlüğün asıl olduğunu bilmeli. Hep şunu hayal ederim, keşke şöyle uygulama olsa, staj sırasında her hakim ve savcı cezaevinde 5 gün tutuklansa, 5 gün oraya girse. Demir kapının, o sürgünün sesi kulağında çınlarsa oraya gidenin ne yaşadığını daha iyi bilir.
"AİHM ve AYM içtihatlarına aykırı davranıyorsanız puanınız düşecek"
Bu bir yol haritası, altbaşlıkları henüz yok. Altbaşlıklar doldurulurken bunlara çözümler üretilecek. 9 büyükbaş var. Çok çok somut başlık olmayan haller var. Özellikle duruşma aşamasında, artık soruşturma bitmiş, dava açılmış, hakim tahliye ediyor itiraz ediyorsunuz, öbür mahkeme tutukluyor. Bunların önlenmesi lazım. Aynı mahkeme tahliye etti 24 saat içinde tutukladı. Hiçbir şekilde izahı yok bunun. Akla başka sebepleri getiriyor. Doğal olarak tüm hukuk sistemine zarar veriyor. Çözüm AİHM ve Anayasa Mahkemesi yerleşik içtihatlarınıza aykırı davranıyorsanız puanınız düşecek.
"Tepelerine hukukçu olmayanların getirilmemesi gerekir"
Meclis kapanmadan önce gelmesi lazım. Bir altlık madde olarak YÖK kanuna bir madde ile gelmesi lazım. Bunun çalışmasını ilgili kurumlar yapılor. 190. bininci sıra çok yüksek. Bunun iki üç hafta süre sonra düşmesi lazım. Kamu avukatlarının gösterge sorunu çok önemli. Kamuda çalışan avukat yargının, idarenin içindeki temsilcisi. Herkese evet der ama en sonunda hukuka bir soralım olur. Hukuk oraya imzayı atmazsa o iş olmaz. Kamu kaynaklarının korunmasında kamu çalışan avukatlar kadar önemli herhalde başka yoktur. Onların ek göstergelerinin artması lazım. Hukuki statülerinin, yaptıkları görevleri, daha itibarlı görev yapmaları, tepelerine hukukçu olmayanların getirilmemtesi gerektiğini düşünüyorum.
"Bu reformun hayata geçmesi kısa sürecektir"
İstenirse 6 ayda biter.Burada uzun sürecek olan hukuk fakültelerindeki eğitim uzun sürer. Bir tek o uzun sürer. Onun dışındakilerin hepsi kısa sürer.
"Stajyer avukatlar ücret alabilecek! Buna niye sevinmeyeyim?"
Yeşil pasaporta devlet memuru olarak sahip biri olma sıfatıyla söyleyeyim, meslektaşları için çocuk gibi sevinen bir başkan gördüm kendimi. Bana bir şey verilmiyor. Şahsıma ait hiçbir şey verilmiyor. Önümde bulunduğum her baro başkanının her seçimlere girerken 'avukatlara yeşil pasaport vereceğiz' dedikleri bir sıkıntı bu. Avukatlarımız yurtdışına oradaki işçi ailelerin davalarına gidiyorlar, tahkim davalarına gidiyorlar. Yargının üç önemli unsuru hakim, savcı ve avukat. Ama avukatlara ayrımcılık yapıyoruz. Bu ayrımcılığın bittiğini görmek meslektaşlarımın adına beni çok mutlu etti. Meslektaşlarım adına bir başarıyı elde ettik. Sadece yeşil pasaport değil. Sayın Cumhurbaşkanı kamuda çalışan avukatlara yapılacakları söyledi. Stajyer avukatlara müjde verdi. Bugün 25 bin stajyer avukatın yarısından fazlası aç. Anasından babasından harçlık alıyor. Çünkü çalışma yasağı var. Eline harçlık veriliyor bürolarda. Bir avukatın yanında şimdi çalışırken ücret alabilecek. Ben buna niye sevinmeyeyim.
"Bu belge 82 milyon vatandaşımızın belgesi"
Devlette yüksek olmaz. Ben yargının en üst üç temsilcisinden biriyim. Herkes yaşananlardan kendine payını almıştır. Hiç kimse 'Ben 10 sene önceki haldeyim' demez. Sayın Cumhurbaşkanı da, ben de, siyasetçiler de öğrenmiştir. Ataol Abi'nin dediği gibi 'yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey var' değil mi? Bu belge 82 milyon vatandaşımızın belgesi. Burada siyaset yok ki.
"125 bin meslektaşımın dağ gibi birikmiş sorununa çözüm getiriyor"
Ben bir meslek örgütünün başıyım. Bir STK, bir dernek, bir siyasi parti başkanı değilim. Diyorlar ki, 'yargıya ilişkin reformları neden Cumhurbaşkanı açıklıyor?' Kim açıklayacak. Kabinenin başkanı Cumhurbaşkanı. Yani bir ilçe kaymakamı mı açıklayacak, Adalet Bakanı da Cumhurbaşkanı'na bağlı olarak çalışıyor. Anayasa değişti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geldi.Bana göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yanlış. HSK'nın yapısını yanlış buluyorum. HSK'nın yapısı yargının siyasetin etkisine girmesine sebebiyet veriyor. Dünyada birçok başkanlık sistemi var. Türkiye Barolar Birliği Başkanı sıfatımla, yargıyı tamamen bağımsız kılacak Anayasa değişikliğinin yapılması lazım. O gün ne söylüyorsam bugün de onu söylüyorum. Ama bugün ortak aklı konuşalım, ben elimi uzatıyorum, uzattığım el sıkılıyor. 125 bin meslektaşımın dağ gibi birikmiş sorununa çözüm geliyor. Onların savunduğu 82 milyon vatandaşımızın sorunlarına çözüm geliyor.
"Türkiye ittifakı altını dolduran bu yargı reformu stratejisidir"
Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye İttifakı'ndan söz etti. Ama içini doldurmazsanız anlam ifade etmez. 82 milyon vatandaşımızın beklediği ne? Adliyede adalet, hastanede şifa, belediyeden hizmet istiyor. Alamadığı zaman birileri diyor ki, 'senin etnik kökeninden, siyasi görüşünden' deniyor. 82 milyon vatandaşı sımsıkı kucaklayacak ne var, güvenilir bir yargıda birleştirebilirseniz. Herkes der ki benim ana dilim, etnik kökenim, mezhebim, siyasi görüşüm ne olursa olsun devletin bana sağladığı eşitlikten yararlanıyorum diyecek. Layık olanın layık olduğu yere gelmesini kim kontrol edecek, devlet yapacak. Bunlar hukuk devletinde olur. Türkiye İttifakı budur. Altını dolduran bu yargı reformu stratejisidir.
"Sizin gibi düşünmeyenleri hain diye damgalamak yanlış"
Ben bir meslek örgütünün başıyım. Milletvekili olma imkanım doğdu. Ama ben Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak hizmet ediyorum. Bugün de sonuçları almaya başladık. Bundan sonraki hayatımda ne yaparız bilemem. Ama bugüne kadar önüme çok imkan çıktı. Siyaset yapma, siyasi particilik imkanı çıktı ama yapmadım. Bir uyarı yapıyorsak doğru olduğunu düşündüğümüz için yapıyoruz. Birisi sizin gibi düşünmüyorsa hemen hain diye damgalamak yanlış. Türkiye'de iki kamp var. Arada da çok büyük nüfus, bizler sıkışmışız. İki taraf da birbirine sövüp, sayıyorlar. İstiyorlar ki kendi tribününe gelelim. Bizler triübüne çıkmak istemeden milletimizin unsurlarına sövüp saymayı reddeden çok büyük çoğunluyuz. Kavga etmeyeceğiz. Benim de kavgamı etmemi istiyorlar. 'Eyyy' diye cümleler kurmamı istiyorlar. Kurmadığım zaman da üzülüyorlar. Büyük kitle kutuplaşmadı. İş istiyor, hizmet istiyor. Doğru yapılan iş yapılınca eline sağlık diyor. Ben o kitlenin sözü olmaya çalışıyorum.
"Af değil ama infaz rejiminde iyileştirme"
Somutlaştığında içinde maalesef uyuşturucu satıcıların olduğunu görmüştüm. Af tehlikeli bir cümledir. Rahşan Hanımefendi'nin adının verildiği 'Rahşah Affı' da ceza indirimiydi. Belki infaz rejiminde iyileştirme yapılarak, şartlı tahliye, denetimli serbestlik yapılabilir.
"İstanbul seçimlerini yenileme gerekçesi tatmin etmedi"
Ben tatmin olmadım. İşin özeti şu; kişileri suçlayarak konuşmam. Oy veren muhalifleri kahramanlaştırmam. İptal kararı verenleri yerden yere vurmam. Bir hukukçu olarak kararı eleştiririm. Vatandaş hiçbir sorumluluğu olmadığı halde cezalandırılmış oldu. Ben oy vermeye gittim, sandık kuruluna devlet memuru musun sen, hadi göster kimliğini göreyim deme imkanım var mı benim. 2 Mart 2019'a kadar sandık kurullarına itiraz edilmesi gerekiyordu. İtiraz edilmeyen her sandıkta sandık kurulu başkanları ve kamu görevlileri kesinleşti. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olup olmadığını ben bilmiyorum ki...
"FETÖ hücre şeklinde çalışan bir terör örgütü"
Çağdaş ülkede üç veya beş yıl avukatlık yapıldıktan sonra hakim alınma vardır. FETÖ'den tamamıyla ayıklandık mı? Valla hücreler şeklinde çalışan bir örgüt. Büyük ölçüde ayıklandığını düşünüyorum. HSK'nın kimlerin işe aldığı belliydi, onların takibi yapıldı. Umarım ayıklanmıştır.
"Anayasa Mahkemesi her zaman Türkiye'nin subabı olmuştur"
Anayasa Mahkemesi'nde tartışmaların, müzakerelerin olması normal. Mahkemelerin takdiridir. AYM her zaman Türkiye'nin subabı olmuştur. Gerekçeli kararlar üzerinden de vahim bir şey gördüğümüz zaman eleştirilerimizi yapmaya devam ediyoruz.