Gündem

Tarihteki en ilginç 'kutsal emanetler'

Dinler her zaman kendileri için önem taşıyan insanların kalıntılarını kutsal emanet saymıştır. Fakat Einstein'ın gözlerinden Napolyon'un penisine kadar ilginç seküler emanetler de var.

16 Eylül 2016 20:11

Dinler her zaman kendileri için önem taşıyan insanların kalıntılarını kutsal emanet saymıştır. Fakat Einstein'ın gözlerinden Napolyon'un penisine kadar ilginç seküler emanetler de var.

Ölümden sonra yaşam konusundaki düşünceniz ne olursa olsun, öldükten sonra bedeninizin bir kısmının internette satışa çıkarılmasını istemezsiniz muhtemelen.

Kısa bir süre önce bir müzayede sitesindeki listede Katolik bir azizin kemik kalıntılarına rastlanması üzerine şikayette bulunulmuş ve öldükten sonra fiziksel kalıntıların kutsal sayılması sorunu yeniden gündeme gelmişti.

Saygın insanların kalıntılarının ticaretini yapmak yeni bir şey değil. Yüzyıllar boyunca bu tür kalıntıları görmek, dokunmak ya da huzurunda dua etmek adına ziyaretlere gidilmiştir.

Bugün de Buda'nın dişinin Sri Lanka'da bir tapınakta, Muhammed Peygamber'in sakalının İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda, İsa'nın göbek bağının Roma'da bir bazilikada saklandığına inanılıyor ve çok sayıda insan bunları görmeye gidiyor.

Bunların yanı sıra bir de dinle ilgisi olmayan insanların kalıntılarına ilgi gösterenler var. İşte bu tarihi figürlerden beşinin kalıntıları…

İtalya, Haziran 2010'da kültürel tarihin en ilginç buluşmalarından birine tanık oldu. Rönesans dönemi gökbilimcilerinden Galileo Galilei'nin baş parmağı ve orta parmağı, Floransa Bilim Tarihi Müzesi tarafından satın alınarak müzede sergilenmekte olan dişinin ve parmağının yanına yerleştirildi.

1737'de Galielo'nun cesedi bir mezardan bir başkasına taşınırken düşen parmakları, dişi ve omuru, dâhinin tılsımını taşımak isteyenler tarafından çalınmıştı.

Galileo'nun bu kalıntıları, icadı olan teleskobun yanında sergileniyor. Gökyüzü hakkında kendisinden önceki alimlerden çok daha fazla bilgi edinen Galileo'nun müzedeki bu kalıntıları dünyanın birçok yerinden ziyaretçi çekiyor.

Bu tür kalıntılara sadece halka açık müzelerde rastlanmıyor. Bazıları özel şahıslarca saklanıyor. Napolyon Bonaparte'ın penisi de bunlardan biri. Fransız komutanın 1821'de St Helena adasında ölümünden sonra otopsi sırasında bir İngiliz cerrah tarafından penisinin kesildiği iddia ediliyor. İngiltere Waterloo Savaşı'nda Fransa'yı yenilgiye uğratınca 1815'te Bonaparte'ı adaya sürgüne göndermişti.

Napolyon'un kesildiği söylenen penisi kuşaktan kuşağa geçti. 19. yüzyılda bir İtalyan rahibin, 20. yüzyılda Londralı bir kitapçının, 1969'da ise 2900 dolara satın alan Amerikalı bir üroloğun eline geçtiği ve 2007'de ölünceye kadar yatağının altındaki bir bavulda sakladığı söyleniyor.

Bu kişinin tarihsel önemi olan kişilere ait nesneleri içeren koleksiyonu (Nazi lider Hermann Göring'in intihar ederken kullandığı siyanür kapsülünün de bunlar arasında olduğu söyleniyor) Haziran 2016'da müzayede ile Arjantinli bir koleksiyoncuya satıldı.

Ünlü fizikçi Einstein'ın ölümünden sonra incelemek üzere beyni çıkarılırken gözleri de saklanmış.

Ünlü Alman fizikçi Albert Einstein'ın gözleri 1955'te ölümünün ardından bedeninden ayrılmıştı. Şimdi New York'ta özel bir kiralık kasada saklandığı tahmin ediliyor.

Einstein'in beyni incelenmek üzere çıkarılırken gözleri de çıkarılmış ve saklaması için ünlü fizikçinin göz doktoru Henry Abrams'a verilmişti. Abrams 2009'da öldü. Einstein'ın gözlerinin müzayedede satılmak üzere listeye alınması bekleniyor.

Michigan'daki Henry Ford Müzesi'nde ise muhafaza edilemeyecek olan bir şeyi saklama sevdasının en iyi örneklerinden biri sergileniyor. Burada, ağzı mantar tıpayla kapalı bir deney tüpünde, Amerikalı mucit Thomas Edison'un son nefesinin olduğu iddia ediliyor.

Gramofonun öncülü ve elektrik ampulü gibi icatları olan Edison 1931'de New Jersey'de öldüğünde, doktoru son nefesini içeriyor diye odasındaki bir açık ampulü kapatarak saklamıştı. Oğlu Charles ise bu tüpü saklaması için Edison'un ortağı otomobil devi Ford'a vermişti.

Ünlülere ait bir eşyayı muhafaza etme tutkusu bazen sahteliklere başvurulmasına da neden oluyor. 2011'de böyle sorunlu bir şey Texas'taki El Paso'da ortaya çıktı. Bir tefeci dükkanı (Dave's Pawn Shop), Meksikalı devrimci Panço Villa'nın tetik parmağına sahip olduğu iddiasıyla reklamını yapıyordu.

Yaşarken Villa'yı yakalamak kolay olmamıştı. Ölümünde de bedenini tümüyle ele geçirmek mümkün olmadı. Birçok kişi, 1923'te pusuya düşürülerek öldürülen Villa'nın 1926'da açılan mezarından çıkarılan ve kurşun delikleriyle dolu kafatasının kendilerinde olduğunu iddia ediyor.

Bir insanı bir başkasının fiziksel bir parçasını yadigâr olarak saklamaya iten şey nedir, anlaması zor. Belki bu parçalar hayat dalgasını ileten kanallar olarak görülüyor. Belki de ölümü uzak tutacak bir totem olarak tutulmak isteniyorlar.

Einstein'in göz doktoru 1994'te verdiği bir röportajda şöyle demişti: "Onun gözlerine sahip olmak Einstein'ın hayatının sona ermediği anlamına geliyor. Bir parçası hâlâ bende."