Gündem

Taraf’ta ’pavyondaki namuslu kadın’ çatlağı

Ahmet Altan’ın sosyalistlere yönelik kullandığı ’pavyondaki namuslu kadın’ metaforu, Baydar’ın gazeteden ayrılmasına yol açtı.

12 Mayıs 2009 03:00
Taraf Gazetesi Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın sosyalistlere yönelik olarak kullandığı ’pavyondaki namuslu kadın’ metaforu, Oya Baydar’ın gazeteden ayrılmasına yol açtı. Baydar, Ahmet Altan’ın kullandığı dili, ’erkek egemen’ olmakla suçladı ve maksadını bir hayli aştığını ifade etti.

'Oya Baydar yanlış yaptı'

Hürriyet gazetesinden Sefa Kaplan'ın haberine göre; Taraf Yayın Yönetmeni Altan, gazetenin sosyalist yazarları için kaleme aldığı yazıda, "Bazen Türkan Şoray filmlerini andıran 'pavyondaki namuslu kadın' huzursuzlukları ile yazıyorlar ifadesini kullandı. Bu benzetme Oya Baydar'ın gazeteden ayrılmasına yol açtı.

"Bizim gazetenin çok ilginç ve övündüğümüz bir yazar kadrosu var. Nabi Yağcı, Roni Margulies, Oya Baydar gibi sıkı sosyalistler de yazıyor burada. Her ne kadar Roni’yle Oya’da ’liberallerin’ arasına ’düşmekten’ dolayı zaman zaman hafifçe Türkan Şoray filmlerini andıran ’pavyondaki namuslu kadın’ huzursuzlukları tezahür etse de burada sağlam bir ’solculuk’ tartışması yaşayacağımızı ümit ediyorum."

Taraf Gazetesi Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın bu satırlarla başlayan yazısı, uzunca bir süredir sakin bir liman görünümünü andıran Taraf’ta beklenmeyen bir çatlağa ve tartışmaya yol açtı.

Asıl mesele sosyalizm mi

Belki de tartışmanın asıl sebebi, Ahmet Altan’ın yazısının bir yerinde Nabi Yağcı, Roni Margulies ve Oya Baydar’ın nezdinde temsil edilen sosyalist sola yönelttiği şu eleştirilerdi:
“Hâlâ ‘emek-sermaye’ çelişkisini ‘başat’ çelişki sanıyorsanız, 2009 yılının gerçeklerini, sınıfsal hareketliliğini, üretim ilişkilerini algılayamıyorsunuz demektir. İşçi sınıfının öncülüğünde gerçekleşmesi beklenen ’enternasyonalizmi,’ kapitalizmin öncülüğündeki ‘globalizmin’ bir başka düzeyde gerçekleştirmesinin nedenlerini merak etmeden, işçilerin ‘enternasyonalizmi’ neden kapitalistlere kaptırdığını ve neden ’solun’ enternasyonal kapital karşısında ‘yerelleştiğini’ incelemiyorsanız, ‘devrimcilik’ etiketi kitlelerden kopuk kişisel bir tatminden öteye geçmez. Bugün sol, bu sorunların hepsini yaşıyor."

‘Pavyondaki Kadın’ın Vedası’

Bir sosyalist için belki de ‘pavyondaki namuslu kadın’ metaforundan daha ağır olan bu eleştirilere ilk tepkiyi, Oya Baydar verdi. Baydar’ın tepkisi, bir veda yazısı yazıp çekip gitmek olacaktı. Baydar, "Pavyondaki Kadın’ın Vedası" başlıklı yazısında, Ahmet Altan’ın kullandığı metaforun, yaygın ifadeyle, amacını aştığını düşünüyor ve bundan rahatsızlık duyduğunu gizlemiyordu:

Erkek egemen bir dil

"Taraf’ta yazma maceram boyunca ki pek uzun değil-, pavyonda çalıştığım izlenimine hiç kapılmadım; kaldı ki, insan her yerde kendi iç tutarlılığını ve ’namusunu’ koruyarak çalışabilir. Altan’ın bence çok talihsiz ’pavyonda çalışan namuslu kadın’ teşbihinden buram buram yükselen erkek iktidar dilinin de içimi ürperttiğini itiraf etmeliyim."

Baydar daha sonra, Altan’ın doğrudan sosyalistliklerine yönelik eleştirilerine de değiniyordu:
"Altan’ın yazısında kullandığı ‘sıkı’ sosyalist nitelemesinden ne kastettiğini anlayamadım. 1917’ye takılmış nostaljik beton kafalardan söz etmek istiyorsa, bir yayın yönetmeni olarak yazarlarının yazılarını okuyup okumadığı sorusu takılıyor kafama. Bir gazeteyi, hele Taraf gibi bir gazeteyi yönetmenin ne belalı iş olduğunu bilirim; işlerinin yoğunluğundan olmalı, demek ki dikkatinden kaçmış: Yazdığım bütün yazılarda, 1917 veya 1923’te takılıp kalmanın yanlışlığını, bunun Marksizmi de çağı da anlamamak olduğunu, proletarya diktatörlüğünün de diktatörlükler arasından bir diktatörlük türü olarak reddedilmesi gerektiğini, Marksizmi bir nas (dogma) olarak değil toplumu değişimle açıklayan bir yöntem olarak kavramanın gereğini, karmaşık toplumsal gerçekliği emek-sermaye çelişkisine indirgemenin yanlışlığını ifade eden düşünceler Vicdan Yazıları’nda ifadesini buldu. Tabii bir gazete köşesinin elverdiği ölçüde."

Baydar, daha sonra ‘pavyon’dan ayrıldığını belirtiyor ve veda ediyordu Taraf okurlarına.

Yağcı ve Margulies’in yorumu

Ahmet Altan’ın yazısında ismi geçenlerden Nabi Yağcı, Oya Baydar’ın ayrılmasına üzüldüğünü belirtirken, Roni Margulies, "Ben pavyonda çalışan insanların onurlu olduğunu düşünüyorum. Her meslek kutsaldır. Meseleyi büyütmenin anlamlı olduğunu sanmıyorum" diye konuştu.

Maksadını aşan bir yazıydı

Oya Baydar, Hürriyet’e şunları söyledi: "Hiç kuşkusuz Ahmet Altan’ınki maksadını aşan bir ifade. Çünkü kendi gazetesini ’pavyon’a benzetiyor. Bunu herhangi bir yazar yazsa sorun olmazdı ama Ahmet Altan gazeteyi temsil ediyor. Bu da tam anlamıyla bir erkek iktidar üslûbu. Bu son derece rahatsız edici. Benim Ahmet Altan’la kişisel olarak hiçbir sorunum yok. Zaten kendisini çok az tanırım. Ancak bu üslûp çok rahatsız edici. Ben öyle burnundan kıl aldırmayan bir insan da değilim ama bu bir bakış açısı ve ben bu bakış açısına karşı tavrımı koydum. Ben bu yaşadığımız cepheleşmeyi nasıl aşabiliriz gibi kaygılarla Taraf’ta yazmaya başladım. Ama üslûp bu olunca bütün bu niyetler ortadan kalkıyor ne yazık ki. Ama bütün bunlar Taraf’ın da, liberal çizginin de önemini ortadan kaldırmaz. Ben bunları liberal çizginin çocukluk hastalıkları olarak değerlendiriyorum."

'Sorun ideolojik değil'

Oya Baydar, NTV televizyonunda Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın sunduğu Yazı İşleri programındaysa (12 Mayıs 2009) Taraf’tan ayrılış gerekçesini açıklarken “Ayrılış nedenim ideolojik bir mesele değil. Belli üsluplara dayanamıyorum. Erkek iktidar dilinin dışına çıkmamız lazım. Bu, bir çok kadının da kapıldığı bir dil. Militarizmle mücadele ederken, aynı dilin kullanılması, şaka bile olsa benim kaldırabileceğim bir durum değil” dedi.

‘Pişmanlık yasasıyla olmaz’

Baydar, Milliyet gazetesinden Hasan Cemal’in Murat Karayılan ile yaptığı röportajı değerlendirirken “Karayılanın söyledikler 1999 yılındaki açıklamalardan çok farklı değil. Karayılan’ın kademeli bir söylemi var. Ben olaya insani tarafından bakmak isterim. Bir örgüt ve onun insanları 30 yıl dağlarda kalıp savaşmışsa, her çevre kendi haklılıklarını yaratır. Parasal tarafı da var bu işin. Böyle bir yapı içinde, kendilerini kahraman hisseden gençler var. Öyle düşündükleri için onları kolay kolay o dağdan indiremezsiniz. Çözüm için uzun vadede fikir üretmek lazım. Göstermelik aflar pişmanlıklar değil. Onların yerinde ben olsam pişmanlık yasasından gelmem. Topluma dönüş, siyasal haklarla beraber olmalı. Bununla beraber insanların dillerini alamazsınız. Köyünün adını, dilini yasakla… Bunlar çok temel adımlar. Bunlar yapılabilirse bölge halkında yumuşama olur. Bizim için de bir şeyler yapılıyor diye düşünürler” dedi.

‘AKP, iktidar olmayı çözüme tercih eder’

Ancak Baydar, AKP’nin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunu yüreğinde hissetmediğini, siyasi iktidarın korunmasının, sorunun çözümünden daha önemli olduğunu düşündüklerini öne sürdü.