CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 31 Ağustos’ta Hakkâri merkeze bağlı Oğul köyünde sivillerin Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile vurulduğunu öne sürdüğü açıklamasının ardından ölüm tehditleri aldığını söyledi.
Açıklaması nedeniyle hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılan Tanrıkulu, DW Türkçe’den Burcu Karakaş’ın sorularını yanıtladı.
Tanrıkulu, SİHA tarafından öldürülenlerin sivil olduğu bilgisini nasıl edindiği sorusuna şu yanıtı verdi:
"Valiliğin açıklamasında birçok soru işareti vardı. Oğul köyünün muhtarı beni aradı. Ölen ve yaralananlar yakınlarıymış. ‘Sezgin Bey, akrabalarımızı öldürdüler ama neden terörist diyorlar. Bu bizim için ikinci bir ölüm’ dedi. Taziye ortamında konuşuyordu. Diğerlerinin yakınlarının da bana ulaşmasını söyledim. Ölen Mehmet Temel’in kardeşi arayarak, ‘Kardeşim 37 yaşında, 3 çocuk sahibi. Kalorifer tesisatçısıydı. Terörle bir alakası yoktu’ dedi. Mehmet Temel’in tesisatçı, Hakkâri merkezde tanınan sivil bir şahıs olduğunu öğrendim. İbrahim Sak, defterdarlıktan emekli. Musa Tarhan, köfte ekmek pişiren oğluna yardım eden biri. Yaralı İsmail Aydın da köyde tarlası olan bir adam. Valilik açıklamasında terörist, işbirlikçi olarak tanımlandılar ama bu kişiler sivil."
"Ceza yasamızda 'işbirlikçi' diye bir tanım yok"
Kendisi de hukukçu olan Tanrıkulu “‘İşbirlikçi’ ifadesi yasada neye tekabül ediyor?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Ceza yasamızda ‘işbirlikçi’ diye bir tanım yok. ‘Örgüte yardım’, ‘örgüt üyesi’ ya da ‘örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yardım etmek’ var. Yasadaki tanım budur ama ‘işbirlikçi’ denilerek mahkûm edildiler. Kentte Depin diye bir kontrol noktası var. İki çıkış noktası var, başka yerden çıkamazsınız. Her iki çıkış noktasında da sıkı güvenlik önlemleri vardır. Gelen giden GBT (Genel Bilgi Tarama) sorgulamasından geçer. Arabaları, üstleri aranır. Gerçekten aranan şahıs iseler ve GBT kayıtları varsa neden oraya gitmelerine müsaade edildi?”
"Siha tartışması yapmadım"
SİHA’ların terörle mücadelede kullanılmasının tartışmasını yapmadığını belirten Tanrıkulu şöyle devam etti: “Bu tartışma dünyada yapılıyor, Türkiye’de henüz yapılmıyor. SİHA’ların kullanılması hukuki, siyasi, ahlaki, felsefi açıdan uygun mudur değil midir, bu başka bir tartışma konusu. Somut olayda açıklananın aksine ölenlerden birisinin ve yaralanan üç kişinin sivil olduğunu ifade etmeye çalışıyorum. Mesele bu.”
“Ben ölenlerin sivil olduklarını bir eleştiri, bir iddia olarak ortaya attım” diyen Tanrıkulu, olayı Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun araştırarak açıklığa kavuşturması gerektiğini belirtti ve şunları söyledi:
“Tabii ki devlet terörle mücadele edecek ama bunu hukuk kuralları içerisinde, insanların yaşamını gözeterek yapmak zorundadır. Altını çizerek söylüyorum. Eğer insanların yaşamını hiçe sayarsanız, her eylemde ‘Terörle mücadele ettik, yanlışlarımızı görmeyin’ derseniz, Türkiye ne barışı ne huzuru yakalayabilir. Bugün yaşanan budur.”
Tanrıkulu, hükümet yetkililerinin kendisine yönelik suçlama ve eleştirileriyle hakkındaki soruşturmaya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Meclis’te basın toplantısı salonunda konuya ilişkin açıklama yaptım. 9 Eylül’de sayın Cumhurbaşkanı Kazakistan’a giderken Atatürk Havaalanı’nda şahsımı hedef gösteren bir açıklama yaptı. O sözlerden bir saat sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aleyhime soruşturma başlatıldığını duyurdu. Dosyayı incelemiş değilim. Basına yansıdığı kadarıyla biliyorum. Devletin manevi şahsiyetini tahkir etmişim. Parlamento çatısı altında yaptığımız konuşmalar hakkında Anayasa uyarınca soruşturma başlatılamaz. Doğrudan Anayasa ihlali var. Milletvekilleri farklı görüşleri ortaya koyamayacaklarsa Türkiye’de kim koyabilir? Söylediğim hakikatin arkasındayım ve milletvekili olarak bu sıfattan önce nasıl insan hakları savunucusuysam şimdi de hakikatin peşinde koşmaya devam edeceğim.”
Tanrıkulu aldığı tehditlere ilişkinse şunları söyledi: “Ciddi bulduklarım hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Tümüne bulunsam, milletvekilliğini bırakıp bir ordu avukatla çalışmam lazım! Binlerce tehdit, küfür, hakaret var. Meclis’teki odamı arayıp isimlerini vererek tehdit eden var. Adını soyadını söyledikten sonra, “O vekil görecek, hesabını soracağız” diyorlar. Çok açık tehdit. Cep telefonumdan arayan da var.”
"Uçaktaki şahıs özür dilemediği için şikâyetçi oldum"
Tanrıkulu, uçakta arkasında oturan yolcunun tehdidine ilişkinse şunları söyledi: “Evet, en berbatı uçakta yaşanan olaydı. Uçak indiğinde telefonu açtım ve bir paylaşım gördüm. ‘Uçakta Sezgin Tanrıkulu’nun arkasına oturdum. Boğma teliyle işini bitir biz sana hapiste bakarız diyenler fav’ diye bir şey paylaşılmış. Arkamdaki şahıs profildeki resme çok benziyordu. Uçak körüğe yaklaştığı zaman, ‘Eğer siz atmadıysanız şikâyette bulunacağım. Siz attıysanız özür dileyin ve hangi saikle attığınızı konuşursak bulunmam’ dedim. ‘Ben sizi sevmiyorum, sizinle ne konuşacağım’ dedi. Özür dilemediği için hosteslere polise haber vermesini söyledim. Polis merkezine beraber gittik. Şahıs, Ankara’da bir hukuk fakültesinde öğretim üyesi çıktı. Daha fazla şoka uğradım. Şikayetten vazgeçmedim.”
Tanrıkulu “Can güvenliğiniz konusunda endişeli misiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Geçmişte de çok tehdit aldım, takip edildim. Birçok kez ölümden döndüm. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyla da yaşanmaz ama tedbirsiz olduğumuzu da söyleyemeyiz. Özenli ve tedbirliyiz.”