Taliban'ın yönetimindeki Afganistan'da artan açlık, yokluk ve sefalet, dondurucu kış koşullarıyla birlikte halkın hayatta kalma mücadelesini daha da güçleştirdi.
Başta çocuklar olmak üzere milyonlarca Afgan, açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler çöküşün eşiğinde.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres dün BM Güvenlik Konseyi'nde verdiği brifinginde, "kaybedecek vakit kalmadı" diyerek Afganistan'daki insani yardım faaliyetlerinin finansmanı önündeki engellerin kaldırılmasını istedi.
Guterres, hemen harekete geçilmediği takdirde milyonlarca insanın hayatını kaybedeceğini söylerken umutsuzluğun daha da arttığı ülkeden kitlesel bir göç akınının yaşanabileceği uyarısında bulundu.
"Yemek için çocuklarını satıyorlar"
Yaklaşık 9 milyon Afgan'ın açlıktan ölmenin eşiğinde bulunduğu ve halkının yarısından fazlasının aşırı açlık koşullarında hayata tutunmaya çalıştığı bilgisini paylaşan Guterres, "Kimi aileler, yemek alabilmek için çocuklarını satıyor" açıklamasını yaptı.
Nüfusun yüzde 80'den fazlasının temiz içme suyuna erişiminin olmadığı Afganistan'daki gelişmelerin "pamuk ipliğine bağlı" olduğunu vurgulayan Guterres, halk için hayatın "dondurulmuş bir cehenneme" dönüştüğünü söyledi.
BM Genel Sekreteri Guterres, insani yardımların yapılması için gerekli mali işlemlere izin verilmesini istedi, "Mali kuruluş ve ticari partnerlere, insani yardım kuruluşları ile çalıştıkları takdirde Afganistan'a uygulanan yaptırımları delmiş olmayacakları yönünde yasal güvence vermek durumundayız" şeklinde sözlerini sürdürdü.
Taliban endişesi insani yardımları sekteye uğrattı
ABD ve NATO'nun Afganistan'dan çekilmesi ve Taliban'ın Ağustos 2021'de ülkede kontrolü ele geçirmesi üzerine Afganistan'ın ülke dışındaki yaklaşık 9 milyar 500 milyon dolarlık döviz rezervi dondurulmuştu.
Taliban ile çalışmak istemeyen uluslararası toplum, dış kaynaklara bağımlı Afganistan'a yapılan yardımlarını durdurmuş, donör devletler insani yardımlar için insan haklarına saygı gibi belirli kriterler belirlemiş, bu koşulların yerine getirilmesini, yardımların serbest bırakılması için şart koşmuştu.
Ülkenin bir insani felakete sürüklenmeye başlaması üzerine BM Güvenlik Konseyi, Aralık ayında insani yardımların yapılmasına yeşil ışık yakan bir karar almış, ancak sağlanan mali kaynakların Taliban'ın eline geçmemesini şart koşmuştu.
Görüş ayrılıkları sürüyor
Guterres ise dün Taliban'ın kontrolü ele geçirmesiyle Afganistan'ın dondurulan rezervlerinin serbest bırakılmaya başlanması, Afgan Merkez Bankası ile yeniden çalışmaya imkan sağlanması gerektiğini söyledi. Mali kaynakların yeniden Afgan ekonomisine akmasına dönük yollar bulunmasını isteyen BM Genel Sekreteri Guterres, uluslararası fonlarla doktor, öğretmen, sağlık çalışanları gibi kamu görevlilerine maaş verilmeye başlanması, bu yolla ülke ekonomisinin çöküşün eşiğinden kurtarılması gerektiğini vurguladı.
BM Güvenlik Konseyi toplantısında Çin ve Rusya, Afganistan'ın döviz rezervlerinin serbest bırakılması çağrısını yinelerken ABD'nin BM nezdindeki Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield de ülkesinin Afganistan'a en çok insani yardım sağlayan ülke olmaya devam ettiğini, Biden Yönetimi'nin de "Afganistan'daki likidite darlığını hafifletmeye dönük farklı seçenekleri incelemekte olduğunu" söyledi.
Oslo görüşmelerinden ne sonuç çıktı?
Afganistan'da yaşanan insani dramın gölgesinde BM Güvenlik Konseyi'nin başkanlığını yürüten Norveç'in başkenti Oslo da bu hafta üst düzey Taliban heyetiyle temaslara ev sahipliği yaptı. Taliban yetkilileri ile ilk kez bir Avrupa başkentinde bir araya gelinmiş olunması nedeniyle bu temaslar önem taşıyor.
Taliban'ın Afgan sivil toplum temsilcileriyle masaya oturduğu Oslo görüşmelerine başkanlık eden Norveç Başbakanı Jonas Gahr, üst düzey Taliban heyetinin Norveç, ABD, Fransa ve İngiliz temsilcileriyle de doğrudan görüşmeler gerçekleştirdiklerini, ancak bu temasların Taliban hükümetinin resmen tanındığı anlamına gelmediğini vurguladı.
Taliban ile görüşmeyi, "Onlarla konuşmalı, beklentilerimizi açıkça aktarmalıyız. Çünkü korkunç bir insani krizin yaşanmakta olduğu Afganistan'da milyonlarca çocuk açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya" sözleriyle savunan Gahr, görüşmelerde herhangi bir anlaşma imzalanmadığını vurgulamakla birlikte "Ancak bu, bir sonuca varması muhtemelen bir sürecin başlangıcı olabilir" diye konuştu.
"Beklentilerimizi ilettik"
Uluslararası alanda tanınma ve mali yardım arayışındaki Taliban ise Oslo görüşmelerini bu yolda elde edilmiş bir kazanım olarak nitelendiriyor.
Taliban iktidarının dışişleri bakanı konumundaki Emir Han Muttaki, katıldığı görüşmelerin uluslararası tanınma yolunda atılmış bir adım olduğunu savundu, "Norveç'in bize bu imkanı sağlaması başlı başına bir başarıdır çünkü dünya ile aynı sahneyi paylaştık" dedi. Muttaki, bu görüşmeler sayesinde Afganistan'a insani yardım verileceğinden emin olduklarını da sözlerine ekledi.
Batılı ülke yetkilileri ise Oslo görüşmelerinde Taliban'a mali yardımların verilmesi için atılması beklenen adımların iletildiğini söylüyor.
Norveç Başbakanı Gahr, "Mart ayında 12 yaşından büyük olanlar dahil kızların yeniden okula gitmesine izin verilmesin beklentimizi açıkça aktardık" bilgisini paylaştı. Avrupa Birliği'nin (AB) Afganistan Özel Temsilcisi Tomas Niklasson ise "Mart ayında ilk ve lise öğretiminin tüm ülkede, hem erkek hem kızlar için başlatılmak zorunda olunduğunu söyledim" açıklamasını yaptı.
"Açık çek verilmesin"
Uluslararası yardım kuruluşları, Afganistan'a yaptırımlar kaldırılmadığı müddetçe sivil halka yardımların ulaştırılamayacağını, izlenen bu strateji ile sadece Taliban'ın değil Afgan halkının da cezalandırıldığını savunuyor.
NATO'nun eski Afganistan danışmanlarından Muhammed Şafak Hamdan ise DW'ye yaptığı açıklamada, Taliban'ın meşruiyet kazanmak için insani krizi araçsallaştırmaya çalıştığını söyleyerek "Oslo görüşmeleri, Taliban'ın uluslararası toplumun kendileriyle diyaloga girmesini sağlama çabasına bir örnektir" dedi.
Taliban'a karşı ihtiyatlı tutumun sürdürülmesinin önemine vurgu yapan Hamdan, Taliban'a açık çek verilmemesi, yardımların doğrudan Afgan halkına yönlendirilmesi gerektiğini savundu.
Hamdan, "Afgan halkı Taliban'ı hükümetleri olarak seçmedi. Afganistan'da seçimler yapılmadığı müddetçe Taliban'ın tanınması tartışmaya açılmamalıdır. Tüm kesimlerin temsil edildiği, insan haklarına saygı gösteren çoğulcu bir hükümet kurulmalı" görüşünü kaydetti.
-16 derecede yaşam mücadelesi
Uluslararası toplum Taliban ile ilişkilerine ilişkin zemin arayışını sürdürürken Afganistan'da halk açlıkla boğuşuyor.
Dünya Gıda Programı Afganistan Sözcüsü Şeley Takral, ağır kış koşullarındaki Afganistan'da insani bir felaket yaşanmakta olduğunu, acil mali kaynağa ihtiyaçları olduğunu, yaşama tutunmaya çalışan halka yardım ulaştırması için zamana karşı yarışılması gerektiğini söylüyor.
Kabil'in yaklaşık 60 km güneyindeki Pul-i Alem'de Ocak ve Şubat aylarında hava sıcaklığı -16 dereceye kadar düşüyor. Dondurucu soğuklara rağmen Dünya Gıda Programı'nın dağıttığı un, mercimek, yağ ve tuzu alabilmek için binlerce kadın ve erkek uzun kuyruklar oluşturuyor.
Gıda dağıtımını yapan Hüseyin Andiş, günde ancak 500 aileye gıda yardımı yapabildiklerini söylerken, çok büyük talep olduğunu, kendilerine açlıktan yalvaranlar olduğunu, bölge halkının büyük bir çaresizlik içerisinde bulunduğunu aktarıyor.