Hürriyet yazarı Taha Akyol, Merkez Bankası'nın faiz oranlarını "Yüksek faiz vatana ihanettir" sözleriyle eleştiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ardından, hükümetin piyasada 100 milyon lira değerindeki 'yastık altı' altınlarının sermayeye dönüşebilmesi için faiz vereceğini belirtti. "Artık sadece paraya değil, altına da faiz verilecek!" diyen Akyol, "Karar çok isabetlidir. Yastık altındaki 100 milyar dolarlık altının bir kısmı “piyasa”ya girse bile çok yararlı olur. Bu düzenlemeye bakarak geleneksel ekonomide tefecilik olarak işleyen faizin modern ekonomide neye yaradığını anlamak lazım" ifadelerini kullandı.
Taha Akyol'un "Faiz Sorunu" başlığıyla yayımlanan (2 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Muhafazakâr iktidarın önemli bir faiz sorunu var. Faizi düşürmek uğruna Merkez Bankası’na söylenmedik laf kalmadı. ‘Vatan haini’ bile denildi.
Siyasi kararla faizi indirmek tabii esnafın hoşuna gider, oy da getirir. Sermaye sıkıntısı çeken esnaf için elbette düşük faiz, hele de mümkünse faizsiz kredi büyük bir özlemdir.
Ama gelinen noktada hem enflasyon hem faiz yükseldiği gibi, faizi hayatımızda daha yaygınlaştıracak çok önemli bir adım atıldı: Artık sadece paraya değil, altına da faiz verilecek!
Açıklamayı Mehmet Şimşek yaptı, hem onun görevidir hem rasyonel düşünceli bir insan olduğu için daha bir güven yaratır.
Altın için faiz
Yastık altında 100 milyon dolar gibi muazzam değerde altın stoku varmış. Bütün modern-öncesi (geleneksel) toplumlarda altın, yastık altında saklanan bir tasarruf aracıdır.
Halbuki modern ekonomi para, altın, gümüş gibi değerlerin piyasaya intikal ederek “sermaye”ye dönüşmesi gerekir.
Bunun araçlarından biri faizdir.
Şimdi elinde altın olanlar bunun karşılığında “altın sertifikası” veya “altına dayalı kira sertifikası” alacaklar. Altının değeri arttıkça sertifikaların da değeri artacağı gibi üstüne faiz de kazanacaklar.
Karar çok isabetlidir. Yastık altındaki 100 milyar dolarlık altının bir kısmı “piyasa”ya girse bile çok yararlı olur.
Bu düzenlemeye bakarak geleneksel ekonomide tefecilik olarak işleyen faizin modern ekonomide neye yaradığını anlamak lazım.
İktisat tarihi bu konuda derslerle dolu.
‘Sermaye birikimi'
Batı Avrupa dışı toplumlar, dinleri ne olursa olsun 16. yüzyıldan itibaren iktisaden geri kaldılar. Ellerindeki büyük birikimleri yastık altında, saray ve konaklarda saklamayıp “sermaye”ye dönüştürmek için gereken zihniyete de banka gibi araçlara da sahip değillerdi.
Büyük tarihçi Fernand Braudel anlatır: Daha 1300’lerden itibaren Batı Avrupa’da tüzel kişilik sahibi şirketler ve ilkel bankalar oluşuyordu. Kişiler para ve altınlarını şirketlere yatırım tahvil almaya veya ilkel bankalara yatırıp faiz almaya başlamışlardı.
1336’de kurulan Medici şirketi banka gibi çalışıyordu, Rönesans ekonomisinin en önemli kurumlarından biri olmuştu.
İktisadi değerler Avrupa’da böylece “piyasa”ya aktığı için “sermaye birikimi”fazlasıyla mevcuttu, sermaye bol olduğu için faiz de yüzde 3-4 civarındaydı.
Kanuni zamanında
Osmanlı’da ise yaygın olan para vakıfları Kanuni Süleyman zamanında Ebussuud Efendi’nin fetvasıyla esnafa yüzde 12 faizle kredi veriyordu!
Çünkü sermaye birikimi yetersizdi.
Para vakıfları faizle para toplamıyor, sadece zenginlerin, çok defa yüksek bürokratların hayır için vakfettiği parayı, esnafa yüzde 12 faizle veriyorlardı.
Altınlar yastık altında veya saray ve konaklarda duruyor, “sermaye”ye dönüşmüyordu.
İktisat tarihçisi Mehmet Genç “Osmanlı’da Devlet ve Ekonomi” adlı fevkalade değerli kitabında, “daha baştan itibaren nüfus, üretim, sermaye stoku ve enerji kapasitesi bakımından” Avrupa’nın Osmanlı’ya göre 4-5 kat büyük potansiyele sahip olduğunu yazar.
Sonunda at ve kağnı trene mağlup olacaktı.
Bugün hâlâ en önemli iktisadi sorunumuz sermaye birikimi yetersizliğidir.
Netice: Bugün ekonomiye de hukuk ve idareye de modern çağın standartlarıyla bakmamız, faiz, piyasa falan deyince Merkez Bankası’nın bağımsızlığını gözümüz gibi korumamız lazım.