Gündem

TAZ: Navalny Kremlin’de korku yaratıyor

Alman basınında federal hükümetin sınırdışı politikaları, Putin'in siyasi rakibi Navalny'in suçlu bulunması ve Fransa’da Le Pen’in seçim kampanyası öne çıkıyor.

09 Şubat 2017 02:06

Die Welt gazetesinde Jacques Schuster imzalı yorumda Alman hükümetinin mültecilere yönelik sınır dışı politikalarına ilişkin şu satırları okuyoruz:

"Artık Almanya’da neredeyse pasaportunu yok etmiş ve uyruğunu saklayanları bile sınır dışı etmenin mümkün olduğundan söz edilebilir. Eğer bu gerçekleşmezse hiçbir geçerli kimlik belgesi olmayanları sınırdan içeri sokmamak da mümkün olabilir mi? İltica yasasının bu bağlamda değiştirilmesi gerekmez mi? Peki ya ana vatanları geri kabul etmediği için sınır dışı edilmesi engellenenlere ne olacak? Yani iltica yasasında birçok değişikliğe ihtiyaç var. Sert caydırıcı önlemlere de yeni yardım biçimleri kadar gerek duyulacak. Herkesin, seçmenlerin de bugün Avrupa’daki göreceli sükûnetin sadece kısa bir süre daha devam edeceğini bildiği gerçeğini açıkça belirtmesi lazım. Başbakan Merkel '2015’de yaşanlar bir daha tekrar etmemeli' diyor. Ama bunu nasıl engellemeyi düşündüğünü ise henüz açıklamıyor."

Chemnitz’de yayımlanan Freie Presse gazetesindeki yorumda Rus muhalefetinin önde gelen temsilcilerinden Aleksey Navalny’nin yolsuzluk suçlamasıyla yargılandığı davada suçlu bulunması ele alınıyor.

“Her zamanki beyaz gömleğini giymiş olan muhalif siyasetçi kararın açıklanmasından sonra televizyon kameralarına dönerek, mücadelesini sürdüreceğini, adaletin galip geleceğini kahramanca duyurdu. Navalny, her zaman için orada, yorulmuyor, hiç şansı olmasa bile ayağa kalkmayı başarıyor, Kremlin’in yöneticisine “petrol boru hattındaki kurbağa” diye hakaret ediyor, Kremlin’in baş düşmanı. Rusya’nın da ne kadar hoşgörülü olduğunu görün; Navalny tarafından hakarete uğruyor, belediye başkanlığı seçimlerinde ona üstünlük kazandırıyorlar, bu arada davasını gayet medeni bir şekilde mahkemede hallediyorlar. Navalny, Rusya’da muhalefetin bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor, en azından tek kişilik muhalefetin.”

Berlin’de yayımlanan die Tageszeitung’un (taz) aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

“Rusya’nın yöneticileri Navalny’nin beraat etmesini sağlasaydı, Navalny’nin getirdiği zorlukları aşabileceğini ve küçük başarısızlıkların altından kalkabileceğini kanıtlamış olacaktı. Ancak bunun yerine verilen mahkeme kararı, iktidardakilerin korktuğu mesajını veriyor. Hatta belki de korkudan titriyorlar. 2018 yılında yapılacak başkanlık seçimlerinde bağımsız bir adayın çıkmasına izin vermiyorlar. Görünen o ki, kimse bu konuda Putin’in rızası olabileceğini düşünmüyor… Korkusuz Navalny, Kremlin’de korku ve saygı yaratıyor. Putin döneminin en geniş kapsamlı protestolarını 2011 ve 2012 yıllarında o harekete geçirmişti. Kremlin’in başı onu hiç unutmayacak. Ancak Batı’nın da şunu unutmaması gerekiyor: Batı zayıflık gösterdiği için Rusya kendini güçlü hissediyor.”

Basın turumuzu Die Zeit gazetesindeki Fransa’da cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak isteyen aşırı sağcı aday Marine Le Pen’e ilişkin yorumla kapatıyoruz.

"Sürekli karşımıza çıkan bir örnek var: Eğer işin içinde büyük güçler varsa komşu ülkenin en azından prensipte dayanışma içinde olması iyi bir şey. Özellikle de komşu, kendinde olmayan bir orduya sahipse. Bu prensibe göre Le Pen, Fransa’da cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Trump ve Putin ile çok iyi anlaşacak ama Almanya’nın çıkarına olan her şeye karşı çıkacak. Özellikle de mültecilerin kraliçesi Merkel ülkeyi yönetmeye devam ederse. Zira Le Pen’e göre Fransa‘nın talihsizliğinin sorumlusu Almanya. Ne kadar sinir bozucu olsa da kışkırtıcı kişilerin gündemi belirliyor olmasından şikâyet etmek için artık çok geç. Peki, buna karşı Almanların yanıtı ne? Avrupa’yı yıkmak istemeyenlerin önerileri ne? Şaşkınlık içerisinde bütün dünya ucuz popülist Trump’ı izliyor. Hâlihazırda hemen yanı başımızda da kışkırtıcı söylemin galibiyetine tanık oluyoruz."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Jülide Danışman/Başak Demir