Gündem

Tablo Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıkladığından da vahim; ihlal kararları da ihlal ediliyor

Hak ihlali kararını yok sayan mahkemeler, hem aynı kişinin hakkını bu yönüyle bir başka biçimde ihlal ediyor hem de eski hak ihlalini yineliyor

11 Haziran 2020 16:38
Gökçer Tahincioğlu

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın, Yüksek Mahkeme’ye üye seçilen Basri Yağcı’nın yemin töreni sırasında yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor.

Arslan, konuşmasında, sadece 2019’da AYM’ye 43 bin başvuru yapıldığını, bunlardan 40 binin sonuçlandırıldığını belirterek, “Bireysel başvuruyu başarıyla uygulayan hiçbir ülkede bizde olduğu kadar başvuru yapılmamaktadır” dedi. Bir ülkede ne kadar çok “hak ihlali” başvurusu varsa, demokratik alanda o kadar çok sorun olduğunu göstermesi açısından önemli bir istatistik.

Arslan’ın konuşmasının en önemli kısmı bu değildi. Arslan, başvurularla ilgili sonuçları açıklarken, “Yüzde 52.1 oranında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini görüyoruz. Bu da adil yargılanma ile ilgili önemli bir mesele olduğunu, bu meselenin çözülmesi gerektiğini bize söylüyor” ifadesini kullandı.

Başvuruların yarısı için, “adil yargılanma hakkının ihlali” kararının verilmesi, ülkedeki yargı standartlarını göstermesi açısından vahim. Tümevarım yapılacak olursa, görülen davaların yarısında, adil yargılanma kriterleri karşılanmıyor.

İhlal kararı da etkisiz

Vahamet, bu rakamla da sınırlı değil. Bu noktada da hak ihlalleri konusunda en üst yargılama organı olan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararların uygulanıp uygulanmadığına bakmak gerekiyor.

Zira hak ihlali kararını yok sayan mahkemeler, hem aynı kişinin hakkını bu yönüyle bir başka biçimde ihlal ediyor hem de eski hak ihlalini yineliyor.

Yazar, akademisyen Prof. Dr. Mehmet Altan’ın dosyası örneklerden sadece biri.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Mehmet Altan’ın 2016 yılında tutuklanmasını “hak ihlali” sayarken, gözaltına alınmasına bile gerek olmadığına işaret eden bir yorum yaptı. Ancak anayasaya göre bu karar bağlayıcı olmasına rağmen, İstanbul 26 ve 27. Ağır Ceza Mahkemeleri, bu hak ihlali kararını yok saydı ve tahliye taleplerini reddetti. Her iki mahkemede, kararlar oy çokluğuyla 1’e karşı 2 üyenin oyuyla alındı. Dört üye, Anayasa Mahkemesi kararının etkisiz olduğuna hükmetti.

Tavşanın suyunun suyu

Mehmet Altan, bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bu yeni hak ihlalini de bildirdi. Anayasa Mahkemesi, kararını etkisiz kılan bu hâkimlerin aldığı kararı da hak ihlali olarak yorumladı. Mehmet Altan, bu karar sonrası istinaf mahkemesi kararıyla tahliye edilebildi. Gözaltına alınması bile hukuka aykırı bulunmuşken, bu durumu saptayan Anayasa Mahkemesi kararından sonra 5,5 ay daha hapis yattı.

Bu kadar ağır bir hak ihlali kararının hakimlerin sicilini bozması beklenirdi. Ancak elbette öyle olmadı. Bu kararları alan dört hâkimden biri, Yargıtay üyesi seçildi. Kalanlar görevlerini sürdürdü.

Hakimler ve Savcılar Kurulu da anayasayı yok sayan, hem hak ihlaline yol açıp hem bunu saptayan Anayasa Mahkemesi kararını da uygulamayarak yeniden hak ihlaline neden olan hakimlerin soruşturulmasına yer olmadığına karar verdi.

Mesele, Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan’ın saptamasından çok daha derin, çok daha vahim. Zira en üst mahkeme, hak ihlalini saptasa da ihlaller sistemli biçimde sürüyor, bunu yapanlar ise hesap vermedikleri gibi ödüllendiriliyor.