Hürriyet yazarı Taha Akyol, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el- Suud'un veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı güçlendirmek için bir gecede kurduğu Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu'nun başlattığı operasyonları 'saray darbesi' olarak niteledi. Suudi Arabistan'da yaşanan olayların otokrasi ile hukuk devleti arasında farkı gösterdiğine işaret eden Akyol, "Görüyor musunuz: Açık toplum, denetim ve denge, kuvvetler ayrılığı, parlamentonun varlığı ve iktidarı denetleyebilmesi, Sayıştay’ın bütün kamu giderlerini denetleyip açık raporlaması, bütçe denetimi, hukukun üstünlüğü gibi modern kavramlar ve kurumlar ne kadar önemli!" diye yorumda bulunarak "Kendi modernleşme tarihimizi bir de bu gözle okursak, bu kavramların ve kurumların ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlarız" dedi.
Taha Akyol'un "Suudi rejimi" başlığıyla yayımlanan (8 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Suudi Arabistan’da yaşanan tutuklamalar, ‘saray darbesi’ denilen gelişmeler otokrasiyle hukuk devleti arasındaki farkları görmemiz için ciltler dolusu hukuk kitabından daha öğreticidir.
İlk dikkat çeken husus şu: “Yolsuzluk” suçlamasıyla tutuklanan prenslerin ve bakanların milyar dolarlık servetleri var. Güzel mankenlerin eşliğinde yat sefalarıyla ünlenen 17 milyar dolar servet sahibi Prens Velid bin Tallal da bunlar arasında.
Otokratik hükümdarlık rejimlerinde kraliyet ailesine mensup olmak insanlara böylesine servet kazandırıyor. Çünkü kamu kaynakları Kral’ın “mülk”ü sayılıyor; tarihte buna “patrimonyalizm” denilirdi.
Bütün klasik imparatorluklar gibi çağımızdaki otokratik hükümdarlıklarda da böyledir.
Başsavcıya bakın
Suudi Başsavcısı Şeyh Suud el Mucib “Bu daha başlangıç” diyor, tutuklamalar sürecekmiş.
Kendisi de Suud Ailesi’nin bir mensubu olan bu Sayın Başsavcı, yolsuzlukları ne zaman fark etti?
Kral Selman, oğlu Veliaht Prens Muhammed’i güçlendirmek için bir gece “Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu” kuruverdi.
Komisyonun yasal dayanağı ve yetkileri meçhul... Çünkü parlamento yok.
İşte bu komisyonun kararıyla Başsavcı ertesi sabah yolsuzlukları fark edip tutuklamalar yapıverdi!
Hukuk ve kurumlar bütün otokrasilerde böyledir.
Komisyon böyle olduğu içindir ki, olay “saray darbesi” diye niteleniyor.
Mutlaka büyük yolsuzluklar da vardır; sistemler kapalı oldukları oranda, denetime imkân vermedikleri boyutlarda yolsuzluk üretirler.
Suud’daki son olayda yolsuzluk faktörü iktidar kavgasında araç olarak kullanılıyor.
Sistemde “kral” ne kadar güçlü, hukuk ve kurumlar kral karşısında ne kadar güçsüz, hatta kralın kişisel organları durumunda.
Bir de İngiltere’de, Danimarka ve İsveç’te yetkileri hukukla sınırlanmış, denetlenen, maaşından başka geliri olmayan “zavallı”kraliçe ve kralları düşünün. Bunu sağlayan hukukun üstünlüğüdür.
‘Ilımlı İslam'
80 yaşındaki Kral Selman’ın güçlü veliahdı Prens Muhammed bin Selman dinsel aşırılığı eleştirmiş, ılımlılığı savunmuştu. Bu elbette olumluydu fakat belli ki, planladıkları tasfiye öncesinde rejim hakkında iyi bir izlenim yaratmak için söylemiş bunları.
Genç ve iyi eğitimli Veliaht Prens tabii krallık rejiminin otokrasiyle sürdürülemeyeceğini de görüyordur. İşte 21. yüzyılda kadınlara yerel seçimlerde “seçme” hakkı verdiler, kadınlar araba da sürebilecekler!
Özgürlüklerin arkası gelmezse rejimin sonu gelecek.
Sanıyorum, Veliaht Prens, tutucu olsunlar veya olmasınlar, kendi gücünü frenleyebilecek servet ve siyaset unsurlarını da tasfiye etmek, en azından törpülemek istiyor.
Nitekim İngiltere’de Prof. Madavi el Raşid, tutuklanan prenslerden Miteb bin Abdullah’ın “paramiliter güçleri kontrol ettiğine” dikkat çekiyor.
Modern kavramlar, kurumlar
Görüyor musunuz: Açık toplum, denetim ve denge, kuvvetler ayrılığı, parlamentonun varlığı ve iktidarı denetleyebilmesi, Sayıştay’ın bütün kamu giderlerini denetleyip açık raporlaması, bütçe denetimi, hukukun üstünlüğü gibi modern kavramlar ve kurumlar ne kadar önemli!
Kendi modernleşme tarihimizi bir de bu gözle okursak, bu kavramların ve kurumların ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlarız.
“Demokrasi Müslümanların rejimi olamaz” diyenler, eski fetvalardan başlarını çıkarıp dünya tarihine baksalar, hadi bundan geçtim, Müslümanların tarihini bir de bu gözle okuyabilseler keşke...