TBMM Ulaştırma Komisyonu sözcüsü Mustafa Ilıcalı, ‘yasadışı taşımacılık yapıldığı’ gerekçesiyle büyük tepki gösterilen UBER'e ilişkin olarak teklifi tek merkezden yönetilecek bir Taksi A.Ş. önerisini kısa sürede Meclis’e sunalacağını söyledi.
Ilıcalı, "İstanbul’daki Uber-taksici kavgasının arka planında 30 milyar liralık plaka kavgası var. Yıllık cirosu 5 milyar liraya ulaşan taksiler bu pazarda rakip istemiyor" dedi.
lıcalı'nın Hürriyet'te İpek Özbey'le yaptığı söyleşisi şöyle:
Uber 2014’ten beri burada... Hiç ses soluk çıkmamışken niye aniden bir taksici-Uberci kavgası patlak verdi?
Esnaf odası seçimleri oldu. Tahmin ediyorum, yeni yönetim ‘Uber’i kaldıracağım, hükümete gideceğim’ diye taahhütte bulundu.
Yıllarca ulaştırma meselesine kafayı yordunuz... Sizce kim haklı?
İstanbul’daki Uber-taksici kavgasının arka planında 30 milyar liralık plaka kavgası var. Yıllık cirosu 5 milyar liraya ulaşan taksiler bu pazarda rakip istemiyor.
Haksızlar mı?
Şimdi taksici, plaka kirası ve işletme maliyeti düşülünce para kazanmak için ayda 14 bin lirayı aşmak zorunda. Taksiciler, Uber’i vergisiz ve haksız kazanç elde etmekle suçlarken, taraflardan Uber bu hizmete sadece özel bir yazılımla aracılık ettiğini ve kendi sistemine bağlı olarak çalışan şoförlerin gelir vergilerini ödediğini belirtiyor. Şimdi meselenin özüne gelelim.
İstanbul’da 2004 yılında taksi/taksi dolmuşla günde 400 bin kişi yolculuk yapıyorken, 2017’de bu rakam 1 milyon 675 bin 824’e çıktı. Bütün mesele buradaki pasta.
İstanbul’da yolcu kadar taksi sayısı da arttı mı?
Hayır. Taksi araç sayısı aynı, 18 binde kalmış. Plakalara sınır getirilmiş, 18 bin taksi hizmet veriyor. Bu 1 milyon 675 bin 824 yolcunun taşınması 18 bin taksi, Uber benzeri araçlar ve özel araçlar tarafından gerçekleşiyor. Taksici diyor ki “Benim plakamın değeri düştü”, öbür taraf ise hizmette kalite sunuyor.
Uber’cilerin tercih nedeni de bu; hizmet kalitesi...
Ben size İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak hizmet kalitesinin tarifini yapmak istiyorum. Diyorum ki: Değerli işletmeciler, taksiciler, ben güvenli yolculuk yapmak istiyorum. Ama sadece trafik güvenliği değil, can güvenliği de istiyorum. Özgecan olayı gibi bir olay yaşamak istemiyorum. Sonra konforlu yolculuk yapmak istiyorum. Yazın terimi mendilimle silip, kışın titreyerek yolculuk yapmak istemiyorum. Aracın standartları yüksek olsun. Bunun sürücüsü de trafikte düzenli, efendi, kılık kıyafeti düzgün birisi olsun. Gideceğim güzergâhta kandırılmayayım. İhtiyaç duyduğum her an ulaşayım, duraktan bana kimse ‘araç yok’ demesin. Ben bu 1 milyon 675 bin kişiden biriyim. Bu kıstaslara göre tercihimi yapacağım.
İstanbul’da taksi kotası mı var? 18 bin sayısı arttırılamıyor mu?
İstanbul’un ihtiyacı olan ticari taksi sayısının geçmişten bugüne gelen 18 bin olmadığını 35 yıllık bir ulaştırma tecrübesiyle, bu konularda çok fazla teknik hesap yapmış biri olarak söyleyebilirim. Bunun bir talep analizi yapılabilir. Bu boşluğu neyle dolduruyoruz? Uber ile dolduruyoruz. Korsan taksi ile ilgili yasa çıkarmamıza rağmen denetimi ne kadar yapılıyor, illa ki boşluklar oluyor. İl trafik komisyonunda bir karar alınmış, dondurulmuş. Bu iş bir türlü çözülememiş. Kimse de, “Arkadaş nüfus bu kadar artmış, bilimsel olarak uzmanlara bir talep analizi yaptıralım, buna göre esnafı da mağdur etmeyecek şekilde rakamı güncelleyelim” dememiş. O zaman Uber gibi yazılımlar da boşluğu doldurmuşlar. Adamlar umduklarının çok üzerinde yolcuya ulaştı İstanbul’da. Şimdi ben Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı olarak bir çözüm önerisi ortaya atıyorum ve ilk kez sizinle paylaşıyorum: Yerli ve milli ‘Taksi A.Ş.’
Nasıl hayata geçecek bu Taksi A.Ş.?
Tek bir sistemden yönetilecek. İstanbul’un taksi ihtiyacını hesaplayacağız. Farz edelim 40 bin araca ihtiyaç var. Mevcut taksileri bugünkü plaka değerleriyle bu Taksi A.Ş.’ye ortak edeceğiz. Belki ileride borsada da işlem görecek. Mevcut 18 bin taksiyi kullanan emekçilere bir üniversitede akademi açacağız, en yüksek kapasitede eğitimden geçireceğiz. Öyle sıradan bir eğitim değil, aynı Frankfurt’taki gibi. Hangi standartta kaç araba daha lazım, bunları da bölüştürüyoruz. Uber tarzı yazılım şirketlerine de pay verdim. Belediyeye diyorum ki, “Kardeşim senin 5000 taksin mi var, seni de dâhil ediyorum bu sisteme”. Anonim şirket olarak, profesyonel yöneticileri ve hisseleriyle tek merkezden işletilecek bir sistem.
Tek tek açarsak; mesela şoför taksi sahibi değil, ama araçta çalışıyor... Ne olacak?
18 bin taksi... Belki vardiyalı kullanıyorlar, ikiyle çarpalım. 36 bin emekçiyi ziyan etmememiz lazım. Onlara daha iyi imkânlar vereceğiz, sosyal güvenlik şartlarını, maaşını iyileştireceğiz. Onları eğitmemiz, bir meslek sahibi yapmamız lazım. Benim çözümümde bu emekçiler işini kaybetmeyecek. Hatta eğitimle kendine güveni artmış olacak, yabancı dil öğrenecek. Bu gerekiyor, çünkü burası bir dünya şehri. Bu çözümümün birinci ayağı.
Peki taksi plakası sahibi?
Gelelim ona. Herkes zengin olmayabilir. Bir taksi plakası almışsın. Bugün 1.6 milyon lira. 18 bin ile çarptığında acayip bir ekonomi. Ben bu adama da “Kardeşim sen zenginsin, bir şey olmaz” diyemem ki. Belki bazıları da evini barkını satmış, o plakayı almış. Bu kişilerin de bugün kazanmış oldukları hakkı muhafaza etmem lazım. Onları şirketin ortağı yapacağım. Taksinin sahibinin plaka ederini koruyacağım.
Sistem neyi sağlayacak?
Tüm araçlar Uber konforunda olacak. Şoförlerin hepsi aynı standartta olacak. Hepsi Türkiye’nin yerli ve milli taksisi olacak, kazandığının vergisini de buraya ödeyecek.
Esnaf odasının itiraz edeceği bir nokta olur mu?
Neye itiraz edecek, hiçbir elemanı mağdur olmayacak ki.
Kim yönetecek şirketi?
Bunun bir yürütmesi, bir de denetimi olacak. Kuvvetli bir denetim kurulacak.
Ben yolcu olarak nereyi arayacağım?
Ortak bir yazılım olacak. İstanbul 5 bin kilometrekare. Anadolu yakası, Avrupa yakası diye bölgelere de ayırabilirsiniz.
Taksi A.Ş. bir devlet yatırımı mı olacak?
Özel yapmak lazım. Devletin bu süreci izleyebilmesi için denetim mekanizmasını güçlendirmek lazım. Hiç kimseyi mağdur etmeyecek bir sistem bu.
Önerinizin yasal alt yapısı hazır mı?
Ben bir milletvekili olarak kısa sürede yasa teklifini de hazırlayıp sunacağım.
Diyelim kabul görmedi, başka çözümü yok mu?
Benim fikrim yüzde yüz kabul görür, bunun başka yolu yok. Gelişmiş ülkeler böyle çözmüş.
Yunanistan’da Uber, taksicilik sektöründe denetimlerin sıkılaştırılmasını öngören yasanın parlamentoda onaylanmasıyla faaliyetini durdurdu. Kazançlarının engellendiğini ve vergisiz bir uygulama olduğunu söyleyen taksiciler Uber’in Türkiye’de de yasaklanması için dava açtı, 4 Haziran’da duruşması var. Buna ne diyorsunuz?
Doğru söylüyorlar. Ben de olsam açarım. Benim önerdiğim sistemde Uber falan yok. Atıyorum Ahmet Bey geliyor diyor ki, “Ben bu işi yapacağım”. Vedat geliyor, diğeri geliyor, ben ihtiyaca göre dağıtım yapıyorum. Uber mantığıyla çalışacaklar ama yerli ve milli olacak.
Hepsinin vergi sistemi aynı mı olacak?
Uber şimdi vergilerini dışarı yatırıyor. Burada sadece komisyonun vergisini ödüyor. Benim önerim tamamen yerli ve milli olacak, vergi buraya yatacak.
Gelinen noktada, taksicilere de “Kendilerine çeki düzen vermeleri gerek” diyor musunuz?
Kimseyi suçlamıyorum. Biz onları yönlendirmeliyiz.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 1994’te belediye başkanı seçilir seçilmez size “Gel hoca şu ulaştırma meselesini hallet” demiş. Uber için “Bu problemi çöz” diye bir talebi oldu mu?
Hayır. Bu yoğunlukta bizim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın işini kolaylaştırmamız lazım. Yalnız benim fikirlerime önem verdiğini söyleyebilirim.
Uber’in yüksek bir ücret karşılığında üçüncü havalimanının taksi hizmetlerine talip olduğu ve geliş terminalinde taksi olmayacağı iddia ediliyor. Doğru mu?
Hayır. Şu anda Türkiye’de bu tip kararları alabilecek iki mekanizma var. Bir yerel yönetim, ikincisi Ulaştırma Bakanlığı. Böyle bir karar olmadığını söyleyebilirim.