Gündem

SZ: Avrupa'ya duyulan güven azalıyor

AB ile Kanada arasındaki CETA anlaşmasında çıkan pürüzler ve Belçika’nın son anda anlaşmaya onay vermesinin Avrupa siyasetine yansımaları bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı yorum konusu.

28 Ekim 2016 00:16

AB ile Kanada arasındaki CETA anlaşmasında çıkan pürüzler ve Belçika'nın son anda anlaşmaya onay vermesinin Avrupa siyasetine yansımaları bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı yorum konusu.

AB ile Kanada arasındaki serbest ticaret anlaşması CETA önce Belçika'dan onay çıkmaması nedeniyle imzalanamadı, planlanan zirve de iptal edildi. Ancak daha sonra Belçika'daki çeşitli bölgesel yönetimlerin anlaşmaya onay verilmesi konusunda uzlaşmaya vardığı haberi geldi. Süddeutsche Zeitung gazetesinin yorumunda konu Avrupa siyasetine güven açısından ele alınıyor:

"CETA’ya ilişkin verilen kavga farklı alanlarda derin güvensizlik olduğunu gözler önüne seriyor. Uluslararası perspektiften bakıldığında Avrupa kıtasının siyaseten ciddiye alınması pek mümkün görünmüyor. Ancak güvenirliğini yitiren sadece Belçika olmadı, Avrupa’nın siyasi sistemi ve temsili demokrasi de bundan nasibini aldı. Halk, temsil edildiği vekillerine artık güven duymuyor. Peki o zaman halk doğrudan kendisi mi karar vermek durumda? Hollanda’da CETA karşıtları daha şimdiden gelecek referanduma hazırlık yapıyor. Ve yine konunun özü ile değil, Brüksel’e duyulan öfke ile uğraşılacak. Bu yoldan çözüm olmaz. Siyaset, vatandaşların güvenini yeniden kazanmak zorunda ve bu uzun zaman alacak.”

CETA anlaşmasının imzalanamamış olmasının Avrupa’ya farklı bir ortaklık anlayışı dayattığını savunan Straubinger Tagblatt adlı gazetenin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Bir siyasi pozisyonu başka birini yenilgiye uğratarak kazanmak değil, ortak çizgiyi yeniden belirlemektir burada söz konusu olan. Zira Belçika’daki bölgesel yönetimler CETA’nın yerel etkileri konusunda kendilerinde ne kadar konuşma hakkı görüyorlarsa, Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar ya da iklimin korunması gibi konularda da kendilerinde söz hakkını göreceklerdir. CETA anlaşması ortak Avrupa politikaları ile üye ülkelerdeki insanların hakları arasında bir ilişki kurulmasında dönüm noktası oluşturabilir ve hatta oluşturmalıdır. O zaman işte bu serbest ticaret anlaşması -ekonomik yansımaları bir yana- gerçekten yeni bir başlangıç olabilir.”

Belçika’da bölgesel Valon hükümetinin CETA karşıtı çıkışlarının olumsuz etkilerini yorum köşesinde irdeleyen Westfälische Nachrichten gazetesi de şu görüşlere yer veriyor:

“Valon bölgesindeki dik kafalı halk kendini ‘kahraman’ gibi görebilir, ancak eğer isyan tüm evin yıkılmasına yol açıyorsa, o zaman bu engellemenin anlamı olup olmadığı sorgulanmalıdır. Ve de CETA karşıtlarının argümanları, üzerinde tartışılabilir ciddi argümanlar olsa bile bu durum sorgulanmalıdır. Federal Anayasa Mahkemesi geçenlerde yaptığı bir açıklamada Almanya ve Avrupa'ya uluslararası alanda duyulan güveni önemli bir kazanım olarak nitelemişti. Bunun anlamı şu: Üzerinde oturulan dal hiçbir şekilde kesilmemelidir. Ve bu özdeyişi herkes sahiplenmelidir. CETA anlaşmasının önü şimdi açılmış oldu, ama kuşkular ve güvensizlik duygusu varlığını koruyor.”

CETA anlaşmasının her şeye rağmen imzalanacak olmasını ve Belçika'daki "dik kafalıların” sonunda ikna edildiğini mucize olarak niteleyen Volksstimme gazetesinin yorumuna geçiyoruz:

"CETA'ya ‘evet' ya da ‘hayır' konusunda AB'nin sergilediği oyun Birliğin ne ölçüde yeteneksiz ve gülünç olduğunu gözler önüne seriyor. Buna uygun olarak da uluslararası alandan tepki geliyor. Avrupa'nın istikrarın kalesi olduğu yönündeki izlenim yara almış durumda. İngiltere'nin Birlik'ten ayrılma kararı ile (Brexit) zaten aşınmış olan Avrupa'nın prestiji şimdi daha da zarar görmüş oldu. CETA'dan çıkarılacak derslerden biri de şu: AB ne kadar fazla görüş ayrılığına düşüyor ve bölünüyorsa, o oranda kendini gereksiz hale getirmiş oluyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Çelik Akpınar