Gündem

Talihsiz bir aşk hikâyesi ve trajik bir ölümün arkasındaki gerçek

Hindistan'ın Chennai kentindeki neredeyse unutulmuş Yahudi mezarlığında, aşkı trajediyle sonuçlanmış genç bir kadının mezar taşı yer alıyor. Tarihçi Andrew Whitehead, genç kadının hikâyesinin peşine düştü.

29 Nisan 2018 20:30

Çok uzun olmayan bir süre önce, Bağdat'ın Yahudileri Asya'da ticaretle uğraşan en büyük topluluklardan biriydi. Tarihçi Andrew Whitehead, Hindistan'ın güneyindeki liman şehri Chennai'de -bir zamanki adıyla Madras'ta- Yahudi varlığının son kalıntılarına ve trajik bir aşk hikayesine rastladı.

Yeri bulmamın zor olacağı söylendi - Marina kumsalından çok da uzakta olmayan işlek bir pazar caddesinin gizlediği bir yerdeydi, girişi pazar tezgahlarıyla perdelenmişti.

Ama gururla duran Davud Yıldızı'nı farkettim. Kapılar yakın bir zamanda gökyüzü mavisine boyanmıştı ve girişin üzerinde İbranice yazıyordu; Hayatın Evi. Bir diğer deyişle, Yahudi mezarlığı.

Kapılar asma kilitliydi. Pazardaki kadınlardan biri bana 'bekle' işareti yaptı, telefonunu çıkardı, başka bir kadın bana plastik bir sandalye buldu ve birisinin gelmekte olduğunu söyledi.

Yarım saat sonra Kumari ortaya çıktı - pembe sari içinde telaşlı, kuvvetli bir kadındı. Elinde bir tomar anahtar vardı ve birkaç dakika içinde bir badminton sahasından biraz daha büyük, ufacık bir mezarlığa girmiştim.

Terk edilmiş bir hali vardı ama yine de iyi bakıldığı belliydi. Bakımdan kimin sorumlu olduğunu anlayamama ihtimalime karşın, Kumari süpürgesini sallayarak mezar taşlarından yaprakları enerjik bir şekilde temizledi.

O zaman adı Madras olan kentteki Sinagog on yıllar önce yıkıldı. Şehirde şimdi Yahudi toplumu yok, yine de bazıları hâlâ bir kaç kişinin kalmış olduğunu söylüyor. Mezarlık neredeyse onalrdan geriye kalan tek şey ve yıllar içinde belki de iki kez taşındı. Sadece bir elin parmağı kadar eski mezar kaldı, en belirgini de 1745'te ölen kömür tüccarı Abraham Salomons'unki.

Az sayıda 20'inci yüzyıldan kalma mezar da var. Bir tanesi gözüme çarptı - 1943 yılında yirmilerinin başında ölen bir kadın, Victoria M Sofaer. Peki onun erken ölümünün arkasındaki hikâye neydi?

İnternette, Sefarad Yahudileri diasporasına adanmış bir 'aile tarihi sitesi' var. Victoria, ulaştığım bilgilere göre Toyah olarak biliniyordu ve Bağdat'ta doğmuştu. Ancak ailesinin onun mezarı hakkında bilgisi yoktu, en azından ne zaman ve nerede öldüğünü bilmiyorlardı.

Bu internet sitesi aracılığıyla, Toyah'ın yeğeniyle ve dolaylı yoldan şu an 94 yaşında olan ve Toronto'da bir bakım evinde yaşayan üvey kardeşi Abraham ile iletişime geçtim. Toyah'dan iki yıl sonra doğmuştu ve ailede ona en yakın kişiydi.

Toyah'nın mezarını öğrendiklerinde şaşırdılar. Karşılığında bana, ailede bile az bilinen ve aile sınırlarından hiç dışarı çıkmayan, Toyah'ın hayatı ve ölümünün arkasındaki rahatsız edici hikâyeyi anlattılar.

Toyah'nın babası Menashi, 1920'ler ve 1930'larda Bağdat'ta bir İngiliz dükkanının sahibiydi. İsviçre peyniri, Fransız brendisi, Amerikan sigaraları, Belçika çikolatası ithal ediyorlardı ve Bağdat'ın o zamanki ana caddesi olan Raşid Caddesi'nde kocaman bir dükkanları vardı.

1940'ta ya da o yıllarda, Toyah caddenin diğer tarafındaki kadın giyim dükkanını işleten Ermeni bir adama aşık oldu. Ailesi durumun farkına vardı ve bu romantizme bir son verme kararı aldılar. Toyah'a Yahudi bir damat bulmaya çalıştılar ancak genç kadın hepsini geri çevirdi. Bu yüzden Toyah'ı uzaklara gönderdiler, Hindistan'a.

Toyah'ın üvey kardeşi Abraham, o zamanlar Irak ordusunda askerlik yapmamak için Mumbai'de yaşıyordu. 1942'de ailesi yanlarında Toyah ile geliverdiler.

"Tamamen şoktaydı, sessizdi - bana hiçbir zaman tek kelime etmedi" diyor. "(Bu durum) beni çok üzdü."

Bir süre sonra Toyah ve ailesi başka bir yere gitti, neresi olduğu ona söylenmedi. Sonra Toyah'ın öldüğünü duydu. Ve ailesi Bağdat'a döndü. Ne olduğu hakkında konuşmadılar. Abraham daha sonra Toyah'ın kabahat sayılan aşkını büyükannesinden öğrendi.

Abraham, "Kız kardeşimin kalp kırıklığından öldüğüne inanıyorum" diyor.

Ona, Toyah'ın resminin olup olmadığını soruyorum. Üç erkek kardeşin fotoğrafı gönderiliyor. Toyah o zamanlar yedi yaşında olmalıydı. Neden fotoğrafta yoktu? Vardı! Öldüğünde, ailesi fotoğrafa rötuş yaptırarak onu çıkarmıştı. Tamamlandı - diyor yeğeni - böylece geriye skandalı ve trajediyi hatırlatacak bir şey kalmamıştı.

Başka bir fotoğraf daha ortaya çıktı. Bu fotoğrafta Toyah da yer alıyor olabilir. Darmadağınık saçlarıyla ciddi bakışlı bir kız, hiç kimse onun olduğundan emin değil ve ölümünden 70 yıl sonra hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Toyah'ın abisi bir mezarı olduğunu öğrenince rahatlıyor ve aile içinde kız kardeşinin kaderiyle ilgili konuşma cesareti buluyor. Bu, onun kız kardeşine bir nevi veda etmesini ve kardeşine yapılan yanlışın kamuyounda duyulmasını sağlıyor.

Abraham'ın kızı bana bir mesaj bırakarak "Toyah'ın hatıralarını geri getirmek bizi inanılmaz duygulandırdı" diyor.

Beni de öyle.